Okullarda coğrafya derslerinde “Samanlı Dağları” nın yer aldığı bölgeye ne ad verildiğini bilmiyorum ama nerede olduğu konusunda çoğunluğun da fikir sahibi olduğunu sanmam. Okullarda öğretilmiyor. Samanlı Dağları’nın detaylı olarak bilimsel anlamda incelendiğini de sanmıyorum. Bu dağın su kapasitesi konusunda bazı istatistiklere de rastlamadım. Oysa bu dağlar Marmara denizinin güney ve güney doğu kıyılarını etkileyen bir ekosistem.
Ülke coğrafyası cumhuriyet döneminde yeni bir anlayışla ele alınmış coğrafi özelliklerden ziyade siyasi coğrafya ön planda olmuştur. Bölgeler genel hatlarıyla ele alınır özetle dağların yüksek olanlarının öne çıktığı yönlerle desteklenen yüzeysel bir tanımla geçiştirilir. Örneğin “batı Karadeniz Dağları “ gibi.
Oysa gerek bu bölge gerekse de diğer bölgelerde yaşayanlar için dağlar ve sulak alanlar çok önemlidir. Örneğin Samanlı Dağları’na yakın bir kentte yaşan öğrenciye o bölgenin tarihi coğrafyasını detaylı olarak öğretmek gerekir. Çanakkale ili sınırlarının eski çağlarda Troyas ve Misia olarak adlandırıldığını, Kocaeli bölgesinde yaşayan öğrencilerin Bythinia ‘nın tarihçesini ve Keltepe’nin kaç metre olduğunu ve Sapanaca gölünün sularının bu dağlardan geldiğini bilmelerinin mutlaka bazı faydalar sağlayacağı düşünülebilir. Öğrenci en azından doğup büyüdüğü coğrafyayı benimseyip doğal alanları koruma bilincine erişsin diye bir eğitim planlamasının yapılması gerekir.
Bu bölge Bythinia olarak anılan tarihsel perspektifi ele alındığında hiç te hafife alınacak bir bölge değildir. Alanın kesif orman yapısı tarım alanlarının azlığı da düşünüldüğünde kent yaşamı için uygun olmayan bir bölge olarak da tanımlanabilir. Arganthonion / Samanlı dağı, antik çağlarda Bithynia olarak bilinen bölgenin en önemli kutsal dağlarından birisi sayılıyordu. Burada kutsallık tanrıça kültleriyle bağlantılı olarak Mater yani Kybele kültünün kutsalıdır.
Samanlı Dağları, Marmara Bölgesi’nde kuzeyde İzmit Körfezi, güneyde İznik Gölü ve Gemlik Körfezi’yle sınırlanan yörede, batıda Bozburun, doğuda Sakarya Nehri’nin Geyve Boğazı arasında yer alan dağlara verilen isimdir. Doğu-batı doğrultusunda uzanan dağlar, batıda Armutlu Yarımadası ile Marmara Denizi’ne sokulur. Güneyden ve kuzeyden dik yamaçlarla yükselen kütle üzerinde, Armutlu Yarımadası bölümünde Dazdağ (922 m). Karlıkdağ (888 m), Duman Dağı (915 m), Samanlı Dağı (867 m), Erilkidağ (838 m), Orhangazi’nin batısında Karaincir Tepe (966 m) yer alır. Doğuda, dağların en yüksek noktası, yeni adıyla Kartepe (1.606 m) ve Çiçekli Tepe (1.546 m), Demirkapı Tepe (1.391 m) yükselir.
Dağlardan doğan Sellimandıra, Yalakdere, Beyoğlu ve Serin dereleri İzmit Körfezi’ne; doğuda Kuruçay, Mahmudiye, İstanbul dereleri Sapanca Gölü’ne; Karadere İznik Gölü’ne dökülen başlıca ırmaklardır. Gölcük-İznik arasında Naldöken Tepesi’nin yüksekliği 1.330 m’dir.[1]
Antik çağdaki adı Arganthonion (Argantonios) dağıdır. Strabon’un ünlü Geographia kitabında sözü edilir. Arganthonion parıltılı, ışıldayan anlamından gelmektedir. Dağın üzerinde “Makilos” ateş evi bulunması nedeniyle bu adı almış olmalıdır. Akdeniz’den İstanbul’a kadar uzayan ateş haberleşmesinin son durağı olan Makilos ateş evi, bu dağın üzerinde idi. İstanbul’daki Saray’dan bu dağda yanan işaret ateşi görünüp okunurdu. Byzantion’lu Etien’e göre, bu dağa, Rhesus’un eşi Argontonius’un adı verilmiştir.[2]
Bir başka referans da Erkmen Senan ‘ın blogundan alalım :
Arga kök sözcüğü Anadolu Dillerinde çok kullanılan bir sözcük. Işıldayan, parıldayan, ak, gümüş anlamlarına geliyor.
Arganthonion/Arganthonios/Samanlı dağı, eski Bithynia’nın en önemli kutsal dağlarından.
Ksenodokhion/Yalova civarı’ndan Kios/Gemlik’e uzanan yol bugün olduğu gibi bu dağları aşıyordu. Yol üzerinde bulunan Pythai, Yalova’ya yakın bir termal bölgesiydi ve Arganthonion eski yerleşimlerinden birisiydi. Bugün de sıcak su kaynaklarıyla tanınır. Bizans döneminde önemli bir liman ve sayfiye merkezi olan Astakenos/Nikomedeia/İzmit Körfezi kıyılarındaki Strobilos/Çiftlikköy, Drephanon/ Hersek, Prainetos/Karamürsel ve Astakos/Başiskele önemli yerleşimlerdi…Güneyde ise Basilinopolus/Çeltikçi ve Lyada/Sarıağıl konaklama yerleriydi.
Geographica’nın yazarı Amasya’lı Strabon ‘un yazdıklarına bakarsak, Arganthonion dağı Mitolojideki Hylas efsanesinin geçtiği yer olarak bilinir. Argonautlar seferine katılan Hylas, efsaneye göre Herakles’in en iyi dostlarındandı. Gemlik Körfezi açıklarında Herakles’in küreği kırılır. Herakles yeni bir kürek yapmak için Arganthonion Dağı’ndaki ormana gider. Hylas ise su bulmak için karaya çıkmıştır. Ancak Hylas ormanda kaybolur. Bir söylenceye göre Nymphe/Su perileri bu yakışıklı gence aşık olmus ve Hylas’ı kaçırmışlardır. Buna inanmayan Herakles, Hylas’ın bulunmasını emreder. Ancak çabalar boşunadır. Bu çabalar daha sonra Hylas’ı aramak için gerçekleştirilen festivallere dönüşür. Bu ritüellerde halk Arganthonion/Samanlı Dağı’na çıkar ve Hylas’ı çağırır…”[3]
Antik çağda Arganthonios Dağı dört farklı coğrafyaya yayılan heybetli sıradağlara verilen bir ad idi. Antik Troyas,’dan başlayarak Mysia, Frygia ve Bithynia bölgelerine kadar uzanan dağlar idi. Günümüzde Samanlı Dağları’nın yer aldığı bölge ormanlık alanların çokluğu nedeniyle kentleşmenin ve tarım alanlarının nispeten az olduğu bir coğrafyadır. Civar kentlerin ahalisinin (Yalova, İzmit, Bursa,vb.) hafta sonlarında rekreasyon amaçlı ziyaret ettikleri doğa merkezi olarak önem kazanmaktadır.
Bol yağış alan dağların kar suları bölgenin sulak alanlarının (Uluabat, Manyas, Sapanca) beslenme kaynağıdır. Bölge tüm olumsuz yapılaşmalara rağmen hala su zengini denebilir. Bu bakımından toprakları verimli ovaları tarım ve hayvancılığa çok elverişlidir.
Bölgenin esas adı uzun yıllar boyunca “Bithynia” olmuştur. Günümüzde bu tanım kullanılmamaktadır. Bölgede yaşayanlar antik tarihçiler tarafından Trak soyundan gelen Bithynialılar ile daha batıda yaşayan Mysialıların oluşturduğu karma bir halk olarak tanımlanmaktadır. Güçlü kralları Doedalsus önderliğinde MÖ.440 tarihinde tarih sahnesine çıkarlar. İskender’in Anadolu seferi sırasında MÖ.334 Bithynia kralı Bas (Doedalsus’un torunu) ile bir saldırmazlık anlaşması yaparak Anadolu’yu işgal etmiş olan Perslere savaş açar. MÖ. 74 yılına kadar geçen süre içinde Bithynia krallığı sınırları her savaş sonrasında değişir. En son Bithynia kralı olan 4. Nicomedes vasiyetinde ülkenin Roma İmparatorluğuna katılmasını ister. Böylelikle Roma imparatorluk düzenine göre bir Roma eyaleti olarak siyasi yaşam devam eder.
Orman yapısı olarak karma orman yapısından söz edilebilir. Esas itibariyle kayın, akçaağaç, meşe, ıhlamur, gürgen, kestane, zeytin ağaç türlerinin yanı sıra çok zengin bir bitki örtüsü de göze çarpar. Özellikle 1000-1500 metreler arasında yer alan yaylalar endemik bitki türleri bakımından zengindir. Samanlı dağlarının güney yamaçlarında zeytin ormanları göze çarpar. Örneğin Gemlik civarı zeytin tarımı ve sanayisi açısından önemlidir.
Samanlı dağları doğa sporları açısından son yıllarda önem kazanmaya başladı. Kış sporlarının yapılabildiği Kartepe kayak merkezinin açılışından sonra bölgeye olan ilgi giderek arttı. İstanbul ve Bursa doğa gruplarının hafta sonlarında düzenledikleri etkinlikler özellikle şelalelerin bol olduğu kanyonlar içinde ve yayla yaşamının olduğu alanlarda gerçekleşiyor. Benim gördüğüm kadarıyla her geçen yıl artan ziyaretçi sayısı dağlarda ve vadilerde ciddi bir çevre kirliliğine sebep oluyor. Tabiat parklarının dışında gelişigüzel ateş yakıp mangal yapan kitleler çöplerini bırakıp gidiyorlar. Hemen hemen tüm doğa alanlarında görülen bu kirlenme bilinçsiz yerel halk tarafından meydana getiriliyor. Ne yazık ki bu biraz da orman idaresinin ve belediyelerin yeterince denetim uygulamamasından kaynaklanıyor.
[1] Samanlı Dağları – Vikipedi (wikipedia.org)
[2] Raif Kaplanoğlu
[3] Erkmen Senan: Arganthonion/Samanlı Dağı