Karantina günlerinin en büyük faydası uzun zamandır planlayıp da bir türlü vakit bulamadığım işlerin üzerine eğilmem oldu. Fotoğraf arşivimi düzenlemek de bu “yapılacak işler ” listesinde yer alıyordu. Arşivi karıştırırken 2013 yılının haziran ayında bir doğa grubu ile gittiğimiz Gömbe “Çığlıkara Sedir Ormanı” yürüyüşü sırasında ilk kez gördüğüm Avlan Gölü fotoğrafı gözüme takıldı.
Antik sedir ağaçlarının yer aldığı Çığlıkara Ormanına doğru kıvrıla kıvrıla yükselirken sedir ağaçları arasından Avlan Gölü bize gülümsüyordu. Bu gördüğümüz gölün kurutulduktan sonra yeniden hayata döndürülmeye çalışılan “yaralı göl” olduğunu bilmiyordum. Gölün tam ortasından geçen ve gözle görülen karayolu da dikkat çekiyordu. Hangi akıllı buraya gölün ortasına yol yapmış diye, sorduğumuzda Elmalı Gömbe çevresini çok iyi bilen doğa rehberimiz gölün hikayesini üzüntülü bir sesle uzun uzun anlatmıştı. Yolun yapılmasının tek amacı “Finike –Elmalı yolunu iki kilometre kısaltmak” imiş. Buna değer miydi bilemem ama yolun göle verdiği zarar çok büyük.
Elmalı platosu ilkçağda Frigya ve Likya imparatorluğunun tahıl ambarıymış. Bu platoda olduğu bilinen antik kentler arasında “Choma” ya da “Khoma” adının ses uyumuyla “Gömbe” haline geldiği de düşünülebilir. “Podalia” ya da “Kodopa” da bölgedeki ünlü antik kentler arasında yer alıyor. Zengin tüccarların yazlık saraylarının ve işliklerinin yer aldığı, dünyaca ünlü gemi yapımında kullanılan sedir ağaçlarının ve şarapların üretildiği çok bereketli topraklar. O zamanlar bölgede dokuzdan fazla göl varmış. Bir çoğu kurumuş geriye Avlan Gölü kalmış.
İlkçağdaki adıyla “Milyas” olarak bilinen bu coğrafyanın baş aktörü batıda üç binlik zirvesiyle Akdağ, doğuda Beydağları, kuzeyde Kızılcadağ, güneyde ise Susuz ve Kohu dağları. Bölgenin en yüksek dağları. Muhteşem su depoları. İklbaharda eriyen karların oluşturduğu geçici göller, menderesler düdenler vasıtasıyla yeraltına akıyor. Oradan da Akdeniz’e dökülüyor. Avlan gölü bölgenin en büyük gölü, geçici göl Karagöl yazın kuruyor.
Avlan (Milyas) Gölünün çok hazin bir hikayesi var. Son elli yılda cehaletin siyasetle ittifakının yarattığı muazzam doğa katliamları görüldü; doğal alanların bir hiç uğruna yıkımları bu bölgede çok fazla görülüyor. Tahrip edilen ormanlar, taş ocakları tarafından yok edilen dağlar, toprak elde etmek için kurutulan göller saymakla bitmez. Avlan Gölü’ne de göz dikenler onu kututmak için elbirliğiyle çalışmışlar. Bilmeyenler için söyleyelim. Antalya ilinin Elmalı kasabasının Gömbe köyü yakınlarında denizden yüksekliği 1,030 m, büyüklüğü 8,5 km kare olan gölün bölge ekosistemi için çok büyük önemi var. Zaten göller bölgesinde kuruyan/kurutulan göllerin sayısı neredeyse yüze yaklaşıyor
Avlan Gölü ve kış göllerinin çevresi Osmanlı döneminde verilen tapularla bazı yöresel toprak ağalarının mülkiyetinde görülüyormuş. Göllerin mevsimsel sebeplerle ya da kuraklık nedeniyle kuruması sonucunda ortaya çıkan sahipsiz topraklara da göz diken “Subaşı” ve “Baysarılar” ağa aileleri ile çevre köyler arasında toprak savaşı başlar.
Köylüler topraktan pay isteyince bölgede önceleri yerel daha sonra da bölgesel siyasi mücadele başlar. Demokrat Parti döneminde (1946) alevlenen tartışmalar devletin açık bir şekilde ağaların tarafını tutması neticesinde bir süre köylülerin aleyhinde gelişir. Neden sonra seçim dönemleri geldiğinde siyasi rant uğruna köylüleri de memnun etmek adına devlet araya girer; Jeolog Dr. Hans Stark’ın 1951’deki raporuna dayanarak 1970 yılında su mühendisi olan Demirel’in başbakanlığı döneminde, köylülerin Avlan Gölü’nün kurutulup tarım arazisine dönüştürülmesi talepleri üzerine, 1978 yılında gölün suyunu kurutmak üzere düdenlere beton dökülür, Finike yönüne suyu akıtacak olan 5.5 km’lik tünelin yapımına başlanır. İki yılda tamamlanan tünel ve aktif düden çimentolama sayesinde göl tamamen kurutulur. Gölü besleyen dereler farklı yerlere yönlendirilir. Karayolları da kuruyan gölün tam ortasına Elmalı- Finike kestirme yolu inşa ederler; 10 bin dönümlük kuruyan göl arazisini köylüler ve ağalar kapış kapış paylaşır; devlete ödedikleri kira karşılığında tarım yapmaya başlarlar.
Zamanla kuruyan göl toprağında tarım yapmanın ne kadar boşa kürek çekmek olduğu anlaşılır. Kuruyan gölün toprakları tarıma elverişli değildir. Bölgede yaratılan doğa tahribatı önceleri göze batmamış ama zaman içerisinde herkes yapılan büyük hatayı anlamıştır. Sonuç itibariyle;
- Yeraltı suları 5 metreden 90 metreye düşmüştür.
- Bölgedeki yağış miktarı yarı yarıya azalmıştır.
- Yağış ve nemin azalması ekosistemin değişmesine ve doğal bitki örtüsünü tahrip eden sert bir iklimin ortaya çıkmasına neden olmuştur.
- Elma tarımı ile geçinen köylünün mahsulü uzun süren kırağı dönemi nedeniyle zarar görmeye başlamıştır.
- Göldeki Sukuşları ve diğer endemik kuş türleri göç etmek zorunda kalmışlardır. (Saka, İbibik, Kirazkuşu, diğer ötücü kuşlar),
- Göçmen kuşların gıdası olan zararlı Sedir Yaprak Kelebeği çoğalmış, sedir ağaçlarında ciddi kurumalar başlamıştır.
- Gölden şu veya bu şekilde geçinen köylülerin büyük bir bölümü hayat şartlarının zorlaşması ile başa çıkamamış ve yakın kasabalara ve şehirlere göç etmek zorunda kalmışlardır.
O dönemi anlatan gazeteciler ağalık düzenine karşı siyasi mücadele yürüten sol grupların (Dev-Genç) bölgeye gelerek köylülerin safında yer aldıklarını yazarlar. Deniz Gezmiş ve arkadaşları da bu mücadeleye katılmışlardır. Partililerle köylüler arasındaki çatışmalar giderek Türkiye gündemine sıçrar.
Bölgede olup biteni çok iyi izleyen gazeteci yazar Ziya Buyuk, o günleri Beyler Köyü Muhtarı Halil Tak’ın ağzından anlatıyor:
“Elmalı Ovası’nda şiddetli bir ağalık düzeni vardı. Öyle ki tahıl ambarları üzerine kurduğu köşkünden dürbünle ovada çalışanları gözleyen ağa, iyi çalışmayanları akşam kırbacıyla cezalandırırdı. Odun toplamaya giden köylüler ormana para karşılığında girebilirdi. Avlan Gölü’nün yaz aylarında kuruyan bölümlerinde ekim yapmak isteyen köylülere ağalar izin vermezdi. Göl kurutulmaya başlanınca, biz buranın devletin toprağı olduğunu savunduk. Ancak devlet yetkilileri oranın ağalara ait olduğunu söylüyordu. Ben o dönem, 1968 yılında muhtar seçildim. 25 yaşındaydım ve ovanın en genç muhtarıydım. Ağalar bana yanlarında yer almam koşulu ile 100 dönüm arazi teklif ettiler. Ben de ‘100 dönümü gözden çıkarıyorsanız 100 dönüm daha katın ve köylülere verin de bu iş bitsin’ dedim. 6 ay boyunca yaklaşık 500 öğrenci bizimle birlikte mücadele etti. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını ben evimde misafir ettim. Kendi aralarında tartışmalarına şahit oldum. “
İşte her fotoğrafın bir hikayesi var. İşte 2013 yılında çektiğim bu fotoğrafın kısa hikayesi de bu. En son 2019 yılında altı yıl sonra artık göl demeye bin şahit isteyen bataklıktan geçerken, otlayan keçiler ve koyunları gördüm. Yerel belediye mangalcılar için piknik alanları düzenlemesi yapmış. Her yer çöp yığını. Güzelim göl çöp alanına dönüşmüş.