Arapça söylersek “el-A’râf “, Türkçe “Araf”, İngilizce “purgatory”, Yunanca (καθαρτήριο), kathartírio, Latince, “purgatorium”, Fransızca, “purgatoire »
Bilinen bir kavram mı? Hayır.
Vasat çoğunluk tarafından doğru olarak bilindiğini sanmıyorum. Dini literatürde farklı günlük kullanımda farklı anlamlarda kullanılan bir kavram.
Türk Dil Kurumu sözlüğüne bakalım:
Araf: (isim, özel, (a:ra:f), Arapça aʿrāf) İslam inancına göre cennet ile cehennem arasında bir yer.
Latince anlamına baktığımızda karşımıza Katolik terminolojisi çıkıyor. “Purgatory” ; temizlenilen, günahlardan arınılan yer, anlamında kullanılıyor. İngilizcesi “cleansing” olan bu kavramın farklı yerlerde farklı anlamlarda kullanıldığı da bir gerçek.
“İlahi Komedya” eserinde Dante, “Purgatory” bölümünde hayal dünyası ile teolojik bilgisini birleştirerek farklı bir araf tablosu çizmiştir.
Dante, Azize Lucia’nın kollarında uçarak Araf kapısına gelir.
Kimdir Azize Lucia?
Katolik tarihine göre MS.283-304 yılları arasında yaşamıştır. Sicilya Siracusa kentinin koruyucu azizesidir. Katolik, Anglikan, Luteran ve Doğu Ortodoks kiliseleri tarafından azize olarak tanınır ve 13 Aralık yortu gününde anılır. Yaşadığı dönemde Romalı askerlerden saklanan Hıristiyanlara geceleri elinde bir mumla yiyecek götürdüğü söylenir. Adı ile ışık arasında ilişki kuran efsanelerden yola çıkılarak görme duyusunun koruyucusu olarak kabul edilmiş ve ortaçağ ressamlarınca çanak içinde gözlerini taşıyan bir azize olarak resmi yapılmıştır.
Hakkında bir çok efsane vardır. Bir efsaneye göre zengin bir Sicilyalı ailenin kızıdır. Sevdiği gençle evlendirilmediği için bakire kalmaya yemin etmiştir. Onunla evlenmek isteyen fakat reddedildiği için çok sinirlenen Sicilyalı bir asil, mağaralarda saklanan Hıristiyanlara yardım ettiği için Lucia’yı Romalı valiye şikayet eder. Hıristiyanlardan nefret eden Romalı vali tarafından Lucia’ya bir genelevde fahişe olarak çalışma cezası verilir. Lucia genelevde çalışmayı reddeder ve kaçar. Neden sonra yakalanır, bu kez ateşe atılarak yakılmak istenir ama yanmadığı görülür. Sonunda boynuna kılıç saplanarak öldürülür. Bu efsanelerden hangisi doğru bilemeyiz ama her 13 Aralıkta İsveç’te kiliselerde, okullarda ve kamusal alanlarda Azize Lucia günü beyazlar giyinmiş bakire kızlar başlarında mumlar yanan çelenklerle sabaha karşı şarkı söyleyerek kutlanır.
Dante’nin kendini araf kapısına getiren kişinin neden Azize Lucia olduğu sorusunun cevabını vermek kolay değildir. Dante’nin arafı yedi kattan oluşan sanal bir yapıdır. Birinci katın dağ (sanal) tarafındaki mermer duvarında alçak gönüllü (mütevazi) insanların kabartmalarının bulunduğu yerde “kibir” günahını işlemiş insanlar ağır yükler altında azap çekerler.
Kibir, Katolik inancında yedi ölümcül günahların[1] ilkidir. Latince Superbia (İngilizce: pride): gurur, kendini beğenmişlik (Lucifer’e (şeytana) atfedilmiştir). Arafın ikinci katı kıskançlara ayrılmıştır. Latince, Invidia (İng. İngilizce: envy): Kıskançlık, hasetlik (Leviathan’a atfedilmiştir). Kıskançlar gözkapakları çelik tellerle dikili olarak gezinmektedirler.
Sırasıyla Dante yedi ölümcül günahı işleyenleri Arafın katlarına yerleştirir.[2] Burada günahkarlar azap çekmeye devam ederler. Oysa araf bir arınma bölgesi olması itibariyle bu azapların sona ermesi ve günahkarların günahlarından arınarak cennete girmeye hak kazanmaları gerekir.
Bana göre ilahi komedyada cehennem ve araf bahislerinde bir devamlılık söz konusu. Araf bölümünde Dante mitolojik ırmaklar olan Hades’in yeraltı dünyasının ırmaklarından söz eder. Unutkanlık ırmağı “Lethe” ve hatırlama ırmağı “Eunoe”. Dante Lethe’nin sularıyla günahlarını unutur, Eunoe’nin sularıyla da yaptığı iyilikleri hatırlar. Yaptığı iyilikler yeterli bulunarak cennete girmeye hak kazanır. Araf bölümü de böyle sonlanır.
İslam inancında araf acaba nasıl bilinir?
Bu aşamada Kur’an da yer aldığı şekliyle Mekke döneminde vahiy olan ve 206 âyetten oluşan “el-A’râf ” sûresine atıf yapmak durumundayız: Arapça , yüksek yerler, yüksek mevkiler anlamına gelen araf, Kur’an da yer alan sûrede temel konu olarak, ilâhî vahyin doğruluğu ve vahye duyulan ihtiyaç ve bu inanca karşı çıkacak olanların nasıl cezalandırılacağı işlenmektedir.[3]
Bu surenin mealini incelediğimizde “araf” kavramının İslam dininde Katolik inancından daha farklı anlamlarda kullanıldığını görürüz. 206 ayetin bir değil bir çok ana fikri olduğunu söylemeliyim.
Örneğin: Birkaç ayetten alıntı yaparsak:
4. ayet: Nice kentler helak ettik. Gece yatarlarken, yahut gündüz uyurlarken, azabımız onlara geliverdi.
Bu ayette inanmayanların başına gelecek olan felaketler çoğul olarak belirtiliyor. “Biz” çoğul olarak kullanılıyor kullanılıyor.
8 – O gün (amelleri tartacak) terazi haktır. Kimin (sevap) tartıları ağır gelirse, işte onlar kurtulanlardır.[4]
40 – Bizim âyetlerimizi yalanlayan ve onlara inanmaya tenezzül etmeyenler var ya, işte onlara göğün kapıları açılmayacak ve deve (veya halat) iğne deliğinden geçinceye kadar onlar cennete giremeyeceklerdir. İşte suçluları böyle cezalandırırız.
41 – Onlara cehennemde ateşten bir yatak, üstlerine de (ateşten) örtüler vardır. Biz zalimleri işte böyle cezalandırırız.
8-40 ve 41. Ayetlerde de verilecek olan cezalar anlatılır. Ayetlere inanmayanlar ve karşı çıkanlara verilecek olan cezalar burada da belirtilir. Yine “biz” kullanılır.
42 – İman edenler ve iyi amellerde bulunanlar -ki biz hiç kimseye gücünün üstünde bir şey teklif etmeyiz işte onlar cennet ehlidir ve orada ebedî olarak kalacaklardır.
Araf suresi iman etmeyenlerin nasıl cezalandırılacağına ilişkin bir çok bilgi ihtiva etmektedir. Ama cennet ile cehennem arasındaki ara bölgeden söz eden ayetler de vardır:
46. Ayetin meali şöyle:
46 – Cennetliklerle cehennemlikler arasında bir perde vardır. A’raf üzerinde de, her iki taraftakileri simalarından tanıyan kişiler vardır. Bunlar cennetliklere: “selâm olsun size” diye seslenirler. Bunlar henüz cennete girmemiş, fakat girmeyi arzu eden kimselerdir.
Araf suresinin 50. Ayetinden başlayarak Nuh ve Musa peygamberlerin mucizeleri anlatılır. Büyük göç öncesinde Musa peygamberin sihirli asası ve firavunla konuşmaları ele alınır.
Günümüzde Araf kelimesi dini anlamı dışında da sık sık kullanılmaktadır.
İlk örneğimiz Mor ve Ötesi müzik grubunun bir bestesi. Sözlerinden alıntı yapalım:
“Yerimi bilmem
Bilmem ne taraftayım
Sesimi duymam
Ne zamandır araftayım
Yerimi bilmem
Bilmem ne taraftayım
Sesimi duymam
Ne zamandır araftayım
Kimler varmış içimde yoklama yaptım
Deliler çıktı. ”[5]
Burada hangi anlamda kullanıldığını düşünürsek benim yorumuma göre bu bir ölünün şarkısına benziyor. Ölüler dünyasından sesleniyor. Bilincin olmadığı bir bilinmeyen taraftan söz ediliyor.
İkinci örneğimiz ise Elif Şafak’ın Türkçe’ye nedense Araf olarak tercüme edilen romanı. Elif Şafak romanı İngilizce dilinde yazıyor. Romanın orijinal adı :
“The Saint of Incipient Insanities” Çevirisi Aslı Biçen tarafından yapılıyor. Roman Türkiye’de 2004 yılında yayınlanıyor.
Bu romanın konusu arafın dini anlamından çok günlük hayatta kullanılan anlamıyla alakalıdır. Farklı kültürlerden gelen insanların “akıl dışı” davranışlarının anlatıldığı bir roman da denebilir. Sanırım bu romana Araf adının verilmesi roman kahramanlarının kararsızlığına ve kültürel şaşkınlığına vurgu yapmak için. Genç insanların farklı kültürlerin bir arada bulunduğu üniversite ortamında bocalamalarını okuruz romanda. Ama kesinlikle cennet, günah, cehennem gibi dini kavramlara yaklaşım yapmayan sosyal bir roman olarak algıladım ben. Yanılıyor da olabilirim. Ama Dante’nin araf bölümünü düşündüğümde Elif Şafak romanının o türden olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim.
Bir başka romancı Sofi Oksanen’in de Araf isimli bir romanı vardır. Sofi Oksanen Fince yazdığı roman genel hatlarıyla Estonya’nın hazin tarihinin ve Estonyalıların çektikleri azapların bir özetidir. Sovyetler Birliği ve Almanya arasına sıkışan Estonya halkının mağduriyetinin anlatıldığı romanın asıl adı “Purge” Türkçe’ye Araf olarak çevriliyor. “Purge “ daha önce de söylediğimiz gibi “temizlemek/temizlenmek/arınmak” anlamında kullanılıyor. Araf romanın konusuyla pek bağdaşmıyor kanımca. Roman kahramanlarının yaşadıkları olsa olsa cehennem kavramı içinde izah edilebilir.
Sonuç olarak “Araf” kelimesi günlük dilde özellikle entel çevrelerde sık sık yerli yersiz kullanılıyor. Oysa eğer kararsız kalma durumu söz konusu ise “Araftayım” denmesinin ne kadar doğru olduğu da tartışılır.
[1] Günah, dinin emir ve ilkelerine aykırı olarak yapılan ve bunun neticesinde maddî ve manevî bazı cezalara konu olan durum ve davranışlardır.
[2] Günahların Latince adlarının ilk harflerinden oluşan SALIGIA, yedi ölümcül günahın diğer adıdır. Zaman içerisinde yedi günahtan her biri bir şeytanî varlıkla ilişkilendirilmiştir.
Latince: Superbia (İng. İngilizce: pride): gurur, kendini beğenmişlik (Lucifer’e atfedilmiştir)
Latince: Avaritia (İng. İngilizce: greed): Açgözlülük (Mamon’a atfedilmiştir)
Latince: Luxuria (İng. İngilizce: lust): Şehvet (Asmodeus’a atfedilmiştir)
Latince: Invidia (İng. İngilizce: envy): Kıskançlık, hasetlik (Leviathan’a atfedilmiştir)
Latince: Gula (İng. İngilizce: gluttony): Oburluk (Beelzebub’a atfedilmiştir)
Latince: Ira (İng. İngilizce: wrath): Öfke, yıkıcılık, gazap etmek (Baphomet’e atfedilmiştir)
Latince: Acedia (İng. İngilizce: sloth): Tembellik, miskinlik (Belphegor’a atfedilmiştir)
[3] https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/sure/7-araf-suresi
[4] http://www.enfal.de/melmalili/araf.htm
[5] Mor ve Ötesi: