Son yıllarda bir yanda giderek daha da saldırgan olan çıkar grupları öte yanda bazı karanlık güçlere yataklık eden cehaletin savunucusu din adamları kentlerde yaşayan insanları nefes alamayacak hale getirdiler. Sonuçta bu karmaşada sadece insanlar zarar görmüyor; doğa katliamları geri dönüşü olmayan yaralar açıyor Anadolu topraklarında. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana yok olan doğal alanların büyüklüğü korkunç boyutlara ulaşmış durumda. Çoğunluk adını verdiğimiz kitle yani “reaya” hiçbir şeyin farkında değil. Osmanlı’nın sosyolojik ve politik sınıflaması olan “reaya”, “askeriye” ikilemesinin modern Türkiye Cumhuriyetinde tüm demokrasi çabalarına karşın sürdüğünü görmek çok üzücü.
Doğa yürüyüşlerine başladığım erken yaşlardan bu yana beni etkileyen doğa görüntülerinin fotoğrafını çekerim. Beni etkileyen doğa görüntülerinde göz alabildiğine uzanıp giden ovalar, ormanlar, kanyonlar, dağlar, nehirler, göller, denizler ve o dokunulmamış saf doğa vardır. Doğa fotoğrafları bana daha yakın gelen bir tür.
Fotoğraf ile ilgili farklı tarzlar var. Profesyonel fotoğrafçılık çok farklı dinamikleri olan uzun ince bir yol. Türleri de saymakla bitmez. Özetle para alınıp satılan her fotoğraf demek mümkün. Özellikle Türkiye’de profesyonel fotoğraf pastası çok küçük. Bazı ülkelerdekinden büyük bazılarından ise çok küçük. Meslek olarak fotoğrafçılığı seçenlerin mücadelesi diğer alanlardaki profesyonel mücadelelerden daha farklı değildir. Öte yandan hobi fotoğrafçılığı olarak da tanımlanan amatör fotoğrafçılık daha geniş bir kitle tarafından benimsenmiş görünüyor. Bu aslında bir çok alanda ortaya çıkan bir gerçek. Profesyonellik ciddi bir çalışmayı ve fedakarlığı da beraberinde getiriyor. Bana kalırsa amatörlük daha esnek koşullar getiriyor. Fotoğrafı çeken kişi sanki daha özgür kalıyor amatörlükte. Öyle sıkboğaz eden kimse yok. Dilediğin gibi fotoğraf çekiyorsun.
Doğaya gitmek her kent insanının ihtiyacı olan bir etkinlik esasında. Betonlar arasına sıkışmış olan kentlerde yaşayanların mevsim geçişlerini izleme zorluğu çektikleri söylenebilir. Fırsat buldukça doğada yürüyüş ve diğer outdoor etkinlikleri yapan gruplar var. Bu gruplarla doğaya çıkmaya başladıktan sonra fotoğraf makinamı da yanıma alıyordum. Benden başka fotoğraf çekenler de oluyordu. Çoğunlukla manzara karşısında insan fotoğrafları, grup fotoğrafları çekmek daha yaygın. Yürüyüş sırasında fotoğrafa ayrılacak zaman da oldukça kısıtlı. Benim açımdan daha ilk günden fotoğraf eğilimim şekillenmişti. Yıllar içinde bu eğilim kalın bir çizgi oluşturdu diyebilirim. Manzara fotoğrafları benim kendimi daha yakın hissettiğim bir alan. İngilizce söylersek: “Landscape Photography”[1]
Bu tür için söylenecek çok şey var. Zengin bir literatür de internet ortamında bulunabiliyor. Benim bu türe bakışım çok net. İnsanlar tarafından müdahale edilmemiş haliyle etkilenilen ve huzur bulunan doğal alanın o dakikadaki ışıkla çekilen fotoğrafı olarak tanımlıyorum.
Her fotoğrafçının kendi tarifi ve tarzı olduğu çok değişkenli bir alan manzara fotoğrafçılığı. Örneklere bakılırsa birkaç tür manzara fotoğrafçılığı olduğu da ortaya çıkıyor.
Beni manzara fotoğrafı çekmeye yönelten doğa olaylarının başında “bulut denizi” adı verilen sabah ya da akşam saatlerinde ısı farkıyla oluşan sis bulutu geliyor.
İlk kez Yenice ormanlarında rastladığım muhteşem bir doğa olayı. Tüm vadiyi kaplayan sisin sonbahar mevsiminde kayın ağaçlarının renkleriyle gözlerimim önüne geldiğinde çok şaşırmış, ürpermiş ve huşu içinde kalmıştım.
O gün saatlerce sis dağılana kadar çekim yapmıştım. Bu muhteşem doğa olayı ve tüm yerleşimlerden ve insanlardan uzak derin bir vadinin tabanında meydana geliyordu. Aynı yere defalarca gittim ama hiçbir zaman o sis bulutunu bir daha yakalayamadım. Bir mucize gibi önüme çıkan beni manzara fotoğrafları çekmeye isteklendiren bir büyü idi o.
Bulut denizinin oluştuğu yüksek yaylaların vadileri ve genellikle orman dokusu zengin, akarsuların oyduğu derin kanyonların olduğunu söylemek gerekir. Batı ve doğu Karadeniz yaylaları bulut denizlerinin oluştuğu görselliği güçlü alanlar. Manzara fotoğrafçısının çok sabırlı olmasını gerektiren bir bölge Karadeniz. Işık ve hava koşulları çok değişken. Örneğin Gito ve Pokut yaylalarında oluşan bulut denizlerini fotoğraflamak için uygun hava koşullarını beklemek gerekiyor. İskoçya bulut denizleriyle ünlü bir bölge. İklimsel koşullar bulut denizlerinin oluşmasını kolaylaştırıyor.[2] Anadolu’da tüm vadi ve kanyonlarda bulut denizlerinin oluşması mümkün. Isı değişimlerinin yoğunlaştığı sabah ve akşam saatlerinde sabırlı fotoğrafçının zaman harcamasını gerektiriyor. [3]
Benim gördüğüm Karadenizin 2500 metre üzerindeki yaylalarında çok yoğun bulutlanma oluyor. Gün doğumlarında ve gün batımlarında ışık oyunlarının da görüldüğü muhteşem doğa olaylarını Çamlıhemşin yaylalarında yakalamak mümkün. Altıparmak dağlarının bulunduğu 3 bin metrelerde her sabah ve akşam vadinin derinliklerinden kalkan sis dağla dans ediyor. Dağın eteklerinde bulunan “Dadala Pansiyon” tek kelimeyle manzara fotoğrafları için biçilmiş kaftan. Birkaç gece kalıp hem buzul göllerine tırmanışlar, geceleri astro fotoğraf çekimleri yaptığımız pansiyon büyük bir kolaylık esasında.[4]
Manzara fotoğrafçısının her şeyden önce uzun ve zor yürüyüşler yapması kaçınılmaz. Ekipman yüküyle 3 bin metrelere tırmanmak kolay değil. Ama çare yok. Fotoğrafçının mutlaka yanında bulunması gereken kamera, lens, filtreler, tripot, yedek piller gibi olmazsa olmaz bir yükü var. Buna ek olarak yerine ve şartlara göre çadır, uyku tulumu, giyim, yiyecek ve içecek yükü de var. Solo seyahatlerde olsun grup seyahatlerinde olsun bir organizasyon gerekiyor. Örneğin Aladağlar’da bu organizasyonu yapan (Katır ve catering desteği) Taurus Guesthouse var. [5] Karadeniz’de bazı pansiyonlar katır desteği veriyorlar. Örneğin Dadala pansiyon Avusor’dan pansişyona kadar katır taşıma desteği veriyor.
Anadolu’da son yıllarda manzara fotoğrafı çekenler çoğaldı. Bazı mevsimlerde yoğun ilgi gören doğa alanları var. Yedigöller, Küre Dağları, Aladağlar, Hakkari, Kapadokya, vb. gibi doğası henüz bakir kalan alanlar giderek kalabalıklaşıyor. Özellikle hafta sonlarında yoğun bir trafiğin gözlendiği doğa alanlarının çoğunlukla piknikçiler tarafından işgal edildiğini manzara fotoğrafı çekmenin imkansızlaştığını söylemek gerekir.
Doğa alanlarının özensiz ve denetimsiz kullanımı ciddi tahribatların ve kirliliğin oluşmasını tetikliyor. Giderek yaygınlaşan maden ve taş ocağı atölyelerinin manzara fotoğraflarını imkansız hale getirdiğini açık bir biçimde görmek mümkün. Bölgede yaşayan belediyeler ve ahali doğa alanlarını koruma konusunda yetersiz kalıyor. Merkezden verilen ihalelerle ağaç kesimi, dağlarda hafriyat geri dönüşü olmayan bir kabus gibi doğa alanlarının üzerine çökmüş durumda. Dünyada türünde tek olan Salda gölü manzara fotoğrafçılığı için olduğu kadar doğal yaşam için de son derece önemli bir göl. Gölde yaşayan canlılar, göl suyunun oluşturduğu çamur, ve göl dışında yaşayan canlılar için hayati önem taşıyan bir habitat olması itibariyle ciddi tehlikeler altındadır. Öncelikle halkın desteği alınmadan oluşturulan bazı proje ihalelerine (taş ocağı açma, tesis kurma,millet bahçesi, vb.) belli kişilerin katılmakta olduğu yönünde iddialar vardır.
Defalarca gidip geri döndüğüm gölü gören tepelerin taş ocaklarınca tahrip edilmesi sonucu gölün hayat damarı olan derelerin , mermer tozu deşarjı olarak kullanımı göçmen kuşların gölde konaklamasına engel olmaktadır. Manzara fotoğrafından geçtik gölün ve canlı yaşamın ciddi bir tehlike altına girdiği uzmanlarca raporlanmıştır. Buna rağmen “reaya” tepki vermiyor. Salda seyahatlerimden birinde göl kenarındaki köylerden birinin kahvesinde köylülerle sohbet ediyoruz. Kameralarımıza korkuyla bakıyorlar. Bu kadar sindirilmiş bir halkın düşüncesini ifade etmesi de sorunlu. Maden ocaklarını, SIT alanındaki yapılaşmayı sorduğumuzda başlar endişeyle sallanıyor. Gölün ölmeye başladığına inanmıyorlar, maden ocaklarını yapılaşmayı kabulleniyorlar, itiraz etmiyorlar ve en kötüsü hiçbir şekilde doğruyu merak etmiyorlar. Belki de dünyanın sayılı manzara fotoğrafı alanlarından biri, bir dünya mirası habitat yok oluyor ama o bölge insanı buna engel olmayı bile düşünmüyor. Konunun dışında durmayı tercih ediyor. Göl ile ilişkisi yok. Göl ona bir çıkar üretmiyor. Gölün sahibi o bölge insanı değil. Öyleyse sorumlu da değil. Oysa göl kenarında tarım yapan çiftçiler var. Kaçak su pompalarıyla gece gündüz gölden su çekiyorlar. Gölün suyunu çalıyorlar ama korumayı düşünmüyorlar.
Salda örneği çoğaltılabilir. Göller bölgesi başta olmak üzere otuzdan fazla gölün kuruduğu son on yıldır hızla her tepeyi, dağı kemiren maden ocakları, dikilen rüzgar pervanelerinin manzara fotoğrafı çekenlerin kabusu olduğu söylenebilir. En azından benim artık oralarda fotoğraf çekme isteğim yok oldu. Geniş açılı objektifler tüm çirkinliği gözler önüne seriyor.
Bir doğa alanının 8-10 belki de daha çok farklı fotoğrafı çekilebilir. Her mevsim, gün doğumları ve gün batımları, bulutlu, yağmurlu, sisli, vb. derken ortaya fotoğraf gerçeği çıkıyor: Her ışıkta obje farklı oluyor. Mevsimine göre çekim yerleri de değişiyor. İlkbaharda çiçek açan ağaçların bulunduğu doğa alanlarına örneğin Datça’da badem ağaçları, İstanbul’da mimoza ve erguvan çiçeklerinin zamanlaması üç aşağı beş yukarı hep aynı dönemlere denk gelir. İstanbul’da mimozalar bahar ekinoksunda, erguvanlar ise “paskalya” zamanı açarlar. Manzara fotoğraf meraklısının işi sabır ister. Planlama büyük bir önem kazanır. O planlamadan yapılan spontane çekimler her zaman iyi netice vermeyebilir.
Son söz olarak manzara fotoğrafı çekmek için kendimce kabul edilebilir doğal alanlar listesi hazırlamaya karar verdim. Bu listeye göre seyahat planlaması yapmak kalıyor geriye.
Manzara Fotoğrafı Mekanları
- Adana: Yumurtalık Lagünü, Akyatan Kuş Cenneti
- Adıyaman: Nemrut Dağı
- Afyonkarahisar: Eber Gölü
- Ağrı: Ağrı Dağı, İsakpaşa Sarayı, Huş Ormanı
- Ankara: Nallıhan Kuş Cenneti, Tuz Gölü
- Antalya: Tazı Kanyonu
- Artvin: Borçka Gölü, Mençuna Şelalesi, Macahel Köyleri
- Aydın: Miletos, Bafa Gölü, Arapapıştı kanyonu
- Balıkesir: Kuş Gölü
- Bilecik: Harmankaya kanyonu,
- Bingöl: Solhan Yüzen Adalar, Gerendal Gölü
- Bitlis: Güroymak Kaplıcaları, Nemrut Krater Gölü, Hizan Köyleri
- Bolu: Çubuk Gölü, Abant Gölü, Yedigöller,
- Burdur: Burdur Gölü, Salda Gölü, Karataş Gölü
- Bursa : Karacabey Longozu, Uludağ
- Çorum: İncesu Kanyonu
- Denizli: Çardak Gölü,
- Elazığ: Karaleylek Kanyonu
- Erzincan: Girlevik Şelalesi, Esence Dağı
- Erzurum: Tortum Şelalesi, İspir Yedigöller, Oltu Gökkuşağı tepeleri
- Giresun: Kulakkaya, Sis Dağı, Karagöl, Yaylası, Kuzalan Şelalesi, Mavi Göl,
- Gümüşhane: Tomara Şelalesi, Limni Gölü, Zigana Dağı
- Hakkari: Cilo ve Sat gölleri, Berçelan yaylası
- Hatay: Amanos Dağları, Kırıkhan, Gölbaşı, Vakıflı Köyleri
- Isparta: Eğirdir Gölü, Davraz Dağı
- Mersin: Yerköprü Şelalesi,
- Kars: Çıldır Gölü
- Kastamonu: Küre Dağları, Valla Kanyonu, Çatak Kanyonu
- Kayseri: Kapuzbaşı Şelalesi, Sultan Sazlığı
- Kırklareli: İğneada, Mahya Tepesi, Longoz Ormanları
- Kırşehir: Seyfe Gölü
- Konya: Meke Gölü, Beyşehir gölü, Karapınar Çölü, Obruklar
- Malatya: Levent Vadisi, Tohma Kanyonu, Darende
- Manisa: Spil Dağı,
- Maraş: Başkonuş Yaylası, Yeşilgöz,, Ali Kayası
- Muğla: Istuzu
- Muş: Hamurpet Gölü,
- Nevşehir: Kapadokya
- Niğde: Aladağlar, Bolkarlar
- Ordu: Yason Burnu, Perşembe Yaylası, Ulugöl
- Rize: Yaylalar, kaçkarlar
- Sakarya: Yaylalar, Sülüklügöl
- Samsun: Şahinkaya Kanyonu, Kızılırmak Deltası
- Siirt: Botan Vadisi, Rasıl Hacar Tepesi, Delikli Taş
- Sinop: Erfelek Şelalesi
- Sivas: Sızır Şelalesi, Hafik Gölü, Gökpınar Gölü
- Tekirdağ: Uçmakdere, Ganos Dağı,
- Tokat: Kaz Gölü
- Trabzon: Yaylalar,
- Tunceli: Munzur Dağları
- Uşak: Ulubey Kanyonu, Taşyaran Vadisi
- Van: Muradiye Şelalesi, Gevaş Dönemeç Sazlıkları, Yaylalar
- Yozgat: Kazankaya kanyonu, Çamlık
- Aksaray: Cemil Vadisi, Hasan Dağı
- Bayburt: Çoruh Vadisi
- Karaman: Tahıl Ambarları, Ermenek Vadisi
- Şırnak: Haberli Köyü, Cudi Dağı
- Bartın: Güzelcehisar Lav sütunları,
- Ardahan: Karaçay Kanyonu, Çıldır Gölü, Yaylalar,
- Iğdır: Tuzluca Tepeleri,
- Yalova: Dipsiz Göl, Erikli Şelaleleri
- Karabük: Yenice Ormanları,
- Kilis: Ravanda Kalesi, Oylum Köyü
- Osmaniye: Bağdaş Yaylası, Sabun Çayı Şelalesi
- Düzce: Yaylalar,Efteni Gölü, Güzeldere Şelalesi, Melen Çayı
[1] Landscape Photography
[2] What are cloud inversions and why are they so beautiful? (wildernessscotland.com)
[3] Cloud inversions: a spotter’s guide | TGO Magazine
[4] Altıparmak Dağları; Karadeniz’in Zigguratları – Atlas (atlasdergisi.com)
[5] Taurus Guest House – Otel-Hostel-Pansiyon-Niğde ALADAĞLAR’ da Konaklama, Kamp Alanı, Çadır ve Lojistik(Araç/Katır) imkânı sunan bir aile işletmesidir. (business.site)