Bir çok kişi duymamış olabilir. Okullarda tarih derslerinde yer alıyor mu bilmiyorum. Türkçe telaffuzu kolay olmayan bu kelime (Bitinia okunuyor) coğrafi bir terim. Trakya gibi, Kapadokya, Marmara, Lidya gibi. Bithynia bölgesi İstanbul’un Anadolu yakası, Kocaeli, Yalova, Sakarya, Bolu, Düzce, Bursa, Bartın, Zonguldak illerinin önemli bir bölümünü kapsayan alana ilkçağlarda verilen ad olarak kayda geçmiştir. Karadeniz, İstanbul Boğazı ve İzmit körfezi arasında kalan yarımadaya yani günümüzde Kocaeli yarımadası olarak bilinen bölgedir.
Arkeoloji ve ilkçağ tarihi literatüründe bölgelerin eski adları kullanılmaya devam ediyor. Vasat okuyucu bu terim karmaşasında yolunu şaşırabilir, ama geçmişle bağ kurulmak istenirse bu terminolojiyi öğrenmenin faydası yadsınamaz.
Bithynia’nın batısında “Mysia”, doğusunda “Paflagonya”, güneyinde “Galatya” ve “Frigya” ile komşu durumundadır. Birden bire karşımıza dört yeni coğrafi terim daha çıktı. Küçük Asya olarak bilinen coğrafyanın Frenk seyyahlar tarafından çizilen haritalarından birini ekte bulabilirsiniz.[1]
Bölgenin kuzeyini Karadeniz (Pontos Euxenios), batısını İstanbul Boğazı (Bosphoros Thrakios), Marmara Denizi (Propontis) ve Adırnaz (Rhyndakos), Orhaneli çayı ile Uludağ (Olympos), doğusunu ise Filyos (Billaios) çayı oluşturmaktadır.
Bithynia Bölgesi‟nin bilinen nehir, göl ve dağları : “Sangarios (Sakarya Nehri), Makestos (Susurluk-Simav Çayı), Aisepos (Gönen Çayı), Siberis (Aladağ Çayı) Parthenios (Bartın Çayı) adlarıyla anılmaktadır. Bunun yanında Sophon / Sunensis (Sapanca Gölü), Askania (İznik Gölü), Apolyont (Ulubat Gölü) bölgenin en üç büyük gölü olarak bilinmektedir. Ayrıca Mysia Olympos (Uludağ)‟u, Sophon (Kartepe), Astakos (Samanlı Dağları) antik Çağ‟da da bilinen dağ ve tepelerdir.[2]
Bithynia Bölgesi‟nin sınırları içerisinde yer alan kentler ise Çalık Ross‟a göre; “Kalkhedon (Kadıköy), Khrysopolis (Üsküdar), Olbia (Başiskele), Nikomedeia (İzmit), Libyssa (Diliskelesi), Astakos (Gölcük), Nikaia (İznik), Apameia (Mudanya), Kios (Gemlik), Prusa (Bursa), (Kapıdağ Yarımadasındaki kent), Dia-Diospolis (Akçakoca), Bithynion-Klaudiopolis (Bolu), Herakleia Pontica (Karadeniz Ereğlisi), Teion-TieionTion (Filyos/Hisarönü), Iuliopolis (Çayırhan‟ın güneyinde)
İlkçağ tarihçilerinin kullandığı bu coğrafi terimler mutlaka vasat çoğunluğa yabancı gelecektir. Ne yazık ki bir çok yerin adı zaman içerisinde değiştirilmiş veya Türkçeye uyarlanmıştır. Bugün Anadolu’da nereye bakılırsa bakılsın bir yerden bir yere doğru yer değiştiren insanların yurdu yani bir göç coğrafyasına bakılıyordur.
Hangi şehre giderseniz gidin, sokaktan rast gele bir insana kaç yıldır o yörede oturduğunu sorun. Alacağınız cevap bellidir. Herkes bir yerden bir yere göç etmiştir, Çoğunluk göçmen bir ailenin çocuğudur. Yerleşik ailelerden birilerini bulmanız çok zordur.
Bugünden geriye doğru gidersek her şeyden önce köylerden şehirlere göç olgusu başlayalı yirmi sene oldu olmadı. İstatistikler ve nüfus sayımı çok açıkça gösteriyor ki kırsaldan şehirlere büyük bir göç meydana gelmiştir. Bu batıda olduğu gibi sanayileşmenin getirdiği değil ekonomik göçtür.
Ekonomik göç ikinci savaştan sonra başladı. İş bulma umuduyla büyük şehirlere göç vardı. İstanbul, İzmir, Ankara başta olmak üzere bugün bütün büyük şehir belediyeleri göçlerle büyümüştür.
Bithynia bölgesine insanların nereden göç ettiği çok merak edilen bir konudur. On iki bin yıllık Anadolu kültür tarihinde bir çok göç ve savaş olayı vardır. Güçlü olandan kaçan daha zayıf olanlar göç ettikleri topraklarda iki sorunla karşılaşırlar: Yerli halk ile münasebetler ve yaşamak için kaynak temini. Göç edenler gözlerine kestirdikleri topraklarda tutunmaya çalışırlar. Çoğunlukla da başarısız olabilirler. Aileler dağılır, açlık ve susuzluktan ölümler, hastalıklar, kölelik ve daha bir sürü olumsuzluk gelir muhacirleri bulur.
Antik çağ tarihçilerinin yazdığı kadarıyla MÖ 12. Asırdan itibaren Anadolu‟ya göç etmeye başlayan “Thrak” kökenli Mysialılar ve Phrygialılar Hellespontos (Çanakkale Boğazı) üzerinden Troas topraklarına geçerek Bithynia topraklarına kadar oldukça geniş bir alana yayılmışlardır.
Yine aynı yazarlara göre beş asır sonra MÖ VII. yüzyıl‟ın başlarında göçebe boylar halinde kuzeyde yaşayan atlı barbar kabileler Sakalar ve İskitler yaya savaşan Kimmerler’i yurtlarından sürerler. Kimmerler‟in göç seferleri başlar. Kafkaslar‟dan Anadolu‟ya kadar geniş bir coğrafyayı talan edip fethederek Bithynia ve Pontos‟dan geçerek Batı Anadolu‟ya kadar bütün Anadolu‟yu istila ve yağma etttiklerini de söylemek gerekir.
Barbar Kimmerler’in güçlü kralı Dugdamme’nin iki metre boyunda bir dev olduğunu anlatan ünlü antik yazar Homeros’dur.[3] Kimmerlerin Anadolu kampanyası ve talanları MÖ 630 yılına yani kadar kral Dugdamme’nin ölümüne kadar sürer. Bu süre içinde hemen hemen tüm kent devletlerini yağmalarlar. İyon kentleri Miletos, Efes, Priene de bunlar arasındadır.
Kimmerlerin Anadolu’dan sürülmesinden sonra Lydia kralı Bithynia’ya göz diker. Sonra Pers, Makedon, Roma derken sözün kısası Bithynler bir rahat yüzü görmezler. Bir işgalci gelir öbür işgalciyi kovar, sonra bir yenisi gelir. Bithynia topraklarında Pers hâkimiyeti zamanında neler yaşandığı ile ilgili ayrıntılı bilgi edinebileceğimiz bir kaynak ise yoktur. Ortada Yunan mitoslardan başka yazılı belge de yoktur.
Türkiye’de “Pontus” olarak bilinen coğrafya da yeterince anlaşılmamıştır. Pontos Karadeniz’in antik çağdaki adıdır. Pontos krallığı da en az Bihynia krallığı kadar coğrafi bir temele dayanır. Pontos bölgesi doğuda Kolkhis (Altın Post Mitosu) batıda ise Halys‟e (=Kızılırmak) kadar uzanan bölgedir. Bugün doğu Karadeniz olarak tanımlanan bölgedir.
Kuzeyini Pontos Euxeinos‟un (=Karadeniz) güney sahilleri çevreler. Kolkhis topraklarının doğu sınırında bulunan Trapezos (=Trabzon) kenti, güneyinde ise Kappadokia Armenia (=Doğu Anadolu), güneydoğusunda Halys‟. Pontos bölgesi antik yazarlar tarafından çoğunlukla Pontos Euxeinos‟un güney kıyılarını kastetmek amacı ile kullanılmıştır . Bölgedeki başlıca kentler, Sinope (=Sinop), Amisos (=Samsun), Kotyora (=Ordu), Kerasous (=Giresun), Trapezos (=Trabzon), Amaseia (=Amasya), Kolonia (=şebinkarahisar), Pompeiopolis (=Taşköprü), Themiskyra (=Terme), Zelea (=Zile), Neocaesareia (=Niksar), Komano Pontica (=Turhal) ve Laudikea (=Ladik)‟dir.
Bütün bu kentler ticaret kolonisi olarak kurulmuştur. Ticaret kolonilerini kuranlar deniz kavimleri olarak bilinen İyonyalılardır. Miletos (Milet) başta olmak üzere tüm İyon kent devletleri Karadeniz sahillerinde koloni şehirleri kurmuşlardır. Sadece Miletos’un 90 kadar ticaret kolonisi vardır.
Bugün bu kentlerde yaşayan insanlara sorulsa iki bin yıl önce bu kentlerde yaşayan halkların ataları olduğunu söylerler mi? Söylemezler. Moğolların önünden kaçan Türkmen obalarından söz ederler. Ataları olarak Horasan’dan gelen Türkmenleri işaret ederler. Bugün hiçbir Karadenizli atalarının Pontos halkı olduğunu söylemez. Söyleyemez. Kabul etmez. Belki de ileride bu alanda araştırmalar gerçekleri ortaya koyacaktır.
İnceleme bölgemiz olan Bithynia ve Pontos halkları yok olup onların yerine Türkmenler mi yerleşmiştir? Yoksa Türkmenlerle Bithynia halkları birbirine mi karışmıştır? Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında “bir halk yaratmak” tarih mühendisliği ve bu konularda çok kafa yoran vardır. Bu çalışmaların bilimsel bir değeri var mıdır yoksa yok mudur bilemem. Benim alanım değil. Belki bir gün yetkili araştırmacılar bu konularda elle tutulur veriler ışığında gerçekleri ortaya koyarlar.
Şimdi akla şu soru geliyor. Acaba MÖ. 7. Asırda bölgeyi istila eden Kimmerlerden geriye bir şeyler kalmış mıdır? Ya diğer işgalcilerden geriye ne kaldı acaba? Strabon’a kulak verelim.[4]
“Herakleia Pontika (=Karadeniz Ereğlisi) Miletos tarafından kolonize edildikten sonra bölgede yaşayan yerli halk olan Mariandynoileri köleleştirdiler.”
Ortaya yeni bir halk çıktı. Mariandynoiler. Bu da bölgede karma bir halk yapısı olduğu tezini doğrulamaktadır. Gerek Pers gerekse de İskender ve sonrasında Seleukos dönemlerinden geriye kalan halkın konuştuğu ortak dil klasik Rumca oldu. Pers döneminde (MÖ 5. ve 4. asır) Daskyleion (Manyas Gölü civarında) satraplığına bağlanan Bithynia, Yunanlı Megara kolonileri tarafından sürekli taciz edildi. Halk iki güç arasında kaldı. Yunan Pers savaşlarını Heredotos eserlerinde anlatmıştır. Anlattıkları sözlü tarihtir. Mitoslarla karışıktır. Bu nedenle neyin gerçek neyin mitos olduğunu anlamak çok zordur. Burada dikkat edilirse neredeyse bin yıllık bir zaman diliminden söz ediyoruz. Geriye doğru yüz yıl gitmeye kalksak yani 1920 yıllarına gitsek acaba ne görürüz? Osmanlı’nın çöküş cumhuriyetin kuruluş yılları. Millet meclisinin Ankara’da çalışmaya başladığı yıllar. Kastamonu mebusu Köroğlu gazetesi yazı işleri müdürü Mehmet Besim Fazlıoğlu, İzmirli doktor Suat Soyer, Sorbon Hukuk Fakültesinden doktoralı Yusuf Kemal Tengirşenk. Sadece bu üç mebusun biyografilerini araştırsak yeter. O dönemin tüm siyasal, ekonomik ve sosyal hayatıyla ilgili kıymetli bilgiler ediniriz. Kastamonu Bithynia’nın şehirlerinden sadece bir tanesi.
Yine o yıllarda ve öncesinde ciddi muhacir alan bir vilayettir. Kastamonu’ya bağlı Düzce kasabası muhacirlerin yoğun olarak yerleştirildikleri bir coğrafyadır. 1844 yılında merkez nüfusu tahminlerimize göre 200-250 civarında olan Düzce’nin merkez nüfusu, 1890’lı yıllarda 1568’e, 1896’da 1664’e, 1913’de 3430’a, 1927’de 5937’ye, 1935 yılında yapılan nüfus sayımında da 6476’ya ulaşmıştır. Bu artışın ana nedeni göçtür. Bugünkü Düzce göç alarak büyüyen bir şehirdir. On dokuzuncu asırda Kafkasya ve Kırım’dan göç almaya başlıyor. Gelenler kim? Rusların önünden kaçan Müslüman Kafkas halkları. Genel olarak “Çerkes” olarak biliniyorlar. Onlar da aile ve kabileler olarak feodal bir yapıya sahip. TDK sözlüğünde “Çerkez” olarak belirtiliyor ama doğru olan “Çerkes” ismidir. Bu isim aslında Türkiye’de Kafkas göçmenlerini ifade etmek üzere birkaç halk grubuna toplu olarak verilen bir isimdir. Kafkasya’nın yerli halkları olan “Adığeler”, “Abhazalar” ve “Vubıhlar” bu gruba dahildir. Anadolu’ya göç eden Kafkas muhacirleri beş yüzden fazla farklı yere gruplar halinde iskan edilmişlerdir. Toplu iskana izin verilmemiştir. Düzce de bu yörelerden sadece biridir. Tüm süreç içinde Anadolu’ya göç eden Kafkas halklarının toplam sayısının 8 milyona yakın olduğu bazı araştırmalarda yer almaktadır. Muhacirlerin iskân edildiği yıllarda Kastamonu Vilayetine bağlı olup en fazla göçmen alan kazalar Bolu Sancağına bağlı Düzce Kazası ile Sinop Sancağıdır.
Düzce’nin en eski bölgesi Konuralp beldesidir. Melen ve Tabak Çayları yakınındaki bir tepe üzerinde kurulan Konuralp’in ilk bilinen adı “Hypios” olmakla birlikte daha sonra “Kieros” adının kullanıldığını kaynaklarda tespit edilebilmektedir.
Bithyniia bölgesinin siyasi kronolojisi şöyledir.
- Frigler (M.Ö. 1200-660),
- Lidyalılar (M.Ö.660-546),
- Persler (M.Ö.546-333),
- Büyük İskender, (M.Ö. 356-323)
- Bithynia Eyaleti (M.Ö.338-75),
- Roma İmparatorluğu (M.Ö.75- M.S.395)
- Doğu Roma Bizans İmparatorluğu (395-1080)
- Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluğu ( 1100-1923)
- Türkiye Cumhuriyeti (1923- )
Böylelikle 3 bin yıllık Bithynia tarihi gözlerimizin önüne gelir. Bu coğrafyaya üç günlük tatil yapmak üzere gelen birinin böylesine muazzam bir tarihi analiz edebilmesi mümkün mü? Her gidilen yeni bir bölge için de geçerli bu. Eğer geçmişe bir çizgi çekerseniz rahat edersiniz. Zaten kimsenin de ilgisini çektiğini sanmıyorum. Sokaktaki vasat kitlenin hiçbir şey umurunda değil ki Bithynia coğrafyası umurunda olsun. Bu kitle elbirliğiyle doğayı tahrip ediyor. Ormanlar düz kesimle yok ediliyor, akarsular ve göller atıklarla zehirleniyor, kurutuluyor, Bütün bu yıkımlara dur diyen yok. Üç bin yıllık tarih bir süre sonra bir avuç tuzlu kuma dönüşecek.
[1] Map of Asia Minor:
[2] Varol, Emrah , Bithynia Bölgesi Ticaret yolları, Yüksek Lisans Tezi, Uludağ Üniversitesi, Bursa 2020
[3] . Dugdamme Cilicia’da korsanlarla yapılan bir savaşta kral öldürülür.
[4] Strabon, Geographika, XII.3-4; Pausanias, Hellados Periegesos, V. 26-27.
Kaynakça :
Boyana, Hülya, Bithynia Tanrıları ve Kültleri, Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi, Ankara, 1997
Varol, Emrah , Bithynia Bölgesi Ticaret yolları, Yüksek Lisans Tezi, Uludağ Üniversitesi, Bursa 2020
Yazgı, Aytun, Bithynia-Pontos Eyaleti, Doktora Tezi, Ege Üniversitesi, İzmir 2018
Özçelik, Fatih, Cumhuriyet Döneminde Düzce, Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi, İstanbul, 2013
Kardaş, Tezcan, Nilgün, Güzce İli Sportif Alanlar Haritası, Doktora Tezi , Düzce Üniversitesi, Düzce 2015
Bozbıyık, İbrahim, Kafkasya’dan Düzce havalisine yapılan göçler, Doktora Tezi, Erciyes Üniversitesi, Kayseri, 2015
Özsoy, Nejat, Çerkes ve Abhaza’ların Düzce’de İskanı, Sempozyum bildirisi, Düzce Belediyesi Yayınları, İstanbul, 2016