web analytics

Pergamon Akropolisi görünen ve görünmeyen tüm yapılarıyla mimari bir deha ürünü.  Alman arkeologların Berlin Müzesi’nde sergiledikleri Zeus Altar’ı temsili resmine bakınca çıldırmamak elde değil. Benim çıldırmam taşra şovenistlerinin “ah gitti tarihi eser” feryadından değil. Benim feryadım bu kadar yıl  (iki bin yıl) önce burada var olan mimari anlayışın nasıl olup ta bugünkü rezalet hale dönüştüğü.  Tüm zamanların en etkileyici, en görkemli mimari eserleri ile rekabet eden Akropolis içinde Zeus Altar’ı, tapınakları ve kamu binalarını barındıran   topoğrafyanın çok iyi kullanıldığı, heybetli bir yerleşim. Bergama Akropolünü inşa edenler  her ne kadar Atina Akropolünden örnek aldıysa da, Atina Akropolü’ nün koyu dinsel karakterine karşın Pergamon tepesi, daha çok halk toplantılarının ve gezintilerinin yapıldığı, günlük yaşantının geçtiği, devlet ve ticaret işlerinin görüldüğü yapılardan oluşuyormuş.

Berlin’deki Pergamon Müzesinde  bulunan  120 m uzunluğundaki kabartmalarıyla ünlü Pergamon Altar’ı  (Zeus Sunağı)  Bergama kralı II. Eumenos (MÖ.197-159) döneminde Galatlar’a karşı kazanılan zaferin anısına Anadolu’nun farklı yerlerinden getirilen seçkin  mermerlerden inşa edilmiş.

Üç tarafı “dor” düzeninde, iki katlı  “stoa”larla çevrili geniş bir avlu şeklindeki bu “kutsal” alanın batı köşesinde ünlü “Athena Tapınağı” bulunuyor.

Eski kentin (Pergamon) kalıntılarını, 1860’larda Türkiye’ye Fuat Paşa’nın izniyle gelen  ve İzmir Bergama civarında yol haritaları çizen  Alman mühendis Carl Humann’ın  bulmuş olduğunu öğreniyoruz. Daha sonra Ayvalık- Dikili-İzmir yol inşaatlarında  mühendis olarak çalışan Humann, büyük bir olasıkla   Pergamon’da ilk araştırma ve kazı çalışmalarını gayri resmi olarak yapmış, daha sonra da Almanya adına kazı yapmak üzere şahsen başvurmuştur. Başlangıçta Almanya  adına gizli bir şekilde kazılar yapan Humann’a ilk resmi kazı izni 1878’de verilmiş. 1898’de Berlin Antik Eserler Müzesi Müdürü Prof. Dr. Alexander Conze’ye Bergama antik şehrinde araştırmalar yapması için yine bir kazı izni verildiği bilinmektedir. Bu izinlerin muhtevası özetle “üçte biri kazanın” olarak söylenebilir.  Gayri resmi olarak izni veren bürokratla akçeli bir mutabakat yapıldığı söylenmektedir. Ama o yıllarda Osmanlı bürokrasisi ve sorumlu memurların tarihi eserlere değersiz taşlar olarak baktıklarını biliyoruz.  

Carl Humann ve kazı ekibi, Zeus Sunağı’nın bölümlerini numaralandırıp özenle sökerek, 1886 yılına kadar aralıklarla parça parça Berlin’e taşımıştır. Taşınma işlemleri aylarca hatta yıllarca sürmüş,  katırlarla, develerle, kağnı arabalarıyla  Akropol’den aşağıya indirilmiş, oradan mandaların çektiği kağnılarla Çandarlı Limanı’na götürülmüştür. Daha büyük gemilere yüklenmek üzere İzmir Limanı’na taşınmış ve sonra da Kuzey Denizi’ndeki Limanlara indirilerek demiryoluyla Berlin’e götürülmüştür. Bu taşıma ve yolculuk yaklaşık on yıl sürmüş.

“1874 Nizamnamesi’ne göre; bulunan eserlerin 1/3’ü Müze-yi Hümayun’a, 1/3’ü arazi sahibine, 1/3’ü ise hafriyat sahibine aittir.” Bu paylaşımı yapan kim? Altar demek ki harfiyat sahibi olan Humann’a kısmet olmuş.[1] Para karşılığı altarın tamamını satan fermanı veren padişah da 2. Abdülhamid Han. Tarih 18 Ağustos 1879. Belgeler ortada.


“ Kazı süresinin 4 ay uzatılması ve de Osmanlı’ya düşen 2/3’lük hisseyi de alabilmek için Almanya Hükümeti 20.000 Frank teklif etmiştir. Ancak Devlet-i Aliyye, hissesine ait olan âsarın bedelinin 20.000 Frank’tan fazla olduğunu iradede belirterek başta kabul etmemiştir. Almanya Hükümeti’nin bu işin peşini bırakmaması üzerine Osmanlı Devleti, siyasi ilişkilerin bozulmaması adına onlara imtiyaz tanıyarak kendi hissesinden 2/3’lük hisseyi de 19 Ağustos 1879 tarihinde çıkardığı ek bir ferman ile vermiştir.”

Araştırmacı dostlarımızın makalesine bir göz atalım:

“Zeus Sunağı ve yanında götürülen daha pek çok nadide eser için toplamda 40.000 Frank ödenmiştir. Almanya, bu âsar-ı atikaya değer  biçilemeyeceğinin farkında olmakla birlikte Devlet-i’ Aliyye’nin mali açıdan sıkıntıda olduğu dönemde gelen bu teklifi reddetmeyeceğini düşünmüştür. Keza 1878 yılında yapılan Berlin Kongresi sonrası Osmanlı Devleti büyük mali sarsıntı yaşayarak iflasın eşiğine gelmiştir. Bu durumda siyasi ilişkileri korumak sebebiyle Almanya’nın talebi nizamname dışında bir karar verme yetkisi kullanılarak geri çevrilmemiştir. Bu süreçte Sultan Abdülhamid’in sadrazamına neler yapılması gerektiğini birkaç kez danıştığı bilinmektedir. Osmanlı Devleti alan araştırması yapması için Müze-yi Hümayun Dâhiliye Müdürü Kadri Bey’i Bergama’ya göndererek bir rapor istemiştir. Bergama’ya gittikten sonra Kadri Bey’in eserler hakkında müzeye yaptığı geri bildirimi, götürülmek istenen âsarın “ufak tefek şeylerden ibaret” olduğu yönünde olmuştur.(……)  Humann, 1878-1886 yılları arasında gerçekleştirdiği hafriyat çalışmaları esnasında Zeus Sunağı’nın yanı sıra, Yukarı Agora, Teras ile Tiyatro ve Dionysos Tapınağı, Athena Kutsal Alanı, Kral sarayları, Traianus Tapınağı’nda kazmıştır. İlk kazılarda sadece Akropol’deki kazılar yapılmamış civarda bulunabilecek diğer Çandarlı, Dikili gibi antik kentlerin araştırılması da yapılmıştır. Bu süreçte çıkarılan eserlerin büyük bir kısmı Almanya’ya gönderilmiştir. 1878 öncesinde de Humann’ın pek çok eseri evinde tuttuğu ve izinsiz olarak Almanya’ya gönderdiği bilinmektedir.”Kaynak: MCBÜ SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ Cilt:16, Sayı:1, MART 2018: Zafer ATAR-Asuman KARABULUT

Belgelerin ışığında durum daha farklı görünüyor. Her şeyden önce devlet bürokrasisi tarihi eserlere farklı gözle bakıyor. 142 yıl önce nasıl bakılıyorsa üç aşağı beş yukarı bugün de öyle bakılıyor. Bergama’nın ara sokaklarında dolaşırken eskiyle yeninin uyumsuzluğunu daha net görüyorum. Kalenin eteklerinde bulunan eskiden Rum ahalinin oturduğu Bergama çayının ikiye böldüğü mahalledeki tahribat çok bariz. Sanırım en büyük sorun yerel halkın tarihi eserlere bakış açısında. Bu eserleri kendi geçmişleri olarak görmüyorlar. Yunan işgalinden arta kalan gavur yapıları olarak görüyorlar. Bu bağlamda İbrahim Fidanoğlu’nun bir makalesini de meraklı okuyuculara tavsiye ederim. https://dagakactim.blogspot.com/2012/08/bergamann-gavur-mahalleleri.html

Zeus Altarı

Post navigation