Özgün düşünce var mıdır? Ya kendi görüşüne sahip çıkma cesareti?
Şiddet tekelini elinde tutan “Hükümdar”, “Kral”, “Tiran”, “Çar”, “Firavun”, “Padişah”, “Hünkar” tebaasının farklı düşünmesini ister mi?
On altıncı yüzyılda bilimin gelişmesine paralel olarak başlayan; “Aydınlanma”nın ana unsurunun din dışı, gözleme dayalı ve araştırmacı bir düşünce yapısının yavaş da olsa toplumun “belirli” bir kesimine yayılması olduğu söylenir. Okumuş yazmış tabakalar din ile ahlak ayırımının farkına varmaya başlamışlardır.
Kıralın tebaası artık “hürriyet” istediği kadar kellesinin omuzları üzerinde kalacağından emin bir şekilde kendi görüşüne sahip çıkmak da isteyecektir. Kıralın memuru, militanı ve müriti olan kesimlerde başlayan fokurdama giderek geniş halk tabakalarına doğru sirayet edecektir. Artık halk şiddet tekeline mesafeli yaklaşacaktır.
Hürriyet toplumun dönüşmesi hızlandıracaktır. “Takvim-i Vakayii” aydını yani “Tebaa” ya da “Kul” olmanın ayrıcalıklarından istifade eden tabakalar bu dönüşümden hoşlanmayacaktır. Menfaat çarklarının köprü başlarında duran tebaa, statükoyu ne pahasına olursa olsun korumaya meyledecektir.
Kıralı ve onu tahtta tutan değer yargılarını her ortamda ne yapıp yapıp yüceltecektir. Kıraldan daha kıralcı tebaa bu çalışmalar sonunda kendi görüşü olmayan tebaanın görüşü haline gelecektir. Avamın menfaati statükoyu belirleyecektir. Tebaa başkalaşacak ve “kul” a dönüşecektir. Kıralın kulu olmak akan menfaat kanallarından faydalanmak demektir. Kul menfaatlere kavuşurken kul olmayan geniş menfaatlerinden uzaklaşacaktır. Kul her an kıralı konuşacak, kıralın konuşması ve duyulması için çalışacaktır. Milyonlarca tebaanın sesi duyulmayacak, tek sesli kıralın şarkısı her yana dağılacaktır. Binlerce senedir değişmeyen “Yaşasın Kıral” yaltaklanmaları günümüzde artık daha ustaca yapılabilmektedir. Bireysel hak ve özgürlüklerden yana olan “burjuva devrimi” gerçekleşene kadar bu denge değişmeyecektir. Britanya Adaları’nda “Magna carta ” nın imzalandığı tarih on ikinci yüzyıl. Asillerin kıralın yetkilerini paylaştığı tarih. Bugün bu siyasi sistemin geldiği nokta daha da ibret verici:
BBC’nin verdiği habere şöyle bir göz atalım:
Birleşik Kırallık Muhafazakar Partili Savunma Bakanı Liam Fox, istifa etti. Liam Fox’un yakın arkadaşı Adam Werritty’nin, hiçbir resmi ünvanı olmamasına karşın, bakanın 18 dış gezisine katılmış olduğunun anlaşılması, İngiltere’de bir süredir yoğun tartışmalara yol açmıştı. Gerekçesi ise kendi kelimeleriyle şöyle:
“Hatalı bir şekilde, kişisel çıkarlarıyla hükümet içindeki faaliyetleri arasındaki çizginin bulanık hale gelmesine izin verdiğini”
Kaynak: BBC
Bu siyasi olayın benzerlerinin olduğu bilinmektedir. Demokrasilerde bazı değer yargıları , “Tebaa” , “Kul”, “Birey”, “Vatandaş” tarifine göre değişebilmektedir.
İtalya’da Berlusconi skandalları sürüyor: Adı seks skandallarına karışan İtalya başbakanının hakkında açılan davaların sayısı bilinmiyor. Başbakanın otuz üç hayat kadınıyla para karşılığı seks yaptığı iddaaları var.
“Berlusconi’nin başbakanlıkta görevini sürdürme olanağı sağlayan oylama sonucuna göre, 316 milletvekili olumlu, 301 milletvekili ise olumsuz oy kullandı.”
Kaynak: AP
Avrupa Birliği 2011 yılı ilerleme raporu yayınlandı. Bu rapora göre Türkiye’nin AB yolculuğu ciddi anlamda ertelenmiş gibi görünüyor. İçpolitikadaki siyasi konjüktür ilerleme raporunun gündeme alınmasına engel oluyor. Kürt sorunu, parlemento ve yeni anayasa çalışmaları, süregiden hukuki davalar gündemin tepe noktalarından bir türlü inmiyor. Genel seçimlerin yapıldığı 12 Hazirandan bu yana parlementonun somut bir çalışma yaptığı görülmedi. Yemin krizi tüm gündemi işgal etti.
Dün açıklanan zamlarla birlikte ekonominin gidişatının pek o kadar başarılı olmadığı da bazı çevrelerde tartışılmaya başlandı.
Siyasi sistemlerin ve uygulamaların “Tebaa” ya da hukukla korunan “birey” odaklı olup olmadığının tartışıldığı günleri yaşıyoruz…