Günümüz milliyetçi muhafazakar medyasında Karadeniz ile Pontus eşanlamlı kullanılıyor. Tarihi olaylar nedeniyle bir çok kişinin belleğinde yanlış bir Pontus algısı var.[1]
Bölge tarihini ne kadar iyi bilirseniz bir sonuca varmanız da o kadar çabuk olabilir. Tarihini inkar etmenin ya da çarpıtmanın ise sınırı yok. İktidarlar kendi ikballeri için tarihsel olayları ideolojilerine göre yazmaktan çekinmezler. Tarih yazıcılığı çok tartışmalı bir kavram olmaya devam ediyor.
Birinci savaş sonrası imparatorluğa isyan eden etnik çetelerin ve yabancı işbirlikçilerinin koalisyonu olan “Pontus Cemiyeti” faaliyetleri hiç şüphesiz günümüzde bile “ihanet” çemberi olarak görülmektedir. Siyasi olaylar bu coğrafi terime çok farklı genellikle de olumsuz bir anlam yüklemiştir.
Zaman zaman milliyetçi medyada “Pontuscular yine azdı” şeklinde asılsız haberlere rastlamak mümkündür.[2] Kurtuluş savaşı sürecinde ve sonrasında Anadolu’da meydana gelen isyanlar, savaşlar, işgaller halk arasında gerilimler yaratan ağır toplumsal travmalara sebep olmuştur.
Bir kısım medyada Trabzon ve Trabzonlular da “Pontuscu” kavramıyla irtibatlandırılır.[3] Oysa bugün Karadeniz bölgesi nüfus yapısı yüz yıl önceki nüfus yapısından çok farklıdır. Bugün Trabzon’da acaba kaç Rum yaşamaktadır? Parmakla sayılacak kadar az olduğunu söyleyebiliriz. Oysa 1914 yılında İttihat ve Terakki iktidarının bilinçli olarak etnik temizlik yaptığı ileri sürülmektedir. Agos gazetesinde yer aldığı şekliyle Pontoslu Rumlar yok olmuşlardır.
“1914-1921 yılları arasında Amasya, Samsun, Giresun’da 134.078, Niksar’da 27.216, Trabzon’da 38.434, Tokat’ta 64.582, Maçka’da 17.479, Şebinkarahisar’da 21.448 olmak üzere 1921-23 yılları arasında ve Mübadele yollarında hayatını kaybeden 50 bin insanla birlikte toplam 353 bin Pontoslu Rum soykırımına uğratılmıştır.”[4]
Pontus ne demek acaba diye sorgulamak insana çok şey öğretebilir. En azından üç bin yıllık bir süreç içinde bu coğrafyada neler olup bittiği konusunda yüzeysel de olsa biraz bilgi sahibi olmak çok da zor değil.
Günümüzde Karadenizli profili nasıldır ? Tarihsel süreç içinde nasıl bir gelişme göstermiştir acaba? Günümüzdeki nüfus yapısı elli yıl öncesinin nüfus yapısından çok farklıdır. Yüz yıl hatta iki yüz yıl önceki nüfus yapısı daha da farklıdır. Bugün Karadeniz yaylalarında iki yüz yıllık hatta üç yüz yıllık ağaç veya taş yayla evleri görmek mümkündür. Bunu Samisdal, Pokut, Avusor, Hazindag yaylalarında çok eski yayla evleri olduğunu yerinde gören biri olarak söyleyebilirim. Günümüzde insanlar en fazla dedesi ya da ninesini hatırlıyor, daha öncesi ise mitos. Duyduklarını naklediyorlar. Eskiyi bilen yok.
İyon kolonileri çağında Miletos ticaret kolonisi olarak kurulan Trabzon MÖ. 800 yıllarından itibaren işlek bir liman kenti olmuştur.
Pontus aslında Yunancadaki “Pontos” kelimesinin Latince kullanım şekli. Antik Yunancada “uzaklardaki deniz” anlamına geliyor ve coğrafi olarak Karadeniz’i işaret ediyor.
Pontus Krallığı M.Ö 281-63 yılları arasında bugünkü Trabzon ile Sinop arasındaki topraklarda kurulan bir krallık.[5] Bir Pers soylusu olduğu söylenen Kral Mitridatis’in kurduğu güçlü bir krallık.
Pontus krallığının Helenizm ile olan ilgisi ise tartışmalıdır. MÖ. 550 yıllarından itibaren Anadolu’ya hakim olan Med/Pers orduları ele geçirdikleri bölgelerde “Satraplık” adı verilen vilayet sistemi kuruyorlar. Mitridates de bu satraplardan biridir. Bir Pers soylusu, bir Mithra misteri olduğu söylenir.
MÖ. Beşinci yüzyılda Lazların da aralarında bulunduğu çeşitli etnik kökenlere sahip toplulukların yaşadığı bölgede kıyı şeridinde denizcilikle uğraşan Rum/İyon kolonilerin bulunduğu, iç bölümlerde ise daha ziyade Pers etkisinin yoğun olduğu kabul ediliyor. O döneme ait araştırmalar son derece sınırlın olması itibariyle bazı önemli olayların efsane mi yoksa gerçek mi olduğu tartışmalıdır. Öte yandan günümüzde bölgede konuşulan Lazca ve Romeyika dilleri en önemli belgeler olarak kabul edilmelidir.
Karadeniz’de bazı köylerde günümüzde hala karma bir dil olan “Romeyika” ve “Lazca” dilleri konuşuluyor. Bu bölge insanının yüzyıllar içinde geliştirdiği karma dillerin bilimsel yöntemlerle incelenmesi sonucunda önemli bulgulara erişmek mümkündür.[6]
Karadeniz bölgesinde hala konuşulan bir dil olan Romeyika Pontic Greek olarak da adlandırılıyor ama günümüzde konuşulan Yunanca ile alakası yok. Antik çağdan kalma arkaik Hellence çıkışlı uzaklardaki denizlerin oralarda konuşulan karma bir dil. Uzaklardaki deniz anlamına gelen Pontus kelimesi bir milletin ya da etnik grubun adı olmadığı gibi Pontus adında bir dil, ırk ve etnik grup da yoktur. Lazca ve Romeyika vardır.[7]
Pontus kelimesi özellikle antik dönemlerde Karadeniz kıyılarını ifade etmek maksadıyla Heredotos dahil olmak üzere bir çok mitos yazarı tarafından kullanılan Ege, Akdeniz, Trakya gibi sadece bölgesel bir isimdir.
”Halk dilinde Romeyika, bilimsel adıyla Pontic Greek , Pontusça, şu an konuşulan Rumcadan ve Yunancadan çok farklı bir dil. Romeyika daha çok eski hellencenin Pontus diyalekti olarak biliniyor.[8] Karadeniz’de bu dili bilen birisinin Yunanistan’a gittiğinde Yunanlarla bu dili konuşarak anlaşması mümkün değildir. UNESCO adına yapılan “Romeyika’nın Türküsü”[9] belgeselinin yapımcısı Yeliz Karakütük’ün araştırmaları bu gerçeği ortaya koyuyor.
Karadeniz seyahatlerimden birinde tanıştım bu dille. Bir trekking turunda “Laz Alpleri” veya İngilizlerin söylediği gibi “The Pontic Alps” olarak tanımlanan Kaçkar Dağları ve yaylalarında yürüyüşler yapıyoruz.
İki bin ile dört bin metre arasında değişen Kaçkar sıradağları sarp kanyonları, kuş uçmaz kervan geçmez yaylalarıyla henüz insan ayağının basmadığı doğa harikalarıyla dolu.
Bizim hem zamanımızın kısıtlı olması hem de lojistik açıdan bazı yaylaların yetersiz olması nedeniyle daha geniş bir bölgeye ulaşmamız mümkün olmadı.. Bu anlamda tur operatörlerinin tercih ettiği rotalarda yürüyeceğiz. En azından konaklayacak temiz ve sıcak bir pansiyon, sıcak bir tas çorba bulabileceğimiz yerlerde dolaşacağız.
Yayla turizminin gözde mekanlardan biri olan Gito yaylasına gitmek için zaten araç kullanmak gerekli. 2200-2400 metre irtifada olan yayla trekkingciler arasında çok popüler. Koçira pansiyonu yaylada turizm hizmeti veren tek müessese.
O nedenle tüm sezon dolup dolup taşıyor. Pansiyon sahibi “abisi” trekkingciler arasında Jung’un hiçbir arketipine benzemeyen algılar yaratmasıyla ünlü. Pansiyon tabiri caizse onun “abisi” krallığı. Kapıdan girdiğiniz anda onun “court” unda birisiniz.
Kurallara uymazsanız vay halinize.
Dışlanma ve aşağılanma dahil en şiddetli ötekileştirmelere maruz kalabilirsiniz. Kahvaltı ve akşam yemeği saati kesin değil. Yemek ancak hazır olunca yenebiliyor. Kuzine ne zaman pişirirse o zaman. Ona da abisi ile derviş karar veriyor. Mutfağa girmek ayak altında dolaşmamak kaydıyla serbest.
Bulaşık yıkayabilirsin, yemek hazırlıklarına yardım edebilirsin ama soru sormak ve tırtıklanma yok. Akşam yemekten sonra duvara asılı çalgılardan birini alıp “Laz Session”a rakı yudumlayarak hayde hayde diyerek katılabilirsin. Gece yarısından sonra kesin sessizlik olmak zorunda.
Ardeşenli şoförümüz, Çamlıhemşinli rehberimiz aralarında Romeyika ve bazen de Lazca konuşuyorlar. Evlerinde konuşulan dilmiş. Bölgede bir çok dil konuşuluyor. Türkçe’nin dışında Lazca, Gürcüce ve Romeyika konuşuluyor. Bölgedeki köylerde doğup büyüyen çocuklar bu dört dili de doğal yollardan öğreniyorlar. Şehirlerde doğan çocukların böyle bir şansı var mı bilemem.
Laz denince nedense herkesin aklına Karadeniz geliyor. Daha olumlu bir algısı var. Pontus algısı gibi değil. Siyasi sebeplerle bazı milliyetçi medyada tüm Karadenizlilerin “Laz” ve “Pontuscu” oldukları algısı var.
Lazistan , Lazona, Laziki yani Lazların yaşadığı coğrafi bölgedir. Osmanlı İmparatorluk döneminde Lazistan Sancağı adıyla ayrı bir eyalet idi. Bugünkü Trabzon ilinin doğu kısmı (Çaykara, Dernekpazarı, Hayrat, Of) ile Rize ilini, Artvin ilinin bir kısmı (Arhavi, Hopa, Borçka, Murgul, Meydancık) ile Gürcistan’ın Acara Özerk Cumhuriyeti’ndeki Batum’u içine alıyordu. Etnik bir grup olarak Lazların antik çağdaki adıyla “Colhis” kavimleriyle akraba oldukları sanılıyor.
Lazca bir dil olarak dilbilimciler tarafından bu etnik grubun öz lisanı olarak kabul edilmektedir. Heredodos’un anlattığı kadarıyla Colhis mitoslarda bahsi geçen “altın post” (Golden Fleece) efsanesinin anlatıldığı yerdir. Altın Post, Yunan mitolojisinde zenginliği, gücü ve iktidarı sembolize eden bir metafordur.
Bu bir Hellen mitosudur. “Boetya” bölgesi Kralı “Athemas” ın çocukları ile başlar. Çocuklarını çok seven Thebea Kraliçesi “Nephele” öldükten sonra kral, siyasal nedenlerle komşu krallığın kızı İno ile evlenir. “Ino” hırslı bir kadındır. Krallık topraklarında da gözü vardır. Kralın çocuklarını da en büyük tehdit olarak görür. Her fırsatta çocuklara kötü davranır. Onlardan kurtulmak için tarlalara zehir döktürür. Krallık topraklarının tanrılar tarafından lanetlendikleri söylentisini rüşvetle satın aldığı rahipler vasıtasıyla halk arasında yayar. Kral, halkın kıtlıktan etkilenmemesi için bir yol ararken, İno ve rüşvet verdiği rahipler, kıtlığı ve laneti önlemek ve tanrıları mutlu etmek için Prens Phrixus ve Prenses Helle’nin kurban edilmesi gerektiğini söylerler.
Kral Athemas, ısrarla kendisine telkinde bulunan İno ve rahipleri tarafından ikna edilir. Ölü Kraliçe Nephele, çocuklarını ve İno’yu gökyüzünden izlemektedir. Tanrılara yalvararak çocuklarının kurtarılmaları için yardım ister. Athena , Nephele’ye çocukları kurtarması için Altın Post’a sahip sihirli bir koç (Aries) gönderir.
Sihirli Koç, çocukları sırtına alır ve Ege denizini geçerek bugünkü Çanakkale boğazı üzerinden uçar. Prenses Helle, Çanakkale Boğazı’nı geçtikleri sırada dengesini kaybederek düşer ve boğulur.
Çanakkale Boğazı’nın antik çağdaki adı Helles Pont’ dur.
Prens Phrixus, koçun sırtında yoluna devam eder ve Colhis ülkesine ulaşır.
Colhis bölgesi günümüzde Ordu ilinden başlayarak Rusya’nın Karadeniz kıyıları ve Gürcistan sınırlarına denk gelir. Antik Çağ boyunca efsanelere konu olmuş; ulaşılması zor ve gizemli bir bölge olarak görülmüştür. Pontos işte burası yani uzak denizlerin oradaki ülkedir.
Phrixus, Colhis kralı yani Lazların efsanevi kralı ve Güneş’in oğlu olarak bilinen Aietes’e sihirli koçu verir ve koç Zeus’a kurban edilir. Bir ağaca asılan Altın Post, hiç uyumayan bir ejderha tarafından korumaya alınır. Aries Takım Yıldızı’nın, ismini bu efsaneye konu olan sihirli koçtan aldığına inanılır.
Altın post efsanesinin devamında Argoslar ve onunla birlikte savaşan arkadaşlarının maceraları anlatılır. Aietes’in kızı Medea da bu efsanede önemli bir rol oynar. Medea ve Argonotların baş kahramanı Jason’un hayatı Yunan Trajedi yazarı Euripides tarafından bir tiyatro oyunu olarak yazılır. Yıllar sonra Opera bestecisi Luigi Cherubini Euripides’in eserini Fransızca olarak “Médée” adlı opera olarak besteler. Opera 13 Mart 1797 yılında Paris’te sahnelenir ve büyük ilgi uyandırır. Opera daha sonraki yıllarda daha da ünlenir, İtalya’da çağdaş opera bestecileri tarafından “Medea” olarak yeniden sahneye konur ve 1953-1961 yılları arasında ünlü İtalyan soprano Maria Callas tarafından defalarca seslendirilir.
Amcasının yerine kral olmak isteyen Jason eğer Colhis’deki altın postu getirirse kral olabilecektir. Jason’a Herkül, Aşil’in babası Peleus, ünlü kâhin ve büyücü Orpheus, Poldeuskes, Castor ve daha birçok kahraman ve yarı-tanrı yoldaş olur. Ünlü gemi inşa ustası Argos’un yaptığı ve Argo ismini verdiği teknenin pruvası Tanrıça Athena tarafından yontulur. Teknenin çok özel olduğuna ve Tanrıça Athena tarafından konuşma ve kehanet yeteneği ile donatıldığına inanılır. Bu da bir diğer efsaneye gönderme yapar. Argonotlar efsanesi.
Günümüzde Ordu ili Perşembe ilçesi sınırlarında yer alan “Yason Burnu” bu efsanede anlatılır. Karadeniz’in ya da antik çağdaki adıyla Pontos’un azgın sularında yol alan Argo, Yason burnunda fırtınanın geçmesini bekler. Yason Burnu ve feneri adı Jason ve Argonotlar efsanesiyle bağlantılıdır. Perşembe ilçesine 20 km, Ordu-Giresun Havaalanı’na 42 km mesefade olan Yason Burnu, Ordu-Samsun karayolu üzerinde, Çaytepe Köyü sahilinde yer alıyor.
Yason Burnu, günümüzde “Panaya” ismi ile anılan bir kiliseye de ev sahipliği yapmaktadır. 1868 yılında bölgede yaşayan yerel halk tarafından inşa edilen kilise, Karadeniz’de sahil şeridine inşa edilmiş tek kilisedir. 4.000 yıllık taş balık havuzlarına ve kil yatakları ile seramik üretim ve ticaretine ait kalıntılara sahip burun, çok eski tarihlerden beri gözde bir yerleşim ve ticaret merkezi olup, yılda 320 gün boyunca güneşin doğuşunun ve batışının aynı noktada izlenme imkânı olan nadir coğrafyalardan biridir.
[1] https://www.dw.com/tr/kim-bu-pontuslular/a-49166976
[2] 31 Mart yerel seçim kampanyalarına AKP’nin muhalif partilere yönelik “terörizm” suçlamaları damgasını vururken 23 Haziran kampanyalarında “suçlamalar” Pontusluluk üzerinden yürüyor. CHP’nin adayı Ekrem İmamoğlu’nun Trabzonlu olması ve bir Yunan gazetesinde “Pontuslu” diye nitelendirilmesi AKP’liler ve iktidara yakın medyada yeni komplo teorileri için malzeme hâline getirildi.
[3] https://odatv4.com/pontus-denilenler-aslinda-turk-mu-31051933.html
[4] http://www.agos.com.tr/tr/yazi/17222/resmi-tarihin-unutturulan-sayfasi-pontos-rum-soykirimi
[5] https://www.youtube.com/watch?v=JG2bVzg7BuA
[6] https://www.youtube.com/watch?v=orStA96tbfo
https://www.romeyka.org/ioanna/
[8] https://www.youtube.com/watch?v=iSQctgFVVpU
[9] https://www.youtube.com/results?search_query=%E2%80%9CRomeyika%E2%80%99n%C4%B1n+T%C3%BCrk%C3%BCs%C3%BC%E2%80%9D+