Murat dağından doğan Gediz nehrinin oluşumunu meydana getiren irili ufaklı dereler ve vadileri doğasevere sonsuz fotoğraf fırsatları sunuyor. Uşak Kula karayolu üzerinde jeoloji dilinde “pothole” adı verilen kaya oluşumlarını fotoğraflamak üzere yola çıkıyorum. Taşyaran vadisi olarak bilinen yatak çukurları, Gediz’in kollarından Hamam deresi (İmren Deresi) vadisinde yer alıyormuş.[1]
Taşyaran Vadisi (Taşyaran Valley) (ktb.gov.tr)
Sabah erken saatlerde vadinin girişinde aracımı park ediyorum. Büyük bir levhada “Taşyaran Vadisi Tabiat Parkı” yazısı var. Bu tabiat parkı kavramı da yeni icatlardan. Neden jeopark değil? Neden “taşyaran”?
TAŞYARAN VADİSİ | Kültür Portalı (kulturportali.gov.tr)
Bu çok ilginç kaya oluşumlarının Tabiat Parkı olarak algılanması da çevre bakanlığının bir yaklaşımı. Web sitelerine bakıp bir ip ucu arıyorum. Oysa buranın koruma altına alınması gerekmiyor mu?
Tabiat Parkı, Milli Park, Tabiat Anıtı, Tabiatı Koruma Alanlarının Belirlenmesi (csb.gov.tr)
“Tabiat parkları; bitki örtüsü ve yaban hayatı özelliğine sahip, manzara bütünlüğü içinde halkın dinlenme ve eğlenmesine uygun tabiat parçalarını.”
“Halkın dinlenme ve eğlenmesine uygun” açıklaması yaklaşımı yeterince ortaya koyuyor zaten. Böyle izah edilmiş. Kaya oluşumları ve jeolojik özellikler açısından öne çıkan Taşyaran vadisi için “tabiat parkı” tanımı yeterli değil bana kalırsa. Kimse o kadar yolu eğlenmeye ya da dinlenmeye gitmek için göze alamaz. Çoluk çocuk parka gelen halkın hayal kırıklığına uğrayacağı kesin. Nitekim ben gittiğimde hiç kimse yoktu. Park bekçisi bile olmayan bir tabiat parkı. Bu bölge jeolojik anlamda Kula’daki volkanik bölgeye geçiş aşamasında bir ara bölge.
Jeopark nedir? | KULA – SALİHLİ UNESCO GLOBAL JEOPARKI (kulasalihligeopark.com)
Kula bölgesi için Strabon “yanık ülke” (Katakekaumene) tanımını yapıyor. Nedeni de volkanik bir aktivitenin sonunda toprak yerine lav ve kül kalıntılarının kapladığı bir alan olması. Oysa Uşak bölgesindeki kanyonlar ve Taşyaran vadisi volkanik oluşum değil. Hamam ya da İmren deresinin getirdiği çakıl taşlarının kayalarda meydana getirdiği şekillerin ne kadar bir sürede oluştuğu jeologların tahminlerine göre değişiyor. Aslında Taşyaran adının nasıl ortaya çıktığına da bakmak lazım. Taşı yaran kim? İmren deresi mi? Yoksa bir hiyerofani yaklaşımımıdır? Kutsal tarafından yarılan taşlar anlamında kullanılıyor olmalı. İngilizce pothole ise yaklaşık olarak “çömlek deliği” anlamını taşıyor. Farklı yaklaşımlar, farklı bakış açıları.
Bu kanyonların hangi hukuki statüde oldukları konusu son derece hassas bir konu. Milli Park kavramının Türkiye’de yeterince anlaşılmadığını düşünüyorum. Mevcut iktidar aslında Milli park statüsünde korunması gereken yerleri Tabiat Parkı, Millet bahçesi, vb. gibi tanımlarla seçmenini memnun etme yoluna gidiyor. Seçmen zaten mangal yapmanın dışında doğada ne yapılabileceğinin farkında değil. Yaban hayvanlarını avlamayı, mantar toplamayı, ağaç kesmeyi geleneksel olarak bildiği için modern yaşamın yansıması olan doğayı koruma, fotoğraf çekme, bitki ve yaban hayvanlarını tanıma gibi konulara çok uzaktır. Doğaya her çıktığında da ambalaj atıklarını sağa sola atmaktan çekinmez. Öte yandan o milli parkı korumakla görevli devlet hiçbir yaptırım uygulamaz.
UNESCO World Heritage Centre – World Heritage List
Milli Park ilan ediliyor da ne oluyor? Örneğin en popüler Milli Parkların birkaçını inceleyelim: Bolu Yedigöller, Niğde Aladağlar, Bursa Uludağ, Bolu Abant, Kazdağları, vb.
Sık sık ziyaret ettiğim bu milli parkların korunduğunu gösterecek hiçbir kanıt bulamadım. Milli park görevlileri kapılarda duran güvenlik elemanı zannediyorlar kendilerini. Görev tarifleri yeterince açık değil. Kapıda bilet kesmekle işlerini yaptıklarını sanıyorlar. Milli park sınırları yapılaşmaya açılabiliyor, maden ve taş ocakları ruhsatları havada uçuşuyor, kaçak kesilen ağaçların sayısı belli değil. Milli park sınırları içinde boş tüfek kovanları her yerde. Milli parklar korunuyor mu sorusunun cevabı son derece açık. Hayır korunmuyor. Bana kalırsa birileri çıkar sağlasın diye kasten korunmuyor. Avcılar zaten bakanlık himayesinde diledikleri yerde avlanabiliyorlar. Göstermelik av ihale açılışları yapılıyor. Belli ki bakanlık seviyesinde ayarlamalar yapılıp bölgelere talimat geçiliyor. Bütün bu kepazelikler herkesin gözü önünde cereyan ediyor ama ne halk ne de medya bu tür konulara girmeye cesaret edemiyor. En küçük eleştirel hamle silahlı sivil devlet görevlileri tarafından cezalandırılıyor. Yargı yolu da maalesef atanmış sözüm ona hukukçular tarafından kapatılmış durumda. Talimatlar neyse yargı da o. Muhalefet için demir yumruk her an gösteriliyor. Gerek sayıştay raporlarında gerekse de akademik çalışmalarda ortaya çıkan gerçek Türkiye’de milli parkların ve doğa koruma alanlarının yeterince korunmadığı bunun nedeninin de idari karmaşa olduğu söylenebilir.
Uluslararası sözleşmelere göre doğa alanlarının nasıl korunması gerektiği açıkça belirtilmiştir. Birkaç örnek alalım:
ormanmuhendisligi_cb276.pdf (ktu.edu.tr)
Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü (tarimorman.gov.tr)
2873 Sayılı Milli Parklar Kanunu ve İlgili Mevzuatı (tarimorman.gov.tr)
Milli Parklarda Ağaç Kesimi | WWF
“Türkiye’de korunan alanlarda görevli ve sorumlu birden fazla merkezi yönetim birimi bulunmaktadır. Bu yapı, korunan alanların bir bütün olarak değil, değişik parçalar halinde yönetimine neden olmaktadır. Bu alanları düzenleyen dağınık bir mevzuat bulunmaktadır. Bu dağınıklık görev yetki ve statü çatışma ve çakışmalarına neden olmaktadır. Korunan alan statülerinden biri olan milli park yönetiminde bile uygulamada farklılıklar olduğu tespit edilmiştir. Az sayıda milli park müdürlük şeklinde yönetilmektedir. Diğer milli parklar daha alt yönetim kademesine bağlı olarak konumlandırılmıştır.”[2]
İşte ne kadar araştırırsak araştıralım bir kamu arazisini korumak için gerekli olan işler yapılmıyor. Bana kalırsa kasıtlı olarak bu koruma işi savsaklanıyor.
Sebebine gelirsek: Siyasi.
Meclis Milli parklar koruma mevzuatını neden düzenlemiyor? Söz konusu olan bakanlık koruma dışında her türlü ihaleyi açıp kendine gelir sağlamaya çalışıyor. Oysa Milli parklar kar amacı gütmeyen kamu kuruluşlarından biri olmalı değil mi? Bu biraz da Kızılay’ın deprem felaketinde çadır ve diğer malzemeyi halka satmasına benziyor. Milli parklar içindeki ağaçlar kesilip satılıyor, yaban hayvanları avcılara satılıyor, dağlar tepeler maden ve taş ocaklarına kiralanıyor, akarsular HES tüccarlarına, göller rantçılara pazarlanıyor. Bütün bu kurgu neye sebep oluyor? Korunması gereken doğa alanları talan ediliyor. Sorumlu kurumlar siyasi nedenlerle işlerini yapamaz hale geliyorlar.
Bir de işin anayasal çerçevesi var:
Anayasamızın 63’üncü maddesinde görev tanımı yapılmıştır. “Devlet, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasında, yaşanan sorunlara çözüm önerileri sağlar, bu amaçla destekleyici ve teşvik edici tedbirleri alır.” (Resmî Gazete, 1983. s.18113, TKTVK Kanunu) Kamu adına devlet bu anayasal görevi yerine getirmekle yükümlüdür. Sorumlu kişiler hamaset yaparak koruma konusunu hasır altı etme yoluna gidiyorlar. Efes antik kentinde veya diğer dünya mirası milli parklarda düğün organizasyonu yapılmasına izin veren yetkili acaba bu izni nasıl bir çıkar karşılığı yapıyor anlamakta zorlanıyorum.
“Milli Park”, “Özel Çevre Koruma Bölgesi”, “Sit”, “Tabiat Parkı”, “Tabiat Koruma Alanı”, “Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgeleri”, Millet Bahçesi, vb. gibi tanımlarla ifade edilen korunamayan alanların doğal, tarihsel, arkeolojik, antropolojik ve kültürel değerlerin kâğıt üzerinde değil uygar dünyada olduğu gibi gerçek bir korumaya ihtiyacı vardır.
Forests Practice | WWF (panda.org)
What are national parks and what do they protect? – Discover Wildlife
What are National Parks For? – UK National Parks Education Resource.
Protecting Parks, People and the Planet (U.S. National Park Service) (nps.gov)
[2] 2283957 (dergipark.org.tr)