Corona (Coronavirus disease (COVID-19) Pandemic) tüm değer yargılarını hızla değiştiriyor. İnsanlık evlerinde (varsa) karantina altında. Karantina kelime anlamı olarak kırk demek olduğuna göre söylendiği gibi evlerde 14 gün değil kırk gün kalmak icap eder. Bu “pandemiye” çare bulacak kapasitede bir laboratuvar henüz hiç bir yerde oluşturulamadı. Dünya ülkeleri ne kadar yardımlaşıyor bilmiyorum ama G-8, G-20 ülkelerinin o korkunç büyüklükteki maddi imkanları bir çare üretmiyor. Üretemiyor. Ülkelerin iktidarları, merkezi otoriteler giderek sağlık ve ekonomik sorunlara gömülüyor. Sonuç olarak her ülke ve her ülkenin vatandaşları kendi kaderleriyle baş başalar. Bu da şimdiye kadar görülmüş bir şey değil.
Her toplumda ciddi dalgalanmalar meydana getirecek olan bu çaresizlik bir “paradigma” değişimine sebep olacak. Yani değerler ve değer yargıları değişime uğrayacak. Liberallerin ve gelenekselcilerin koalisyonu sona erecek galiba. Kapısının önündeki arabasına binemeyen, yeni aldığı ayakkabıları giyemeyen, berbere kuaföre, restorana, bara gidemeyen, bankadaki parasını harcayamayan bir insanın kendine soracağı tek bir soru var: Kullanamadığım bu imkanlar için çalışıp didinmeye gerek var mıydı?
BBC web sitesinde bir analizini okuduğum ekonomist Simon Mair’in[1] düşünceleri geleceğe ışık tutacak nitelikte: Mair dört gelecek senaryosu öngörüyor:
Burada üzerinde durduğu konu esasında her ülkedeki siyasi seçmenin değer yargılarındaki değişimin vereceği oylarla “devlet yapısı” nı da değiştireceği tezi.
Değişen dünyada değişen paradigmaların artık “neo-liberal ” iktidarların sonunu getireceğini ve dört farklı devlet ideolojisini ortaya çıkaracağını ileri sürüyor.
- Devlet Kapitalizmi, (State capitalism:)
- Barbar Devlet (Barbarism:)
- Devlet Sosyalizmi.(State socialism:)
- Karşılıklı Yardımlaşma (Mutual Aid)
Bu farklı devlet yapılarını detaylı olarak açıklıyor. Avrupa’dan örnekler veriyor. Örneğin, Birleşik Krallık ve İskandinav ülkelerinin devlet kapitalizmi çizgisine girmesinin daha güçlü bir ihtimal olduğunu söylüyor. Öte yandan Rusya ve Çin örneği üzerinde de sosyalist devlet modeli açısından durmak gerekir.
Bu iki ülkenin sosyalist devlet çizgisine daha yakın durduğunu biliyoruz. Öte yandan durum Almanya ve diğer AB ülkeleri olduğunda kararsız kalınabilir. İtalya’nın ve İspanya’nın bu krizde çok ağır bir bedel ödemesiyle birlikte AB’den çıkmak isteyecekleri konuşuluyor. AB ülkelerinin İtalya ve İspanya’nın yardım çağrılarına cevap vermeyişlerinin mutlaka ağır sonuçları olacaktır.
Mair’in en iyi senaryo olarak vurguladığı model, aslında devletin vatandaşlarıyla ortak amaçlar peşinde oluşturduğu karşılıklı yardımlaşma modeli ama bu modelin gerçekleşmesi hiç kolay değil; çok uzak bir ihtimal.
Günümüzdeki neo-liberal çizgideki devletlerin iklim krizi, salgın hastalıklar, işsizlik, açlık, vb. gibi temel konulara değil de piyasa ve ekonomik kârlarını maksimize etmek isteyen şirketlerin menfaatlerini korumaya çalışacakları daha yakın bir ihtimal.
Dünyada otoriter tek adam rejimlerinin artacağı varsayımı da var. Bu amansız virüsün önümüzdeki üç yılı ve sonrasını şekillendireceğine kesin gözüyle bakabiliriz.
Şu anda dünya nüfusunun hemen hemen yarısı evlerinde karantinada. Üretim durmuş vaziyette. Ekonominin çarkları dönmüyor. Piyasalar perişan. İnsanlar masraflarını hangi kaynaktan karşılayacaklarını bilmiyorlar. Çünkü halkın çoğunluğunun kaynağı yok. Geçim endekslerinin altında yaşayan milyonlar kara kara düşünüyor.
Bu döngüden çıkabilecek mi büyük insanlık?
[1] https://www.bbc.com/future/?referer=https%3A%2F%2Fwww.bbc.com%2F