web analytics

 

Nihayet sıra Kapadokya bölgesine geldi. Yıllar önce kısa süreli iş gezileri nedeniyle birkaç kez ziyaret ettiğim bu coğrafyaya şimdi keşif ve fotoğraf çekmek amacıyla gidiyorum.

Antik coğrafyacılar Kapadokya’nın sınırlarını Roma imparatorluk vilayetlerine göre şöyle çiziyorlar: Kuzeyinde Pontos (Karadeniz) batısında Tatta (Tuz) Gölü ve Phrygia, kuzeybatıda Galatia, güneyde Cilicia, Tauros (Toros) dağları ve Lykaonia (Konya), doğuda Euphrates (Fırat) nehri ve Melitene (Malatya), güneydoğuda ise Küçük Armenia ve Kommagene arasında yer alan coğrafya.

Hasan Dağı tüm heybetiyle karşımda duruyor.  ODTÜ’de okuduğum yıllarda dinlediğim bir türkü hatırlıyorum : Vedat Türkali’nin Sıdıka Su’ya aktardığına göre  1952 yılında  tutuklandıktan sonra Adana Cezaevine nakledilirken, erkeklerin hepsini ikişer ikişer ellerinden birbirlerine zincirliyorlar.  Gülek Boğazı’ndan Hasan Dağı’ndan geçerken bu meşhur Hasan Dağı türküsünü ilk defa orada tasarlıyor. (Ruhi Su, 1952-1957 yılları arasında beş yıl Türkiye Komünist Partisi (TKP) tevkifatı dolayısı ile hapis yattı. ) (1)

‘Hasan Dağı Hasan Dağı, eğil eğil de bir bak,

Hasan Dağı Hasan Dağı bunu yapan insan olmaz

Hasan Dağı Hasan Dağı suçumuz insan olmak’

diye başlayan türküyü, dolunay ışığı altında pırıl pırıl parlayarak yükselen Hasan Dağı’na bakarak mırıldanmaya ve söylemeye başlıyor.

Nedense dağlar hep hür düşünceyi hatırlatır. Baskı dönemlerinde siyasi ya da sosyal ne olursa olsun dağlara kaçmak hep bir şifa aramak gibidir.

 

 


(1)http://www.toplumsol.org/turkiye-solu-tarihinden-bir-sayfa-1951-tevkifati-hamit-erdem/

 Aksaraylı Sancho Panza olmak: ‘Hasan Dağı Hasan Dağı, eğil eğil de bir bak!’

Post navigation