web analytics

Doğu illerinin değişmez fotoğrafı. Fukaralıktan ve geri kalmışlıktan kurtulamayan doğu illeri ve köyleri. Depremler, seller, kuraklıklar, faili meçhul cinayetler, çocuk ve kadın ölümleri hep buralarda olur yıllardır. Çektiğimiz fotoğrafın negatifi budur esasında. Bingöl’de çektiğim fotoğraflarla Ece Ayhan’ın Yort Savul şiirine gönderme yapsam acaba nasıl olur?

“Bu bir fotoğrafın arabı olsun benden, eline geçecek mi bir gün? … Issız ve korkunç.“[1]

Aradan geçen yıllara rağmen olumlu anlamda bölge insanı için değişim, ilerleme yok hükmündedir. Bu bölgenin insanları Prometeus gibi onulmaz mahkumlardır. Evet Prometeus insanlar için ateşi çaldığı  için Zeus tarafından cezalandırılır. Ölümsüz Prometeus’un ciğeri her gün yenilenir ama ölümlü Zazalar yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Zeus, kendisini hiçe sayan insanlara da bir ders vermek için, Hephaistos’a su ve balçıktan ilk bakirenin heykelini yaptırdı ve kalbine ruh yerine Prometheus’un ateşi çaldığı yerden aldığı bir kıvılcımı koydu ona Pandora ismini verdi. Onu insanlara yollarken eline verdiği kutuda ise tüm kötülük ve ızdıraplar vardı. Pandoranın kutusundan çıkan kötülükler günümüzde de devam ediyor sanki. Depremler, sel baskınları, kuraklıklar, salgın hastalıklar, savaşlar ve işkenceler.[2]

Peki Zazaların suçu acaba nedir? Nedir bu bitmek tükenmek bilmeyen ceza? Ülkenin geniş imkanları batı illerine aktarılırken Zazaların payına düşen fukaralığı nasıl açıklayacağız? Zeus’a olan  itaatsizlik mi yoksa sadakatsizlik mi? Bence ikisi de değil. Zaza’nın en büyük suçu farklı olmak. Farklı bir dil kullanmak, farklı bir tanrıya tapmak. Merkezin istediği gibi uyumlu insanlar olmamak.

Bölgede bulundurulan silahlı gücün uyguladığı baskı sonucu göçler hızlanıyor. Topraklarını terk edip gidenlerin geri dönmeye niyetleri de yok. Daha doğrusu ölmeye niyetleri yok. Dileyen aşağıdaki linkten faili meçhul kayıplarla ilgili makaleyi okuyabilir. Devlet elindeki imkanlarla bu soruşturmaları sonuçlandırabilir mi? Yoksa ortada başka nedenler mi var?

 Faili Meçhuller (21yyte.org)

Türkiye’deki Faili Meçhul Cinayetler (neoldu.com)

Ata binen ergenler sürekli olarak fotoğraflarının çekilmesini istiyorlar. Kendiliğinden tuhaf pozlar veriyorlar. Filmlerde gördükleri artistlerin pozlarını taklit etmeye çalışıyorlar. Biraz gülünç ama ortama uygun. Bu gençlerin çoğu baskın kültürün yaptırımları gereği yollarını bulamıyorlar. Okuyup öğrenme yerine kısa yoldan zengin olmanın yollarını arıyorlar. Çoğunlukla da kanun dışı yolları deniyorlar. Doğu illeri bu anlamda mafyaların eleman ihtiyacını karşılayan doğal kaynak olmasının ötesinde her tür kaçakçılığın ve kanun dışı ticaretin geçiş noktası olmuş durumda. Devletin silahlı güçlerini yöneten idarecilerin ve siyasilerin de içinde olduğu devasa bir network desek yanlış olmaz.

CHP’li Veli Ağbaba: “Türkiye adeta uyuşturucunun lojistik merkezi haline geldi” (cumhuriyet.com.tr)

Illegal drug trade in Turkey – Wikipedia

Turkey Is Now a Major Hub for Cocaine Trafficking (vice.com)

Çekimleri tamamladıktan sonra Kargapazarı köyüne doğru yola çıkıyoruz. Köyün eski adının  “Karğabazar “ olduğunu söylüyorlar. Her ne kadar bilinen kuş türü olan kuzgungillerden karga anlamına gelse de kargaşa, sınır tanımaz, kokulan gibi anlamlara da gelebiliyor. Türkçe mi yoksa Zazaca mı, Kırmanç mı? Yoksa başka bir etimolojik kökten mi kaynaklanıyor?  Neden böyle tuhaf bir ismi olur bir köyün anlamak zor. Tüm çabalara karşın köyün tarihi ile ilgili hiçbir bilgiye ulaşmak mümkün değil. Özellikle bu bölgelerde yazılı belge bulmak çok zor. Sözlü tarih çalışması yapmak gerekiyor. Yazılı tarih belgelere değil de siyasi çıkarlara dayandığı için de gerçek tarihi coğrafyaya bir türlü ulaşamıyoruz.

Karlarla kaplı ovanın tam ortasından karayolu geçiyor. Yoğun kar yağışının yer yer yolu kapattığını da görüyoruz. Çoban ve sürüleri çekimleri yapıyoruz. Kapalı köy yollarında neredeyse belimize kadar kara gömülerek çekim yapıyoruz. Kar durmaksızın yağıyor. Kuş başı, lapa lapa kar. Karlarla kaplı yollarda araç kullanmak hiç de kolay değil. Yol görünmüyor. Yol kenarında fosforlu işaretler olmasa yolu bulmak da mümkün değil. Araçlarımızdan biri kara saplandığı için geri dönüyoruz. Yolun dışına çıkan araç hendeğe kaymış. Yedi sekiz kişi aracı iterek çıkarmaya çalışıyoruz. Her teşebbüste araç daha da derine kayıyor. Civarda fotoğraf çeken dernek üyeleri de bize katılıyor. Yine de çıkaramıyoruz. Neden sonra bölgede taksi şöförlüğü yapan bir Kargapazarlı imdadımıza yetişiyor. Verdiği direktiflerle iki hamlede aracı hendekten çıkarıyor. Hepimizin ağzı bir karış açık kalıyor. Tecrübe başka bir şey. Yol üzerinde çay içebileceğimiz bir yer varmış. Orada mola veriyoruz. Sahibi beyaz türbanlı (İmamah) bir Zaza. Medresede okumuş onun için bu beyaz türbanı takıyormuş. Ortadoğu dini geleneklere göre erkeklerde renkli türban ya da sari yöresel olarak değişiklik gösteriyor. Kürtlerin geleneksel giyimlerine   kadınlarda “ Kıras- Fistan “ erkeklerde ise “ Şal u Şepik” adı veriliyor. Erkeklerde güneydoğu Anadolu’da başa takılan “puşu” ve “egal, kefiye” yaygındır. Folklorik araştırmalarda son derece önemli olan giyim Zazalar ve Kürtler arasında farklılıklar göstermektedir.

Çaylarımızı içerken geleneksel giyimden söz ediyoruz. Bingöl bölgesinde çok farklı etnik grupların yaşadığını biliyoruz. Bu bölgede etnik kimlik dini kimliğin önüne geçiyor genellikle. Feodal düzen hiyerarşisi bu bölgede hala etkisini koruyor. Ekonomik bakımdan güçlü olanlar iş arayanların ilgi odağı haline dönüşüyor.

Çaylarımızı içtikten sonra derneğe uğrayıp Spenser’in hazırladığı bir sunumu izliyoruz. Yemek yedikten sonra otele dönüyoruz.

Gece uyurken hafif bir sallantıyla uyanıyorum. 99 depreminden tecrübeli olduğum için hemen yataktan kalkıp banyo kapısı altına siper alıyorum. O sırada ikinci sarsıntı daha şiddetli sallıyor. Koridordan çığlıklar duyuluyor. Cep telefonumdaki deprem programında Kahramanmaraş 7.6 notunu görüyorum. Üç yüz kilometre uzaktaki depremin Bingöl merkezde hissedilmesi hiç de hayra alamet değil. Aşağıya lobiye iniyorum. Herkes lobide ne olup bittiğini anlamaya çalışıyor. Çay içerek TV izleyerek sabahı ediyoruz. Korkunç tablo sabahın ilk ışıklarıyla TV’den gösteriliyor. TV ölü sayıları vermeye başlıyor. Tam bir felaket tablosu. Kar ve enkaz altında ölen insanların görüntülerine yürek dayanmıyor. Kamu kuruluşları darmadağınık. İnsanlar birbirlerine yardım etmeye çalışıyor. Elleriyle enkazları kaldırmaya çalışıyorlar. Tam bir perişanlık. Bugün iki ay sonra bu satırları yazarken Anadolu tarihinin belki de en büyük felaketlerinden biri sayılabilecek 6 Şubat depreminin medyanın gündeminden düştüğünü görmek çok acı. Resmi açıklamalara göre 11 ilde yaklaşık 15 milyon insanın yaşadığı ileri sürülüyor. Bir çok kuruluş deprem değerlendirme raporları yayınladı.

Mimarlar Odası 6 Şubat 2023 Depremleri Tespit ve Değerlendirme Raporu Yayımlandı – Arkitera

“6 Şubat 2023 tarihinde Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü verilerine göre Sofalaca-Şehitkamil-Gaziantep’te 7.7 büyüklüğünde bir deprem meydana gelmiş; ardından Ekinözü-Kahramanmaraş merkezli 7.6 büyüklüğünde bir deprem daha yaşanmıştır. Depremler Güneydoğu Anadolu, Doğu Anadolu İç Anadolu ve Akdeniz Bölgelerini kapsayan geniş bir alanı etkilemiştir.”

Raporları dikkatle incelediğimizde bazı tutarsızlıklar göze çarpıyor. Öncelikle maddi olmayan kayıplar konusunda belirsizlikler dikkat çekici. 59 bin üzerinde can kaybı bildiriliyor ama bu sayılara enkaz altında kalanlar dahil değil. Kayıt altına alınabilen cesetlerin toplam gerçeği yansıtmadığı ortada. Ayrıca çok ciddi sayıda kayıp çocuk olduğundan söz ediliyor. Organ mafyasının bölgede çocuk kaçırma ve diğer kriminal faaliyetler içinde bulunduğu dedikodusu var. İçişleri bakanlığı ve diğer sorumlu kamu kuruluşlarının bölgede hiçbir varlık gösteremediği, silahlı organize yağmacı çetelerinin  ve organ mafyasının  serbestçe soygun yaptığı bölgelerin sosyal medyaya yansıyan görüntülerinin iletişim başkanlığı tarafından engellendiği biliniyor.

Bugün dönüp geriye baktığımda liyakatsiz yöneticilerin elinde çürüyen kamu kurumlarının deprem bölgelerinde yaşanan kayıpların sorumlusu olduğu gün gibi aşikar. AFAD yöneticisi olan kişinin İmam Hatip Okulu mezunu ve afet yönetimi konusunda hiçbir bilgisi olmadığının ortaya çıkması her şeyden önce deprem bölgesindeki enkaz altında kalanların kurtarılmasında yaşanan 48 saatlik açıklanamayan gecikmenin bir nedeni olabilir. Öte yandan yıkılan çok sayıda binanın çevre bakanlığı tarafından siyasi olarak dağıtılan imar affı kapsamında olduğu da biliniyor. Deprem bölgelerinde son yirmi yılda yapılan tüm binaların denetimlerinin belirli çıkarlar karşılığında savsaklandığı da belgelerle kanıtlanmış durumda. Müteahhit, mühendis, denetim, belediye, çevre bakanlığı yolsuzluk zincirinde inşa edilen tüm binaların yıkılmış olması bir tesadüf olamaz. Bölgedeki can kayıplarının en az 200 bin olduğu bazı çevreler tarafından ileri sürülüyor.

Depremin vurduğu 10 ildeki imar affı bilançosu ortaya çıktı – Son dakika ekonomi haberleri – Sözcü (sozcu.com.tr)

Yeni bir imar affı Kabine gündemine gelecekken deprem oldu – Evrensel

Erdoğan 2019’da Maraş’ta ruhsatsız binaları meşrulaştıran imar barışıyla övünmüştü – Evrensel

Bugün seçimlere günler kala iktidarın yeni köşe dönmeci vaatlerini izliyoruz. Deprem bölgelerinde açılan inşaat ihalelerinde, kamunun ayak izi olan her işte yolsuzluklar olduğu sadece sosyal medyada gündeme getiriliyor. Tümüyle iktidar yanlısı olan medya ve kamu düzeni tek bir amaca kilitlenmiş durumda. Yaşamları alt üst olan 15 milyon insan kimsenin umurunda değil. Bu satırları yazarken iki ay önce fotoğraf çekmek amacıyla gittiğim bölgenin artık hiçbir zaman eskisi gibi olamayacağını biliyorum. Artık Antakya, Maraş, Malatya, Antep ve diğer iller, ilçeleri, köyleriyle ve insanlarıyla muazzam bir karabasanın içine düşmüş durumdalar. İktidar yanlısı medya yalanlarla kafaları bulandırırken üçüncü dünya insanının ne kadar savunmasız olduğu bir kez daha kanıtlanmış oluyor. 

7 şubat günü seyahat programımız değişiyor doğal olarak. Road Trip planladığımız 2 araçlı konvoy iptal oluyor. İkinci araç sürücüsü Elçi Bey  ailevi nedenlerle programı iptal ediyor. İki küçük çocuğu olan Elçi Bey deprem riskinin artması nedeniyle ailesinin yanında kalma kararı veriyor. Bingöl aslında depremin görüldüğü fay hattının en kuzey ucunda yer alıyor. En az 7 lik bir depremin her an olabileceği uzmanlarca ifade ediliyor.

Doğa Derneği | Doğa Biziz! (dogadernegi.org)

6 Şubat depremi gerçekten bir milat olabilecek mi? (birgun.net)

Tatvan üzerinden Doğubayazıd, bir geceleme, Kars iki geceleme ve  Şavşat üzerinden Rize Fındıklı 3 geceleme olmak üzere  yaptığımız Road Trip artık planlanan kadar rahat olmayacak: tek araçta 5 kişi uzun bir yolculuk yapmak zorunda kalıyoruz.

Bingöl’ü sabah erken saatlerde terk ediyor Ahlat’a doğru yol alıyoruz. Depremin şoku hala üzerimizde. Kimsenin ağzını bıçak açmıyor. Uzun bir yolumuz var. Muş yolu üzerinden gidiyoruz. Sık sık yol durumunu kontrol ediyoruz. Birkaç noktada aşırı buzlanma var. Yollarda kalan tırlar hayra alamet değil. Muş ovasına doğru inişe geçtiğimizde karlar azalıyor. Ahlat Selçuklu mezarlarına kadar durmak yok.

Ahlat’taki mezarlık  çok ilgi çekiyor. Özellikle de bazı fotoğrafçılar  tarafından “ataların mezarları” tanımıyla lanse ediliyor. Ortaçağdan bu yana belki de daha öncelerinden kalma mezarların kitabeleri alışıldığın dışında özellikler taşıyor. Bir tür anıt mezar denebilecek mezarlar da var.

 Ahlat Selçuklu Mezarlığı – Vikipedi (wikipedia.org)

Benim çok ilgimi çektiğini söyleyemeyeceğim. Antik kentlerdeki “nekropol” alanlarını da fotoğraf açısından ilginç bulmam genellikle. Bu da benim manzara fotoğraflarını daha kendime yakın hissetmemle alakalı. İşte 8 bin civarında tarihi mezarın bulunduğu bu alanın tarih boyunca meydan savaşlarında ölenlerin yüzde kaçını temsil ettiği de ilginç bir soru olarak tespit etmek gerekir.

Van gölü kıyısındaki ovalarda tarihsel süreç içinde acaba kaç meydan savaşı yapıldı, kimler kimlerle savaştı, kaç kişi öldü, mezarları var mı? Bu sorulara cevap vermek kolay değil. Kaymakamlığın web sitesinde mezarlığın önemi “Orta Asya” referanslı olarak tanıtılıyor. Anadolu’ya göç eden Türk boylarının  hikayesine atıf yapılıyor:

Ahlat Selçuklu Mezarlığı

856083 (dergipark.org.tr)

Van İnsani ve Sosyal Bilimler Dergisi » Makale » Ahlat Meydan Mezarlığı’nda Bulunan Bir Grup Mezar Taşının Liken Temizliği ve Epigrafik Çözümlemeleri Üzerine Bir Değerlendirme (dergipark.org.tr)

Anadolu Türklerin yurdu ne zaman oldu? Türklerin Orta Asya steplerinden kalkıp Anadolu’ya ulaşmaları acaba ne kadar doğru? Anadolu’da yaşayan halklar nereye gitti? Ermeniler, Rumlar, Yahudiler nereden geldi? Okullarda okutulan tarih derslerinde 1071 yılındaki Malazgirt muharebesinden sonra Anadolu’ya giriş yaptığı anlatılır. Türkmen obalarının Anadolu’ya yerleşmeleri nasıl olmuştur? Ahlat mezarları bu soruları cevaplayacak bilgileri saklıyor mu?

Bu kadar çok bilinmeyenle bir yere varmak mümkün değil. Elimizdeki belgeler yeterli değil. Siyasi amaçlı ideolojik hikayelere inananlar mutlaka vardır ama Anadolu’nun gerçek tarihi belgeler olmadan anlaşılamaz. Ahlat mezarlığının Miletos ya da Bizans nekropollerinden ne farkı olduğunu da düşünmek gerek.

Mezarlık alanına giriş ücretli değil. Sanırım UNESCO bağlantılı bir sponsorluk söz konusu. Karlarla kaplı alanda mezar taşlarını fotoğrafladıktan sonra dönüşe geçiyoruz.  


[1] Microsoft Word – 17_229-248.doc (dergipark.org.tr)

[2] gerçekliğin bilinmesi ve bilginin sınanması: Prometheus,/tanrılardan ateşi çalmış ve insana vermiştir (bilgifelsefe.blogspot.com)

Ahlat

Post navigation