Dante’nın 1300 yılında yarattığı yüz kantodan oluşan başyapıtı “İlahi Komedya” günümüze kadar bir çok düşünürü ve yazarı derinden etkilemiştir. Eserde kelimelerin altına saklanan semboller ve alegoriler farklı şekillerde yorumlanmıştır. Ezoterik öğretilerle yetişen kuşakların yorumları dinler üstü alanları da kapsar.
Ezoterizmin bazı dinsel metinlerdeki sembolik manaları yorumlaması hangi dinden olduğundan bağımsızdır. Gerçek manayı arayan ezoterik yolcu sözlerin altında gizlenmiş olan manaları ve tarihi perspektifini keşfetmeyi iş edinir. Semboller dünyasına yapılan bu yolculukta geçerli kur bilgidir. Yolcunun heybesinde ne kadar bilgi varsa o kadar anlam keşfedebilir.
Bu bağlamda Suriyeli filozof şair Ebu’l-Alâ el-Ma’arrî ‘den de söz etmek gerekir. Neden mi? Aralarında üç yüz yıl fark olmasına rağmen din ve dindarlara bakış açısı ve edebi kurgu dünyasındaki benzerlikler taşıdıkları ve bu iki şairi birlikte inceleyen Dr. Anastasiya Uçar’ın[1] doktora tezinin ihtiva ettiği değerli bilgiler de mutlaka okunmalıdır.
Dante Aligheri, soylu banker bir ailenin çocuğu olarak 1265 yılında Floransa’da doğar. Çok iyi ve kapsamlı bir eğitim alır. Cizvit papazları ve gizli ezoterik tarikatlar tarafından inisiye edilerek dil, felsefe dinler tarihi ve siyaset eğitimi alır. Yetişkinlik döneminde zengin bir kent soylu olarak Floransa kent meclisinde siyasi çalışmalar yapar.
Siyasetin gereği beyazlar ve siyahlar olarak iki gruba ayrılan Guelfo partisinin beyazlar grubunda yer alır. Beyazların iktidarı kaybetmesi üzerine hakkında suçlamalar ve yolsuzluk iddiaları ortaya atılır. Böylelikle Dante’nin sürgün yılları başlayacaktır. Ölüme mahkum edilen Dante 1321 yılına ölümüne kadar sürgünde yaşar. İlahi komedyayı da sürgünde iken kaleme alır,. Eserin tamamlanması yirmi yıl sürer.
Konumuz gereği Dante’nin İlahi Komedya’sını incelerken kantoların yazıldığı yıllardaki siyasi durumu göz ardı etmememiz gerekir. XIII. yüzyılda İtalya’da ve tüm Avrupa’da feodal toplum yapısından krallıklar dönemine geçilmektedir. Bu aslında sekülerleşme sürecine giren devletlerin iç mücadelesi olarak da algılanabilir. Kilit nokta tüm Ortaçağ sürecinde devletleri kontrolü altında tutan Katolik Kilisesi yani papalıkla olan münasebetlerin fırtınalı dönemlere girdiği bir dönemdir. İtalya’da tüm Avrupa’da olduğu gibi belli başlı iki önemli siyasi akım vardı. Ghibellin’ler ve Guelf’ler. İmparatorluk hakları için Welf Hanedanı ile Hohenstaufen Hanedanının iktidar mücadelesi kanlı savaşlara sebep oluyordu.
Almanya’da Kutsal Roma-Cermen İmparatorluğu tahtı için, Saksonya ve Bavyera dükleri (Welf Hanedanı), Swabia yöneticiliğini üstlenen Hohenstaufen Hanedanı ile mücadelesinin ana nedeni Katolik Kilisesinden kaynaklanıyordu. Papa ve Katolik Kiliseye mutlak bağlılık ya da bağımsız seküler (laik) devlet fikri siyasi mücadelelerin özünü oluşturuyordu. XIII. yüzyılda tüm Avrupa’daki hanedanlar birbiriyle ittifaklar kurarak varlıklarını sürdürebilirlerdi.
“Guelf” sözcüğü, bir Alman hanedanının ismi olan “Welf” sözcüğünden, “Guibellin” sözcüğü de bu hanedanın rakibi olan Alman Hohenstaufen Hanedanı’nın malikânesinin adı olan “Waiblingen” sözcüğünden türemişti.
Guelf’ler Partisi Papa taraftarı iken, Ghibellin’ler Partisi imparator tarafını tutup aristokrasiyi temsil ediyordu. Pisa, Verona ve Arezzo’nun Ghibellin’lerden yana olmasına karşılık, Milano, Bologna ve Floransa Guelf’leri destekliyordu.
Dante’nin ailesi de Guelf yanlısıydı. Siyasal gelişmeler Guelf grubunun da parçalanarak ikiye ayrılmasına neden oldu. Beyazlar ve siyahlar olarak ikiye ayrılan siyasi partilerin birbiriyle mücadelesinde Dante kaybeden tarafta olduğu için sürgüne gönderildi ve hakkında ölüm fermanı çıkarıldı.
Dante ‘nin İlahî Komedyası , şairin yaptığı hayalî bir seyahatin öyküsüdür. 1300 yılının 7 Nisan gecesi başlayan bu hayali seyahat bir hafta sürer. Seyahatin başlangıcında Dante’nin yolunu kaybederek kendini karanlık bir ormanın içinde bulmasıyla başlayan eserde ormandan çıkmaya çalışırken karşısına sırasıyla pars, aslan ve dişi kurt çıkıp yola devam etmesini engellerler.
Karanlık ormandan çıkış için başka bir yol ararken karşısına Latin şair Vergilius (Publius Vergilius Maro Virgil)[2] çıkar. Romalı şairin karanlık ormanda bulunuşu ve Dante’ye rehberlik ve yol arkadaşlığı yapması anlamlıdır.
Birinci metafor “karanlık orman” metaforudur. Genellikle içinde gizli saklı bir şeyler olan mistik hatta kötülüklerin olduğu bir yerdir.Karanlık ormanlar güvenli olmayan yerlerdir. İçinde yaşadığımız dünya da karanlık bir orman gibi bilinmeyenlerle doludur. Ortaçağda dünyanın iki yarı küreden oluştuğu, gezegenlerin de dünya etrafında döndüğü sanılıyordu. Kuzey yarım kürenin merkezi olarak da Dante eserinde Kudüs’ü işaret ediyordu. Kendisinden yaklaşık bin üç yüz yıl önce yaşamış olan ünlü şair Vergilius Dante’ye cehennem ve araftan geçen ve cennete giden bir yol olduğunu söyler. Burada Vergilius’un Roma imparatorluğunun kuruluşunu anlattığı dizeleri hatırlayalım.
“Ben, kaderin Troya dolaylarından kovduğu ve İtalya’ya, Livinium kıyılarına ilk gelen kahramanın ve askerlerin şarkısını söylüyorum. Bu kahraman kendi şehrini kurmak, tanrılarını Latium’a yerleştirmek için uğraşırken uzun süre savaşların yıkımlarından acı çekti. İşte, Latin soyunun yani atalarımız Ablalıların, ayrıca eski Roma surlarının kökeni buraya dayanıyor.” Vergilius, Aeneis.
Dante bu yolu ünlü latin şairiyle yürümeye karar verir. Vergilius cehennemin giriş kapısını gösterir. Kapıda “Ey buraya giren, bütün umutlarını ardında bırak!” yazılıdır. Dante bu yazıyı okuyunca paniğe kapılır. Vergilius kendisini cennetten Beatrice’in ona yardım etmesi için gönderdiğini, merak etmemesini söyler. Beatrice Polinari Dante’nin dokuz yaşında görüp aşık olduğu ve platonik bir aşkla sevdiği Floransalı bir asilin kızıdır. Yani o da Vergilius gibi ölüdür. Dante için Beatrice çok değerlidir. Hemen hemen tüm eserlerinde aşkla söz ettiği Beatrice ile Dante’nin ilişkisinin boyutları da tartışmalıdır. Kimine göre Dante Beatrice’yi hayatında yalnızca bir kez o da dokuz yaşında iken gördüğüdür. Diğer görüşlere göre Dante ile Beatrice birlikte olmuşlardır. Beatrice genç yaşta ölünce Dante’nin dünyası kararmıştır.
Dante Beatrice’i cennette göreceği umuduyla cehennemin kapısından birinci çembere doğru ilerler. Dante’nin hayali cehennemi 9 çemberden oluşur. İncil’e ve Hıristiyanlık geleneklerine göre insanların girdikleri günah derecelerine göre yukarıdan aşağıya doğru huni şeklindeki azap katmanlarından oluşur. Bu dokuz günah ve azap çemberi konusunda da farklı görüşler vardır. Ama bana göre Dante o dönemde yaşayan ve toplumda gözlemlediği insanların farklı karakter özelliklerini ( archétyp) analiz ederek en hafifi korkaklık en ağırı da ihanet olmak üzere dokuz farklı günah çemberi yaratmıştır. Katolik inancında yedi ölümcül günah vardır: kibir, açgözlülük, şehvet, öfke, kıskançlık, tembellik ve oburluktur.
İlk çemberde ilerlerken kararsızların azap çektikleri “limbo” adı verilen yere gelirler. Katolik terminolojisinde aslında taraf olmayarak günahkar olup cehennemin kıyısında İsa’nın affını bekleyenler için kullanılıyor. Bunlar inancı olup ta dünyada ne kötülük, ne de iyilik yapmayan taraf tutmayan kararsızlardan oluşmaktadır.
Yollarına devam edip bir akarsuyun kenarına gelirler. Bu Acheron Irmağıdır. Nehri geçmek üzere kıyısına varırlar. Bu Hades’in keder ırmağı Acheron’dur. Irmağın kıyısında Kharon onları karşılar.
Acheron, aslında Yunanistanda bir ırmağın adıdır ama mitolojide cehennem ırmağı olarak bilinir. Titanlar Zeus ile savaşırken Titanlara su taşıdığı için Zeus ve Olympiyanlar savaşı kazanınca onu bir ırmağa dönüştürdüler. Çamurlu ve pis sularla dolu bir bataklık halinde olan ırmak cehennemin içlerine doğru akıyordu. Kıyıda bekleyen Kharon ölülerin ruhunu, geleneklere uygun biçimde yani gözleri parayla kapatılmış olarak gömülmüş olmaları şartıyla, Acheron’un çamurlu akıntısı üzerinden diğer kıyıya ulaştırırdı.
Peki Kharon kimdi? Hades’in kayıkçısı olan Kharon bir cehennem cini olarak biliniyordu. Eğer ölünün gözlerinde para yoksa bu ruhlar sonsuza kadar yakınarak kıyının kenarında dolanıp dururlar ve azapla inlerlerdi. Onların bu yakınmalarında ötürü ırmağın adı mitoslarda azap ırmağı olarak bilinirdi. Hades’in beş ırmağından biri Acheron diğerleri Cocytus (iniltiler nehri), Styx (nefretin nehri), Pyriphlegethon (ateşin nehri) ve Lethe’dir (unutmanın nehri).
Kharon onlara engel olmaya çalışır ama başaramaz. Vergilius onu karşı kıyıya geçirir. Cehennemin ikinci çemberine geçerler. Burası şehvet düşkünlerinin azap çektikleri yerdir. Minos onları durdurmaya çalışır. Minos acaba Girit kralı Minos’mudur?
Dante Minos’u cehennemin ikinci kapısını bekleyen dev canavar olarak bize sunar. Oysa Minos mitoslarda Zeus’un boğa kılığında baştan çıkardığı prenses Europe’dan doğan oğludur. Girit kralı olarak bilinir. Dante eserinde Minos’u Zeus’un kardeşi Hades’in yargıcı olarak tanımlar. Günahkarların hangi azap çemberine gideceklerine karar veren korkunç görünümlü dev bir yargıç. Üçüncü çember açgözlüler, oburlar için ayrılmıştır. Kapıda üç başlı yılan kuyruklu canavar köpek Kerberos beklemektedir. Kerberos da mitolojik bir canlıdır. Hades’in köpeğidir. Görevi canlıları içeri sokmamak, ölüleri dışarı çıkarmamaktır.
Dante detaylı olarak anlattığı cehennem, araf ve cennet bahislerinde yüzlerce mitolojik ve gerçek kişiden söz eder. Her çemberin ayrıca bölüm katları da metni zenginleştirir. Sadece cennet bahsinde 10 katta 70 farklı kişiden söz eder.
İlahi Komedya metninde yer verilen kişi ve yer adlarını metaforları keşfetmek için Yunan mitolojisi ve Katolik teolojisini çok iyi bilmek gerekir.
Dante’ye göre, dünya evren’in merkezindedir ve hareketsizdir. Yer’in etrafında sırasıyla, ay, Merkür, Venüs, Güneş, Mars, Jüpiter, Satürn’ün küreleri bulunur. Satürn küresinden sonra, sabit yıldızlar küresi ve ondan sonra da İlk Hareket Ettirici Küre gelir. Onuncu küre ise, En Yüksek Küre, yani Tanrının Evi’dir. Küreler, Meleklerin yardımı ile hareket ederler .
“İlahi Komedya” üç ana bölümden oluşur:
- Cehennem (Inferno),
- Araf (Purgatorio)
- Cennet (Paradiso);
Eşit uzunlukta olan bu üç kitabın her birinde otuz üç “kanto” yer alır, sadece Cehennemde otuz dört tane kanto vardır fakat ilk kanto, tüm komedyanın giriş bölümü görevini üstlendiği için oranlar değişmez.
Böylece üç çarpı otuz üç, artı bir, eder yüz adet kanto.
Kusursuzluk sayısı onun karesi olan yüz, ilahi bir anlam taşır aynı zamanda. “İlahi Komedya”nın sayılarla başka bağlantıları da vardır, örneğin üç bölüm Hıristiyanlığın temelinde yer alan Tanrı-İsa-Kutsal Ruh üçlemesine bir gönderme olduğu yorumu yapıldığı kadar eski ezoterik misterlerin kutsal üç sayısı ve kabala mistiklerinin gizli anlamlarını ihtiva ettiği yorumları da yapılmıştır .
Üçün karesi dokuz ise her bölümde anlatılan mekanların yapısal şeklidir. Cehennemde yer alan üç ana grup bu dokuz bölümde canlandırılmışlardır.
Bir Tapınak Şövalyesi” (Templiye ) olduğu söylenen Dante’nin ezoterik bilginin yoğun olarak kullanıldığı İlahi Komedya adlı yapıtı içerdiği sembolizmayla tam anlamıyla günümüze kadar çözülememiş , üzerinde hala yoğun olarak tartışılan yaklaşımlarla açıklanmak istenmiştir.
Yapıtın cehennem adlı bölümünde Dante şöyle söylüyor :
“Sağlıklı bir akla sahipseniz, şu tuhaf dizelerin arasındaki saklı öğretiyi kavrayınız.”
İlahi Komedya daha sonra dönemin ünlü yazarlarından Boccaccio tarafından halka okunur, halkın günlük konuştuğu ve kraliyetin pek itibar göstermediği Toskana lehçesiyle yazılan bu metin üzerinden yüzyıllar geçse de hâlâ tartışılıyor.
Kilise, Tapınak Şövalyesi olduğu söylenen Dante’nin bu yapıtını yüzyıllarca göz ardı ettikten sonra 1921’de birden sahiplendi.
Dante’nin İlahi komedyası Tükçe’ye Rekin Teksoy öncesinde Hamdi Varoğlu ve Dr. Feridun Timur tarafından çevrilmiş. Ama bu çevirilerin sorunları olduğu Dante uzmanı rahmetli Dr. Ümit Gürol tarafından söyleniyor .
Yapıtın günümüzde geniş kitlelerin farkında olmadığı derinliğini yakalayamadığı metaforik bir alt metni var. Türkiye’de, yapıtın Hz. Muhammed ve Hz. Ali ile ilgili bir bölümü nedeniyle ‘İslâm düşmanlığı propagandası ’ gözüyle bakanlar da var. Cehennem seyahatinin dokuzuncu çemberinde Katolik dininden sapanlar arasında yer verdiği Hz. Muhammed ve HZ. Ali nedeniyle Osmanlı İmparatorluğu döneminde II. Abdülhamit’in yapıtın Türkçe çevirisinin yayınlanışını engellemiş oluşu da kayda değer bir not olarak alabiliriz .
Burada bir mason olan Albert Pike ‘ın Dante konusunda söyledikleri oldukça manidardır:
“Gizemlerin gözüpek açıklamalarını içeren “İlahi Komedya”, Papalığa bir savaş ilanı niteliğindeydi. Tıpkı İncil’in “Apocalypse” (Mahşer) bölümünde olduğu gibi, hıristiyan dogmalarına Kabalacı simge ve sayıları cesurca uygulayarak, bu dogmalarda bulunan tüm mutlak değerleri inkar eden “Johannit” ve “Gnostik” özellikler gösteriyordu. Eserde yeralan doğaüstü dünyalara yolculuklar, “Eleusis” ve “Thebes” Gizemlerine giriş törenlerini andırıyordu… Dante, Cehennem çukurundan, başının ve ayaklarının yerlerini değiştirerek, yani Katolik öğretinin tam tersini uygulayarak kurtuluyor ve Şeytan’ı bir merdiven gibi kullanarak yeniden ışığa doğru yükseliyordu. Faust da, yenilmiş Mephistopheles’in kafasına basarak cennete ulaşmamış mıdır? Tüm bildikleri Cehennem’e sırt çevirmek olan kişiler Cehennem’den kurtulamazlar. Onun zincirlerinden ancak Cehennem’e yüzyüze bakma cesareti sayesinde kurtulabiliriz. “Aslında, Dante’nin Cehennem tablosu negatif bir Araf görüntüsündedir. Cennet’i ise, aynı Ezechiel’in “Pentacle”ı gibi, bir haç tarafından bölümlenen Kabala çemberlerinden oluşmaktadır. Bu büyük haçın tam orta yerinde bir gül açmaktadır. Böylece, “İlahi Komedya” ile Gül-Haç üstadlarının büyük simgesi ilk kez herkese sergilenmekte ve kesin bir biçimde açıklanmaktadır.”
“Gül-Haç üstadları için gül, evrensel uyumun canlı ve gelişen bir simgesidir. Bu simge güzellik, yaşam, sevgi ve zevkleri kendinde birleştirir. “Yahudi Abraham’ın Kitabı”nda Flamel, gülü simyacıların Büyük Yapıt’ının simgesi olarak göstermiştir.”
“Gül ve haçı bir araya getirebilmek, yüksek aydınlanma derecelerinin asıl hedefidir.”
Albert Pike, Morals and Dogma
Dante’nin İlahi komedyasının ezoterik anlamı üzerine çeşitli yorumlar yapılmıştır . Yolculuk bir inisiyasyon sürecidir. İnisiyenin gerçekleri arayışı ,gerçekler tarafından özgürleşme süreci olup,uzun ve meşakkatli bir bilinçlenme ve aydınlanma yolculuğudur.
Dante’nin ilahi komedyası yorumcuları “cehennem bölümü”nün profan alemi, Araf bölümünün inisiyatik tecrübeleri, Cennet’in ise kamil insanları simgelediğini ileri sürmüşlerdir.
Bunların dışında sembolik anlamların yüklendiği daha farklı senaryolar da vardır.
Dante ilahi komedya’da çok katmanlı semboller kullanmıştır. Bu sembollerin masonik olduğu kadar Hermetik ve doğu batı arasındaki münasebetlerde de gelişmiş olabileceği üzerinde durulmuştur.
Bir yoruma göre Ortaçağda haçlı seferleri süresince doğu ve batı gerek kültürel gerekse de ekonomik ve askeri anlamda yoğun münasebetler içerisinde olmuşlardır.Bu alışverişler bazı tarikatler (Orders ) vasıtasıyla yapılmıştır. Dante’nin yaşadığı çağda hermetizmin, Tapınak Tarikatine olan etkisi belirgindir. Doğu ezoterik felsefesinin batıya olan etkisinin de Dante tarafından yakından bilindiği de İlahi Komedya’da kullandığı sembollerden anlaşılmaktadır.
Dante’nin yedi semavi gezegen sembolizmasının yorumu mason dereceleri ve rütbelerine ait sembolizmalarla benzerlikler göstermektedir. Mars’daki haç, Jüpiterdeki kartal, Satürndeki merdiven, gibi belirgin semboller yoruma açıktır.
Değişlik dinlerdeki ritüellerde saklı alegorilerin derin anlamlarını kavramak için mistik ve ezoterik öğretilerin tecrübelerini idrak etmek gerekir. Bu tecrübeye sahip olmayanların kavramasının son derece güç olduğu ve inisiyenin bilincinin ölümsüzlüğü elde etmek için birbirini izleyen mertebeleri aynı anda hem gizleyen hem de açıklayan metafizik ezoterik bir mecazin bulunduğu tartışılmaz bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır .
İlahi komedya ‘daki 100 kanto her düşünce mertebesindeki insan için sonsuz açılımlar ihtiva eden sembol ve alegoriler kaynağıdır. Ebu’l-‘Alâ el-Ma‘arrî[3]‘nin sözleriye bu giriş bölümünü bitirelim:
“Müslümanlar yanıldı, Hristiyanlar şaşırdı, Yahudiler yollarından döndüler, Mecusiler dalâlete düştüler. Dünyadaki insanlar ikiye ayrılır; biri dinsiz akıllılar, Diğeri de aklı olmayan dindarlar.” “Bilge kişi aklına danışırsa, Mezhepler ona basit ve hafif gelir.”
“İki dünya vardır deniliyor. Birincisi ki bu dünyadır, Pek ziyade fenalık yapıcıdır, fenadır. Öbür dünyadan ise haber yoktur. Oradan bir kimse gelmemiştir ki yeni haberlerini almak için koşalım. Dünyada yaşayanlar ikiye ayrılır; beyni olup dini olmayanlar, ve dini olup beyni olmayanlar.”
“Bir ölü mezarından kalktı mı ki hangi kusurlar ile sorgulandığını söylesin? Ve desin ki birçok günahlar işledik, fakat Allah onları affetti.”
Ebu’l-‘Alâ el-Ma‘arrî[4]
[1] Uçar, Anastasiya, Risâtelü’l-Gufrân ve İlahi Komedya üzerine bir inceleme, Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi, Arap Dili ve Edebiyatı, İstanbul, 2019
[2] Latin Şair Doğumu. MÖ. 75 Ölümü MÖ. 19, Doğayı ve yalnızlığı seven, yurdunun büyüklük ve ölümsüzlüğüne heyecanla bağlı olan Vergilius, bu duygularını eserinde dile getirdi.
[3] Ebü’l-Alâ’ Ahmed b. Abdillâh b. Süleymân el-Maarrî (d. 973 ö. 1057) Meşhur Arap filozof ve şairi.
[4] Ebü’l-Alâ’ Ahmed b. Abdillâh b. Süleymân el-Maarrî (d. 973 ö. 1057) Meşhur Arap filozof ve şairi.