Ziyaret Dağı’na “Zirve Yapmak” ya da “Zirvesine Dokunmak” amacını bütün hafta üstünde taşıyorsun. Beynin o amaca doğru hızla koşuyor. Nihayet beklenen gece geliyor.
Bir uyuyorsun bir uyanıyorsun. Ya kar yağarsa ne olacak diye endişeleniyorsun. Çantana Ömer Faruk Gülşen’in tavsiyesine uyarak iç katmanlarını, pançonu, kar bereni ve eldivenlerini de yerleştirince için rahat ediyor. Bu kez de acaba çantam ağır mı oldu diye endişeleniyorsun. İki litre sudan vaz geçemezsin. Çantana aldığın yiyeceklerin yarısını çıkarıyorsun. Aç kalabilirsin ama susuz kalamazsın. Bir an önce sabah olmasını istiyorsun. Beynin sabırsız zaman yavaş. Çalar saatle uyanıp randevu noktasına on dakika erken ulaşıyorsun.
Ömer Faruk Gülşen her zaman olduğu gibi güler yüzle karşılıyor seni. İçin rahatlıyor. Ona güveniyorsun. Kim bilir bu zirveye kaç defa çıktı diye düşünüyorsun. Demek ki o kadar zevkli ki bir kez daha çıkmak istiyor diye düşünüyorsun. Minibüs hareket ediyor.
Zirve yapmak için minibüste ayakta gitmeyi göze alanlar da var. Herkes heyecanlı. Herkes istekli. Kalvaltı yapılan yerde sabırsızlanıyorsun. Nihayet minibüs yola çıkıyor. Toprak yollardan kıvrıla kıvrıla yükseliyoruz. İşte nihayet o zirve karşında duruyor. Ziyaret Dağı Zirvesi. Kutsal dağ.
Aynı amaçla o noktaya birlikte gittiğiniz 23 Likyalı ve tecrübeli rehberimiz Ömer Faruk Gülşen.
O noktadan bakınca zirve önce çok kolay ulaşılacakmış gibi görünüyor. Beynin karşında duran dağla iletişime geçmeye çalışıyor. Dağ orada öylesine hiç hareket etmeden duruyor.
Hareket etmek zorunda olan sensin. Dere yatağından tırmanmaya başlıyorsun. Sekiz yüz metre tırmanacaksın. Üç buçuk kilometre gidiş üç buçuk kilometre dönüş. Üç saatte zirve yaparmışız.
Tırmandıkça zirve uzaklaşmaya başlıyor. Sert rüzgâr buz gibi esiyor. Dere yatağı küçük kaya parçalarıyla (çarşak) dolu. En önde tırmananlara yetişmeye çalışıyorsun. Biraz sonra bunu yapamayacağını anlıyorsun.
Bu bir yarış değil diye düşünüyorsun. Senin mücadelen dağ ile. Onunla ancak kendi ritminde mücadele edebilirsin. Ama kendini de zorlaman gerektiğini biliyorsun. Ne kadar zorlanabilirsin ki? Bunun bir derecesi var mı? Denemeye karar veriyorsun.
Bir hızlanıp bir yavaşlıyorsun. Zirve sanki yaklaşmıyor uzaklaşıyor. Başından aşağıya terler akıyor. Gözlerine doluyor. Gözlerin yanmaya başlıyor. Beynin sabırsız vücudun ona yetişmekte zorlanıyor. Nefes nefesesin. Arkanda kalanlara bakıyorsun teselli buluyorsun önünde tırmananlara bakıyorsun kendine olan güvenin azalıyor.
Kararlısın.
Zirveye kadar gideceksin. Ağır da olsa çıkacaksın o zirveye.
Bacak kasların giderek geriliyor. Antrenmanlı olmana rağmen o gerginliği hissediyorsun. Belki de 45 derecelik eğimle tırmanıyorsun. Terler boşalıyor. Su içmen gerek. Terle kaybettiğin kadar su içmelisin. Durup su içiyorsun.
Su içince sanki bir yerden yeni güçler geliyor vücuduna. Daha hızlı tırmanmaya başlıyorsun. Kalbinin atışlarını duyuyorsun. Buz gibi rüzgar ellerini donduruyor. Eldivenlerini ve bereni çıkarıyorsun. Rüzgar o kadar şiddetli ki sanki seni aşağına doğru itiyor. Dağ senin zirve yapmana karşı koyuyor. Her türlü engeli senin önüne çıkarıyor birer birer.
Yılmıyorsun. Tırmanmaya devam ediyorsun. Tekrar bir yudum su içip devam ediyorsun. Nihayet zirve.
Rüzgar o kadar şiddetli ki ayakta zor duruyorsun.
Başardın.
Kendinle gurur duyuyorsun.
Ömer Faruk Gülşen’ne minnetkârsın. Onun arkada kalan iki Likyalıyı nasıl teşvik ederek zirveye kadar ağır ağır çıkardığına şahitsin. Zirvede onların yüzlerindeki memnuniyet seninkinden ne az ne de çok. Zirveye tırmanan 23 Likyalının yüzü mutlulukla ışıldıyor. Buz gibi rüzgar kimseyi yıldırmıyor.
Neşeli çocuklar gibi deklanşörlere basılıyor. Zirve işaretinin etrafında Likya flaması açılarak grup resimleri çekiliyor. Beynin ve vucudun artık bir. Aynı amaçta birleştiler. Seninle bütün oldular. Kendinle gurur duyuyorsun. Zirve yapabilmiş olmanın gururunu hissediyorsun. O zirveyi birlikte yaptığın Likyalı arkadaşlarınla bir bütün oluyorsunuz. Zirve sizi kabul ediyor. Ziyaret dağı sizi bağrına basıyor, kutsuyor.
Birden o soğuk rüzgâr kesiliyor. Güneş bulutların arasından çıkıyor. Pırıl pırıl denizi görüyorsunuz. Eren Dağı, Kızlar Sivrisi koyu lacivertin binlerce tonuyla size göz kırpıyor.
Ziyaret Dağı zirve defterine isimleriniz yazılırken gülümsüyorsun.