Birden her şey duruyor. Önce kısa sürede geri geleceği inancıyla bekliyor insanlar. Asansörde mahsur kalanlar, metroda karanlığın en derinine batanlar, hastanede yoğun bakım ünitelerinde hayata tutunanlar, trafikte kaosun içinde kalanlar birden Ortaçağ’a dönüyor. Artık modern yaşamın hiç bir parçası yerinde değil. İskambilden kurulmuş şato çöküyor. Elektriğe bağlı bir toplum, bir insan fişi çekilmiş bir robot gibi duruyor. Çaresiz, hazırlıksız, aciz, kızgın ve buruk bir insan topluluğu. . Hiç bir şey çalışmıyor. Bir asır öncesine dönüş yapılıyor. Karanlık günlere. Bu karanlığa dönüşün esrarengiz sorumluları planlarının başarıya ulaştığını görüp sırıtıyorlar. Kamplara ayrılmış, parçalanmış bir ülkenin fişini çekmek bu kadar kolay işte. Yüz yıl önce başlayan aydınlanma çabası artık karanlık güçlerin saldırılarıyla durma noktasını geçti; geriye doğru dönüş başladı.
Enerji ne tür olursa olsun belirleyici bir ayrıcalık. Enerji üretimi ise en tartışmalı konu. Elektrik enerjisinin kullanımı çok eskilere kadar gitmiyor. Tarihçesine bakarsak:
“Türkiye’de elektrik enerjisi, ilk kez 1902 yılında Tarsus’ta kurulan bir hidroelektrik santral ile üretilmeye ve kullanılmaya başlanmıştır. II.Abdülhamid döneminde Tarsus Belediyesi’nde çalışan Avusturyalı Dörfler tarafından, Berdan Nehri Bentbaşı mevkiinde kurulan hidroelektrik santralından, su değirmeni milinin transmisyon kayışı ile 2 kW’lık bir dinamoyu bağlanmasıyla, 15 Eylül 1902 tarihinde Tarsus’a elektrik sağlandı. Üretilen elektrik enerjisi ile önce Tarsus’un sokakları aydınlatıldı. Elektrikle aydınlanan ilk konutlar ise Müftüzade Sadık Paşa (Sadık Eliyeşil) ile Sorgu Hakimi Yakup Efendinin evleri oldu.” Kaynak: Vikipedi
1879 tarihinde Edison’un ampulü icadından sonra hızla yaygınlaşan elektrik kullanımı dünyayı da hızla değiştirdi. Elektrik enerjisi kullanımı artık olmazsa olmaz bir parçası modern yaşam biçiminin. Mega kentler, sanayi, milyarlarca araç elektrik enerjisi kullanıyor. Sorun elektriğin nasıl ve kimin tarafından üretileceği. İşte burada yoğun bir tartışma ortamı oluşuyor. Güçler dengesi devreye giriyor. Enerji kaynaklarını elinde tutan güçler dünya siyasetinde belirleyici bir rol oynuyor. Bu güçler dengesi piramidini çözmek hiç de kolay değil.
On saate varan elektrik kesintisinin resmi ağızlardan izahatı yapılmadı. Yapılmıyor. Sadece sorun düzeltildi açıklaması var. Acaba tekrarı önlenebilecek mi? Bilmiyoruz. Neden sebebi açıklanmıyor onu da bilmiyoruz. Ama tahminde bulunabiliriz.
Bir: Bu bir trafo arızası değildir. Eğer öyle olsaydı küçük bir bölgeyi etkilerdi.
İki: Bu geniş çaplı bir enerji transfer şebekesi arızasıdır. Belirli bir konfigürasyonla çalışan şebekenin enerji vericileri ve yedekleri bilinmeyen bir nedenle elektronik veya mekanik olarak devre dışı bırakılmış olabilir.
Üç: Bu bir arıza değil bir sabotaj olabilir. Kim tarafından bu işlem yapılmış olabilir bilinmiyor?
Dört: Kesintiye on saat boyunca müdahale edilememesi, kesintiye neden olan sebeplerin ekonomik ve siyasi karaktere sahip olduğunu göstermektedir.
Sonuç olarak bunlar yüzeysel çıkarımlardır. Böylesine büyük çaplı bir skandalın karşısında muhalefetin, medyanın ve sivil toplum kuruluşlarının tepkisiz kalması durumun vahametini ortaya koymaktadır. Elektriğe oldukça yüksek bir ücret ödeyerek kullanan halkın altyapı yatırımlarından ve enerji nakil hatlarının kullanım koşullarından haberi yoktur. Aşağıdaki linkte elektrik fiyatına ilişkin bazı istatistikler bulunabilir.
http://www.dektmk.org.tr/pdf/enerji_kongresi_10/bolum3/bolum3-9.pdf
Tüketimin yüzde yetmişinin yurt dışından ithal edildiği bir ülkede aynı oranda bir elektrik kesintisinin meydana gelmesi manidardır. Önümüzdeki günlerde elektriğe yapılacak bir zam bekleyebiliriz.