web analytics

Antik tiyatrolara dair bir araştırmanın, “parrhesia oyunları” ve “mutlak dürüstlük” gibi kavramlarla kişisel bir bağlantı kurması, Antik Yunan felsefesinin ve siyasal yaşamının en derinlikli mefhumlarından birine dokunmaktadır. Bu yaklaşım, parrhesia’nın salt bir ifade özgürlüğü tanımının ötesinde, belirli bir bağlam ve ahlaki bir duruşla iç içe geçmiş bir pratik olduğunu gösterir. Bu rapor, kullanıcının bu sezgisel başlangıç noktasını bir köprü olarak kullanarak, parrhesia kavramının tarihsel evrimini, felsefi katmanlarını ve günümüz toplumundaki kalıcı yansımalarını kapsamlı bir şekilde incelemeyi amaçlamaktadır. Rapor, bu kavramın Atina demokrasisindeki siyasal bir ayrıcalıktan, felsefi bir yaşam pratiğine, oradan da modern bir eleştiri aracına nasıl dönüştüğünü detaylandırmaktadır.

Parrhesia’nın Antik Yunan’daki Kökleri ve Siyasal Rolü

Parrhesia, Yunanca πᾶν (pan – tüm) ve ῥῆσις (rhesis – söz, söylem) kelimelerinin birleşiminden türeyen ve kelime anlamıyla “her şeyi söylemek” anlamına gelen bir kavramdır. Genişletilmiş anlamıyla “serbestçe konuşmak,” “cesurca konuşmak” veya “cesaret” gibi anlamlara gelir. Kavramın bilinen en eski kullanımının M.Ö. 5. yüzyılın başlarında Euripides’in eserlerinde görüldüğü belirtilmektedir. Bu erken dönemde Euripides, parrhesia’yı Atina vatandaşlarının Halk Meclisi’ndeki (  

Ecclesia) tartışmalara katkıda bulunma ayrıcalığı olarak tanımlamıştır.  

Etimolojik ve Tarihsel Kökenler

Parrhesia’nın fiil biçimi olan parrhesiazesthai, “hakikati söylemek” anlamına gelirken, bu eylemi gerçekleştiren kişiye ise parrhesiastes denilmektedir. Bu etimolojik yapı, kavramın sadece konuşma eylemini değil, aynı zamanda bu eylemin niteliğini de vurguladığını göstermektedir. İlk olarak M.Ö. 5. yüzyılda ortaya çıkan kavram, Antik Çağ boyunca geniş bir kullanıma sahip olmuş ve hatta Süryanice gibi dillere bir alıntı sözcük olarak geçmiştir. Parrhesia, özellikle kamusal alanda sesinin duyulma hakkına sahip olduğu düşünülen filozoflar, tarihçiler ve hatta rahipler gibi figürler için önemli bir erdem olarak kabul edilmiştir.  

Parrhesia ve Atina Demokrasisi

Klasik dönemde parrhesia, Atina demokrasisinin temel bileşenlerinden biri olarak kabul edilmekteydi. Halk Meclisi’nde veya mahkemelerde, Atinalı vatandaşlar istedikleri hemen hemen her şeyi söyleme özgürlüğüne sahipti. Euripides’in eserlerinde de yer alan bu kavram, Atina vatandaşlarının önemli bir siyasi ayrıcalığı olarak değerlendirilmiştir. Hatip Perikles ve Demosthenes gibi figürler, kamuya açık konuşmalarda risk alarak,  

polis’in iyiliği için gerçeği söyleme görevini üstlenmeleriyle klasik siyasal parrhesia’nın sembolleri haline gelmişlerdir. Bu bağlamda parrhesia, bir yurttaşlık görevi olarak algılanmış ve Atina’da özgür konuşma hakkı, Peloponez Savaşı’nda sansürsüz konuşmanın tehlikeleri bazı kısıtlamaları gerekli kılana kadar bozulmadan kalmıştır.  

Kavramın bu siyasal boyutu, onu modern “ifade özgürlüğü” kavramıyla karıştırma eğilimi yaratmaktadır. Ancak, bu iki kavram arasında temel bir fark bulunmaktadır. Modern ifade özgürlüğü, yasal ve politik bir hak olarak kanunlarla güvence altına alınırken , antik parrhesia, kişisel bir cesaret pratiği ve etik bir görev olarak ortaya çıkar. Bir başka ifadeyle, modern bir vatandaş yasal bir hakka sahip olduğunu düşünerek konuşurken, antik bir  

parrhesiastes, canının, itibarının veya özgürlüğünün pahasına bile olsa, yerine getirmesi gereken ahlaki bir yükümlülük nedeniyle konuşmaktadır. Bu, parrhesia’yı basit bir hak tanımından, ahlaki cesaretin test edildiği bir alana taşımaktadır.

Hakikat Söylemenin Sınırları ve Riskleri: Asebeia (Dinsizlik) Suçlaması

Atina demokrasisindeki parrhesia, “sınırsız” bir hak değildi ve bağlama, konuşmacıya ve konuya bağlı olarak ciddi riskler taşıyordu. Tiyatro veya hükümet dışında, siyaset, ahlak, din veya kişileri eleştirme özgürlüğü, konuşmanın kim tarafından, ne zaman, nasıl ve nerede söylendiğine bağlıydı. Ahlaksız görülen veya popüler görüşlere aykırı fikirlere sahip olan bir bireyin, bu sınırsız konuşma özgürlüğünü kullanmasının büyük riskleri vardı. Bu risklerden biri de  

asebeia (dinsizlik) suçlamasıydı. Bu suçlama, Sokrates’in M.Ö. 399’da idam edilmesinde bir gerekçe olarak kullanılmıştır.  

Bu durum, parrhesia’nın ne kadar kırılgan bir pratik olduğunu ve Atina’da bile mutlak bir özgürlüğe tekabül etmediğini göstermektedir. Asebeia suçlaması, Atina demokrasisinin temel bir değerini koruma kaygısıyla, aynı demokrasinin bir diğer temel değeri olan parrhesia’ya sınırlamalar getirebileceğini ortaya koyar. Bu, kavramın bir “hak” değil, toplumsal düzenin izin verdiği ölçüde kullanılabilecek riskli bir “görev” olduğunu net bir şekilde göstermektedir.

Bir Ahlaki ve Felsefi Pratik Olarak Parrhesia

Parrhesia, zamanla siyasal bir haktan felsefi bir erdeme doğru evrilmiştir. Bu dönüşüm, özellikle demokrasi dışındaki siyasal rejimlerin (Helenistik ve Roma) yükselişiyle hızlanmıştır. Siyasal ortamda gerçeği söylemenin bedeli ağırlaştıkça, parrhesiastes figürü, topluma seslenen bir hatipten, krala veya dostuna samimi eleştirilerde bulunan bir filozofa evrilmiştir. Bu dönüşüm, parrhesia’yı sadece siyasal bir pratik olmaktan çıkarıp, bireyin kendi etiğini inşa etme ve kendi hayatını bir “sanat eseri”ne dönüştürme aracı haline getirmiştir.

Parrhesiastes Olarak Sokrates ve Kinikler

Sokrates, parrhesiastes figürünün en önemli örneği olarak kabul edilir. Onun Atina meclisine hitap ettiği Savunma konuşması, baştan sona parrhesia kullanılan bir konuşmadır. Sokrates, neredeyse bütün söylediklerini ironi, ödev duygusu, açık sözlülük ve cesaretle yoğurmuştur. O, tartışmaya girdiği kişilere doğrudan cevaplar vermek yerine, sorular sorarak onları gerçeği kendi akıl yürütmeleriyle bulmaya yönlendirmiştir. Onun bu tavrı, hayatını bir hakikat arayışına adaması ve bu uğurda ölümü bile göze almasıyla, risk alma ve gerçeği söyleme görevini bir yaşam biçimi haline getirdiğini göstermektedir. Bu nedenle, Sokrates’in idamı, parrhesiastik eylemin sonuçlarının en çarpıcı örneklerinden biridir.  

Kinik (Cynic) filozoflar, parrhesia’yı daha radikal bir şekilde benimsemişlerdir. Diogenes gibi figürler,  

skandal ve utanmazlık pratiklerini bir parrhesia tekniği olarak kullanarak, toplumsal davranış kurallarının keyfiliğini ve ikiyüzlülüğünü ifşa etmeyi amaçlamışlardır. Bu yöntemle, kurulu düzene ve popüler fikirlere meydan okumuşlardır.  

Parrhesia’nın Karşıtları: Retorik ve Dalkavukluk

Parrhesia’nın ahlaki özü, onu retorik ve dalkavukluk gibi zıt kavramlardan ayırır. Retorik, ikna etmeyi amaçlayan bir sanattır ve retorikçi, bir parrhesiastes değildir. Retorik, gerçeği değil, dinleyicinin duygularına veya mantığına hitap ederek bir sonucu hedef alır. Oysa parrhesia, manipülasyondan ve dolambaçlı yollardan kaçınarak, gerçeği olduğu gibi ifade etmeyi gerektirir. Bu açıdan, parrhesia’nın dalkavukluğa (  

flattery) tam bir karşıt olduğu söylenebilir. Parrhesiastes, kişisel zarar pahasına dürüstlük gösterirken, dalkavukluk, kişisel çıkar için yaltaklanma ve gerçeği gizleme pratiğidir. Bu ayrım, kullanıcının “mutlak dürüstlük” yorumuyla doğrudan bağlantılıdır ve parrhesia’yı, sadece bir konuşma biçimi değil, aynı zamanda bir ahlaki duruş olarak tanımlar.  

Parrhesia’nın en önemli felsefi dönüşümü, Sokrates ve Platon’la birlikte siyasetten ahlaka doğru “yerinden edilmesi” ve “kendilik bakımı” (epimeleia heautou) kavramının bir unsuru haline gelmesidir. Bu felsefi dönüşüm, kavramın daha sonraki yüzyıllarda, demokrasinin olmadığı otokratik rejimlerde nasıl hayatta kaldığını açıklar.  

Parrhesia, artık kitlesel siyasi bir eylemden ziyade, bireyin kendi etiğini inşa etme ve kendi hayatını bir “sanat eseri”ne dönüştürme aracı haline gelmiştir. Bu, Fransız düşünür Michel Foucault’nun çalışmasının temelini oluşturmaktadır.

Parrhesia ve Kendilik Bilgisi: Foucault’nun Yorumu

Michel Foucault, yaşamının son yıllarındaki çalışmalarında parrhesia kavramına odaklanmıştır. Foucault için parrhesia, bireyin hakikati söyleme ve kendi benliğini ahlaki bir özne olarak inşa etme pratiğidir. O, bu kavramı, Antik Çağ’ın  

gnothi seauton (kendini tanı) ve epimeleia heautou (kendine özen göster) gibi “yaşama sanatları” nosyonlarıyla yakından ilişkilendirmiştir. Foucault, parrhesia’nın sadece başkalarına değil, kişinin kendi benliğine karşı da bir “hakikat söyleme” pratiği olarak kullanıldığını belirtmektedir. Bu içsel pratik, bireyin kendi ahlaki ilkeleri ve benliği hakkındaki gerçekleri cesurca kabul etmesini gerektirir.  

Foucault’ya Göre Parrhesia’nın Beş İlkesi

Foucault, parrhesia kavramını beş temel ilke üzerinden analiz etmiştir :  

  • Açıklık (Frankness): Parrhesiastes, karmaşık retorik ve manipülasyon kullanmadan, görüşünü tamamen açık bir kalple ve zihinle, doğrudan ifade eder.  
  • Gerçek (Truth): Konuşmacının samimi inancıyla söylediği şeyin bir ve aynı olması, sözün hakikatini ortaya koyar. Foucault, Yunan kültüründe hakikatle olan bu uyumun, mantıksal bir akıl yürütme değil, parrhesiastic eylemin kendisi sırasında gerçekleştiğini belirtir. Bu, gerçeğin dışsal, nesnel kanıtlara dayandığı Kartezyen modelle keskin bir tezat oluşturur.  
  • Tehlike (Danger): Parrhesia, konuşmacının yaptığı şey nedeniyle bir zarar görme riskini içermelidir. Bu risk, sosyal itibar kaybı, siyasi skandal veya hatta ölüm olabilir.  

Parrhesiastes, bu tehlikeyi bilerek üstlenir ve güvenliği yerine riski tercih eder.  

  • Eleştiri (Criticism): Parrhesiastes, hakikati söyleme seçimini, ya muhatabını ya da kendisini toplumun iyiliği için eleştirmek amacıyla yapar. Bu eleştiri, genellikle aşağıdan, savunmasız bir konumdan yukarıdaki güce yöneliktir.  
  • Görev (Duty): Hakikati söyleme görevi, parrhesiastes’in kişisel çıkar veya ahlaki kayıtsızlık yerine, kendine, arkadaşlarına, egemenlerine veya topluluğuna karşı dürüst olma ahlaki yükümlülüğünden kaynaklanır.  

Bu beş ilke, Foucault’nun parrhesia yorumunu, Antik Yunan’ın siyasal bağlamından çıkarıp, modern felsefenin “özneleşme” ve “etik” eksenine taşımıştır. Bu kavram, dışsal, kamusal bir eylemden, içsel, etik bir pratiğe dönüşerek günümüzde de geçerliliğini korumaktadır.

Tablo 1: Parrhesia’nın Temel İlkeleri (Foucault’ya Göre)

İlkeTanım
Açıklık (Frankness)Retorik, manipülasyon ve dolambaçlı yollardan kaçınarak, düşünceleri doğrudan ifade etme.  
Gerçek (Truth)Konuşmacının kişisel olarak inandığı ve doğru bildiği şeyi dile getirme.  
Tehlike (Danger)Konuşmacının, eleştirisi veya dürüstlüğü nedeniyle karşılaşabileceği sosyal, siyasi veya fiziksel risk.  
Eleştiri (Criticism)Söylenenin, ya dinleyicinin ya da konuşmacının kendisinin mevcut durumunu, davranışını veya normlarını eleştirmesi.  
Görev (Duty)Konuşmanın, kişisel çıkar veya kayıtsızlık yerine, ahlaki bir sorumluluk duygusuyla yapılması.  

Foucault’nun Son Dersleri: “Doğruluğun Cesareti”

Foucault’nun 1983-1984 yıllarında verdiği son dersler, Doğruluğun Cesareti (The Courage of Truth) başlığıyla toplanmıştır. Bu derslerde, Foucault’nun  

parrhesia analizinin odağının “risk”ten “cesaret”e kaydığı görülmektedir. Ona göre,  

parrhesia sadece konuşmacının riski göze almasını gerektirmez, aynı zamanda dinleyicinin de acı veren gerçeği dinleme cesaretini göstermesini gerektirir.  

Foucault, Kinik filozofları, parrhesia’yı bir yaşam sanatı ve “felsefi militanlık” biçimi olarak somutlaştıran bir model olarak ele alır. Kinikler, kurulu düzeni sarsma ve dönüştürme arzusunda olan bir eleştirel pratik sergilemişlerdir. Foucault’nun bu yaklaşımı,  

parrhesianın modern dünyadaki en yoğun biçimlerinin sanatta bulunduğuna dair bir gözlemle de ilişkilidir. Sanat, hayal gücünü kullanarak rahatsız edici bir gerçeği ifade etme ve izleyicide bir dönüşüm başlatma potansiyeline sahiptir. Tıpkı antik komedya ve tragedyalarda olduğu gibi, modern sanatta da  

parrhesia, eleştiri ve sorgulamayı estetik bir forma dönüştürerek, toplumsal düzene meydan okur.

Kavramın Tarihsel Dönüşümü ve Günümüzdeki Yansımaları

Parrhesia, Antik Yunan’daki siyasi köklerinden sonra, Helenistik ve Roma döneminde büyük bir dönüşüm geçirmiştir. Demokrasinin gerilemesiyle birlikte, kavram kamusal alandan felsefenin ve özel ilişkilerin alanına çekilmiştir. Bu dönemde  

parrhesia, “hükümdarlara doğruyu söyleme” gibi daha kişisel ve danışmanlık odaklı bir erdem haline gelmiştir. Roma elitleri, eleştiriyi sabırla karşılaması gereken bir erdem (sophrosyne) olarak görürken, “kibar parrhesia”nın “tamamen dürüst parrhesia” ile her zaman bağdaşmadığı ve aralarında bir gerilim olduğu belirtilmektedir.  

Parrhesia ve Modern İfade Özgürlüğü Karşılaştırması

Parrhesia ile modern ifade özgürlüğü arasında, kavramın özünü anlamak için hayati önem taşıyan temel farklılıklar bulunmaktadır.

Tablo 2: Parrhesia ve Modern İfade Özgürlüğü Karşılaştırması

KriterParrhesiaİfade Özgürlüğü
Temel SınıflandırmaEtik Bir Görev ve Cesaret PratiğiYasal ve Politik Bir Hak
MotivasyonAhlaki Sorumluluk ve Hakikate BağlılıkKendi Fikirlerini Söyleme Hakkı
İlişkisel DinamikGenellikle ast-üst hiyerarşisinde aşağıdan yukarıya eleştiriHiyerarşiden bağımsız, herkes için geçerli
RiskKişisel itibar, özgürlük, hatta yaşam riski  Yasal koruma altında olan, genellikle yasal sonuçları olabilen bir söylem  
Dürüstlük AnlayışıSöylenen ve inanılanın bire bir eşleşmesi (sincerity)  Düşüncelerin veya iddiaların, gerçek olma koşulu olmaksızın paylaşılması

Bu karşılaştırma, parrhesia’nın neden hala özel ve değerli bir kavram olduğunu, basit bir tarihi referans olmaktan öte, ahlaki bir duruş gerektiren derin bir pratik olduğunu gösterir.

Çağdaş Parrhesiastik Eylemler

Parrhesia kavramının, modern siyasi söylemde ve pazarlamada samimiyet izlenimi yaratmak için manipüle edilebildiği görülmektedir. “Dürüst konuşma” (straight talk) gibi söylemler, gerçek parrhesia’nın bir taklidi haline gelmiş ve aslında bir iletişim stratejisi olarak kullanılmaktadır. Bu durum,  

parrhesia’nın temelindeki ahlaki çekirdeğin erozyona uğradığını göstermektedir.

Ancak, parrhesianın Foucault’nun ilkeleriyle örtüşen çağdaş örnekleri de mevcuttur. Malcolm X ve Dwight Eisenhower gibi figürler, risk alarak popüler görüşlere veya kurulu güce karşı “acı verici gerçekleri” söyleme cesareti göstermişlerdir. Bu figürler, kişisel riskleri pahasına toplumsal ve siyasi eleştiri getirme görevini üstlenmişlerdir. Dijital çağda, internet ve sosyal medya, her bireyin bir “hakikat egemeni” olabilmesini sağlasa da, aynı zamanda eleştiri ve dalkavukluk arasındaki ayrımı bulanıklaştırabilir. Bu durum,  

parrhesianın temel ilkesi olan “aşağıdan yukarıya eleştiri” modelini değiştirerek, kavramın günümüzdeki uygulanabilirliği ve sınırları üzerine derinlemesine sorular ortaya koymaktadır.

Sonuç: Mutlak Dürüstlüğün Sonsuz Mirası

Kullanıcının başlangıç noktasındaki “mutlak dürüstlük” yorumu, parrhesia kavramının tarihsel ve felsefi özüyle büyük ölçüde örtüşmektedir. Parrhesia, özünde bir dürüstlük pratiği ve bir hakikat eylemidir. Antik tiyatrodaki parrhesiastic pratikler, komedya yazarlarının toplumun seçkinlerini alaycı bir şekilde eleştirmesiyle ortaya konulan bir hakikatin ve cesaretin ifadesidir.

Bu rapor, parrhesianın, Antik Yunan’daki siyasal bir haktan, Platon ve Sokrates’le birlikte bir felsefi erdeme ve Foucault’nun yorumuyla bir “kendilik pratiğine” nasıl dönüştüğünü göstermektedir. Bu dönüşüm, kavramın modern “ifade özgürlüğü”nden farklı olarak, bir hak olmaktan çok, kişisel bir sorumluluk, ahlaki bir görev ve bir varoluşsal cesaret pratiği olarak kalıcı önemini vurgulamaktadır. Parrhesia, yalnızca bir söylem biçimi değil, aynı zamanda kişinin kendi benliğini, toplumsal normları ve kurulu gücü sorguladığı, bu sorgulamayı bir risk ve ahlaki görev olarak üstlendiği bir yaşam felsefesidir. Günümüzde bile, toplumsal ve kişisel düzeyde gerçeği söyleme, dürüstlük ve eleştiri, bu kadim kavramın sonsuz mirasını temsil eden en değerli erdemlerden biri olmaya devam etmektedir.

  • 14 The Epic of Gilgamesh: A Depth Psychological Reading.
  • 15 The Gilgamesh Epic: Analysis of Setting – EBSCO Research Starters.

https://www.ebsco.com/research-starters/literature-and-writing/gilgamesh-epic-analysis-setting

  • 3 Mediterranean Encounters: Greeks, Carians, and Egyptians in the First Millennium BC – Getty Museum.

https://www.getty.edu/publications/egypt-classical-world/02

Antik Tiyatroda Yankılanan Bir Hakikat: Parrhesia

Post navigation