Aizonai Antik Kenti ziyaretinden sonra oldukça yakın olan Midas Yazılıkaya Anıtını ve Phrygia Vadisi’ni de görmeye karar veriyoruz. Hava çok sıcak. Bu bölge plato olmasına karşın güçlü güneş ışınlarıyla çok çabuk ısınıyor. Belli ki bu bölgedeki ormanlar antik çağdan bu yana bu coğrafyada yaşayan insanlar tarafından hoyratça kullanılmış.
Kral Midas adını ilk kez ilkokul yıllarımda duydum. Güngör Dilmen’in yazdığı bir oyun olan “Midas’ın kulakları eşek kulakları” tiyatro eserini Şahap Akalın’ın sahne düzeni, Seza Altındağ’ın dekorları ve giysileri ile Ankara Devlet Tiyatrosu’nun Oda Tiyatrosu sahnesinde seyrettim. Midas rolünü Kerim Afşar, Apollon rolünü Haluk Kurtoğlu, Pan ‘ı Asuman Korad, Berber ‘i ise Bozkurt Kuruç oynamışlardı. Bu usta tiyatrocuların adlarını da ilk kez orada tiyatroda duymuştum.
Mitoloji temalı bu oyunda Frigya kralı Midas Apollon ile Pan arasındaki müzik yarışmasında Pan’ın müziğini tercih ettiği için tanrı Apollon tarafından cezalandırılır. Kulakları eşek kulağına dönüşür. Oyunda bir çok metafor kullanıldığını o zamanlar anlamış mıydım yoksa Apollon’un gücünü hayal etmiş miydim bilmiyorum. Şimdi düşünüyorum da Güngör Dilmen’in Anadolu’nun saklı tarihini tiyatro sahnesine taşımaktaki gayretini taktir etmemek elde değil.
Frigya kralı Midas doğal olarak Frigya olarak adlandırılan bölgenin Anadolu’da neresi olduğu sorusunu beraberinde getiriyor. Frigya olarak yazılan ama bir çok bilim adamının “Phrygia” olarak adlandırdığı bölge özellikle orta Anadolu platosunda bugünkü Kütahya, Eskişehir, Afyonkarahisar illerinin topraklarıdır. Ekrem Akurgal’ın Anadolu Kültür Tarihi kitabının 265. Sayfasında Phrygia Uygarlığı ile ilgili açıklamalar yer almaktadır. EA’ı referans alarak sorulara cevap bulmak mümkündür. Öncelikle Phrygia krallığı hangi yıllar arasında var olmuştur sorusunun cevabını arayalım.
Phryg kabileleri Troya savaşından sonra Balkanlardan Anadolu’ya takriben MÖ.1190 yıllarında girmeye başlamışlar. Boylar halinde yaşayan bu toplulukların orta ve batı Anadolu yörelerine yerleştiklerini kanıtlayan arkeolojik veriler var. (Akurgal) Phryglerin siyasi olarak tarih sahnesinde görünmeleri MÖ. 750 yıllarında Midas’ın babası Gordion’un kral olmasıyla başlıyor. MÖ.717 yılında tahta çıkan Midas Kimmerler’in Anadoluyu istilasına kadar olan sürede MÖ. 665 krallığın geniş topraklara yayılması gerçekleşmiştir.
Yazılıkaya Midas anıtı üzerindeki yazılardan ve diğer arkeolojik bulgulardan elde edilen bilgilere göre Phryg dili ve alfabesi tüm Phrygia topraklarında resmi dil olarak kullanılıyordu.
Bilge Umar’ın “Phrygia, bir tarihsel coğrafya araştırması”[1] adlı kitabı çok geniş kapsamlı bilgiler ihtiva etmektedir. Yazılıkaya köyü yakınındaki Midas anıtı iki boyutlu, 17 metre yüksekliğinde ortasında tanrıça (Kybele) heykelinin konduğu niş ve üçgen şeklindeki alınlığının iki yanında Phrygce harfle bulunan bir kutsal alandır. Phryg tanrıçası Mater ‘e ve Midas’a adanan bu anıt MÖ. 6. Yüzyıldan günümüze kadar ulaşmış çok kıymetli arkeolojik bir eserdir. Bir dünya mirasıdır. Öte yandan bu eser korumasız bir biçimde üzerine monte edilmiş birkaç sismik ölçer ile üniversiteler tarafından izlenmektedir. Biz anıtı ziyaret ederken anıt etrafında piknik yapan kişiler gördük. Tüm Yazılıkaya kompleksini korumakla görevli bir bekçi varmış. Onunla yaptığımız sohbette acı gerçek tüm çıplaklığıyla ortaya saçıldı. Civar köylerden gelenler hiçbir denetimle karşılaşmadan anıt mezarlar arasında, kral yolunda ve sarnıçlar mevkilerinde piknik yapıyor çöplerini de geride bırakıyorlarmış. Nitekim etrafa gelişigüzel atılmış bira şişeleri ve plastik atıkları gözlerimizle gördük.
Konu hep aynı noktaya gelip dayanıyor. Yerel halkın farkındalık katsayısı çok düşük. Phryglerin kutsal alanını kirleten ahali namaz kıldığı caminin kutsallığıyla bir bağ kuramıyor. Daha doğrusu kurdurulmuyor. Tümüyle büyük şehirlere göç eden Yazılıkaya ahalisi arkasına bile bakmıyor.
Oysa Kütahya, Eskişehir ve Afyonkarahisar vilayetleri sınırları içinde olan bu eserlerin en azından ilgili üniversitelerin arkeoloji öğrencileri ve hocaları tarafından sürdürülebilir bir organizasyonla koruma altına alınması gerekir.
Bu bölgeye benim ikinci seyahatim. İlki bundan yedi sekiz yıl önce bir doğa grubuyla bölgede yürüyüşler yapmış, kamp alanında çadır kurmuştuk. Fotoğraf açısından gün doğumu ve gün batımı çekimleri yaptığımız Midas anıtı (Gün doğumu) ve Bitmemiş anıt (Gün batımı) çalışmaları çok başarılı olmuştu. Gün doğumunda ilk güneş ışıklarıyla kırmızı renge boyanan anıt alacakaranlıkta kor gibi parlıyor. Güneşin ilk ışıklarının ilk olarak bu anıt üzerine düşmesi her halde tesadüf değildir. Kutsallık biraz da bu olaylara bağlı değil mi?
[1] İnkilap yayınları 2008