“Muharrem, dinler tarihinde pek çok önemli olaya işaret etmektedir. Şöyle ki; bu ayda Hz. Adem, cennetten dünyaya inmiş, Nuh Peygamberin gemisi karaya çıkmış, H. İbrahim ateşten kurtulmuş ve Hz. Musa Kızıl Deniz’i geçmiştir. Bunun için adı geçen peygamberler bu ayda iki gün oruç tutarlardı. En önemlisi de Hz. Muhammed’in sevgili torunu Hz. Hüseyin ve ehl-i beytten çok kişi zulümle katledilmiş olmalarıdır(Cibali Dedesi, 99/12:120).
Alevîliğin ortaya çıkmasına etki eden tarihsel ve sosyal faktörlerden birisi ve belki de en başta geleni, Hz. Hüseyin’in Emevi Halifesi Yezid’in adamları tarafından
Kerbela’da Muharrem ayının onuncu günü şehit edilmesidir. Alevî grupları bunu unutmamış, her yıl Muharrem ayında onun anısına oruç tutarak ve kurban keserek bu yası devam ettirmektedirler. Kerbela faciası, Sünnî-Alevî farklılaşmasının dönüm noktalarından birisini, bir başka söyleyişle miladını oluşturmuştur.
Hz. Hüseyin’in, Emevi Halifesi Yezid’in adamları tarafından Kerbela’da şehit edilmesi, İslâm tarihinin en trajik olayıdır. Alevî grupları bunu unutmamış, her yıl Muharrem ayında onun anısına oruç tutarak ve kurban keserek bu yası devam ettirmektedirler.
Alevî inancına göre, Hz. Hüseyin’in şehit edileceği vahiy ile Peygamber’e bildirilmiştir. O Hz. Ali’ye o da Hz. Fatıma’ya söylemiştir. Hz. Fatıma, babasına bu çocuğun yasını kim tutacak diye sorduğunda, gaipten bir nida geldi: “Peygamber hanesine bağlı olanlar, bu yası ve matemi yineleyecekler ve kıyamete kadar bu durum devam edecektir(Türkdoğan: 1995:474).
Yine Alevî teolojisine göre Hz. Muhammed, torunları Hasan ile Hüseyin’in şehit edileceklerini bildiği için bunların yasını önceden tutmuştur. O, torunları Hz. Hasan’ı bir kucağına, Hz. Hüseyin’i bir kucağına alarak severdi. Bir gün Cenab-ı Hak Cebrail’e emreder: ” Biri yeşil, biri kırmızı ve biri siyah üç don al, Hz. Muhammed’e götür.” Cebrail bu donları Hz. Muhammed’e getirir. O, Cebrail’e bu donları niçin getirdiğini sorar. Cebrail şöyle açıklar: Şu yeşil donu torunun Hasan zehirlenerek öldürüleceği için, şu kırmızı donu torunun Hüseyin Kerbela’da kılıçla vurularak kanlar içinde şehit olacağı için, şu siyah donu da sen şimdiden Kerbela’nın matemini tutmak için giyeceksin, der(Er, 1994:45).
Bu olaylar olmadan Hz. Muhammed siyah donunu giyerek matemini tutmuş ve “Her kim zamanı gelince Hz. Hüseyin için ak donunu çıkarıp kara giyerse, yani matem tutarsa ve gözünden bir damla yaş çıkarsa cehennem narından korkmasın, o gözyaşı cehennem narını söndürür, cennete lâyık olur.” hadisini söylemiştir. Bundan dolayı Alevî inancına göre, Muharrem orucu hem farz hem sünnettir(a.g.e:45).
Alevî toplulukları, Kerbela Faciasını yalnızca senede bir defa Muharrem ayında anmakla kalmazlar ve bir yıl boyunca yapılan bütün cem törenlerinde bunu, semah adı verilen bir ritüelle canlandırmaktadırlar. Böylece Alevîler, hemen her cem töreninde Hz. Hüseyin’i andıkları gibi, bu faciaya sebep olan Yezide de lânetler yağdırmaktadırlar.
Türkiye’nin bazı yörelerinde Sünnîlerin, Muharremde sadece aşure pişirilip komşulara dağıtmalarına karşılık Alevîler, hem aşure pişirmekte ve hem de Hz. Hüseyin’in şehit edilmesinin ilk günü anısına kurban(kabir kurbanı) kesmektedirler. Bundan başka o günlerde gece ve gündüz su içmemekte et, soğan ve sarımsak yememekte, yıkanmamakta, tıraş olmamakta, hiçbir canlıyı öldürmemekte, gülüp-oynamamakta ve sonuç olarak Muharremi tam bir matem havası içinde geçirmektedirler.
Hz. Hüseyin’in anılması ve yasının tutulması hususunda, gerek Türkiye dışında ve gerekse Türkiye içinde yaşayan Alevîlerde bazı farklılıklar göze çarpmaktadır. Şöyle ki; Muharremde Anadolu Alevîleri oruç tutarken, İran Şiası oruç tutmaz ve sadece matem için zincirle vücutlarını döverler(Türkdoğan,1995: 56).
Bundan başka Türkiye’deki Alevîler arasında, Muharrem gününün belirlenmesinde bir birlik yoktur. Aslında Muharrem, Kurban Bayramından 17 gün sonra başlaması gerekir. Oysa Yozgat Kababel Alevîlerinde, son 10 yıl içinde Muharremin ayının aynı gün ve aynı aya rastlaması için bir tarih tespit edilmiştir. Bu 27 Mart-8 Nisan tarihleri arasıdır. İşte bu günlerde Kababel Alevîleri Muharrem orucunu tutmaktadırlar(Er, 1994:s.44).”
(1)Doç.Dr. İbrahim Arslanoğlu’nun Alevilikte Temel İnanç Unsurları ve Pratikler adlı makalesinden alınmıştır.