Parthenios bugünkü Bartın Çayı adı verilen akarsuyun antik çağdaki adıdır. Parthenios, ve arkadaşları bilim ve hukuk dışı bir zorlamayla üzerine geçirilmiş HES kelepçelerini kırarak tüm havzayı cehenneme çevirdi. Nehir tanrılarının öfkesi bir türlü dinmiyor. Bu nehir tanrıları HES kelepçelerinden ve açgözlü rantçılardan hiç hazzetmezler. Nedeni de çok açık. Nehir yatakları uzun yıllar boyunca mevsimsel su taşkınlarına göre vadiyi biçimlendirirler. Bozkurt’da ve diğer akarsu havzalarına yapılan yerleşim bölgelerinde sel felaketlerinin meydana gelmesinin ana nedeni dere taşma alanlarının bilerek rant uğruna manipüle edilmesidir. Ayrıca bilimsel olarak akarsu taşma alanı minimumu kuralı da ihlal edilerek bazı yerlerde 15 metreye hatta çay bahçesi restoran gibi tesislerde sıfıra indirilmiş. Kim bunu hangi yetki ve bilgiyle yaptı bilmiyoruz.
Aşağıdaki çizimler sosyal medyada çok popüler oldu. Sanırım ortaokul 2. Sınıf coğrafya kitabından alınmış. Tek bir medya kuruluşu bile katliama sebep olan HES’ler ile ilgili bir tek kelime bile etmedi.
Homeros’un da sözünü ettiği nehir tanrılarından biri olan Parthenios Titan tanrılar Okeanos ve Tethys’in çocuklarıdır. Yunan mitolojisinin bu önemli aktörlerinin hikayeleri Anadolu’da bir çok antik kentte mozaiklerle anlatılmıştır. Zeugma mozaikleri arasında da nehir tanrıları da vardır.
Bölgedeki diğer nehir tanrıları Halys (Kızılırmak), Thermoidon (Terme Çayı), Phasis (Pasinsu), Tanais ve tüm Karadeniz dereleri sırada bekliyorlar.
İlkçağ insanı nehir tanrısının öfkesini tanıyordu. Yağmur yağdığında nehir yataklarından uzak durmayı, yüksek yerlere çıkmayı öğrenmişti. Nehir tanrısının gazabının ölümcül olacağını çok iyi biliyordu. Hiçbir ilkçağ yerleşiminin dere yatağına taşma alanı içine yapıldığını görmek mümkün değildir.
Eski adıyla Pazaryeri şimdiki adıyla Bozkurt’u çok şiddetli bir sel dalgası yerle bir etti. Ezine Çayı önüne ne var ne yoksa kattı tüm kasabayı yok etti.
Güney Anadolu yani coğrafi bölge tanımlarıyla Cilicia (Adana,Mersin), Pamphyllia (Antalya, Manavgat), Likya (Kaş,Fethiye) , Karya(Muğla,Marmaris, Bodrum) orman yangınlarıyla tüm güzelliğini yitirirken on beş gün boyunca hiçbir güç yangını durduramadı.
Kuzey Anadolu’dan Bitinia (Sakarya,Karabük) Paflagonia (Bartın,Sinop) ve Kolhis’(Rize,Hopa) den sel haberleri gelmeye başladı. Rize’nin ardından Ardeşen sonra Bartın, Kastamonu ve Sinop. Antik çağda “ Paflagonia” olarak adlandırılan bölgede (Bartın, Sinop) aşırı yağışlarla tüm akarsular çıldırmış ve her yeri seller götürmüş haberleri yer alıyor medyada.[1]
AFAD’dan da saat 16.00’da yapılan açıklamada şu bilgiler verilmişti:
“11 Ağustos 2021 tarihinde Batı Karadeniz bölgesinde başlayan aşırı yağışlar sonucunda Bartın, Kastamonu ve Sinop şehirlerinde sel ve su baskınları meydana gelmiştir. Bartın ili Ulus ilçesi, Kastamonu ili Azdavay, İnebolu, Bozkurt, Küre ve Pınarbaşı ilçeleri ve Sinop ili Ayancık ilçeleri selden etkilenmiştir.”
Doğayı ve insanı anayasal olarak korumakla yükümlü olan kurumlar önlem alamadıkları için çaresiz kaldılar. [2] Bu toprakların gördüğü en büyük orman yangınlarına ve sellere karşı önlem almayan ve çaresiz kalan bir yönetim var. Bu yangınlar ve seller her yıl beklenen hemen hemen aynı zamanlarda ortaya çıkan afetler. Kamu kuruluşları eğer bilim adamlarının raporlarına önem verselerdi böylesine bir yıkım olmayacaktı.
Karadeniz bölgesinde bir HES furyasıdır gidiyor. Bölgede yanlış yerlere yapılan HES ‘lerin sebep olduğu sellerin ve heyelanın önlenmesi mümkündü.
Sel felaketlerinin vurduğu Paflagonya havzası, Küre Dağları[3] olarak anılan bölgenin kuzey sınırında Pontos (Karadeniz), güney sınırını ise Parthenios (Bartın Çayı) nın çizdiği havzaya verilen ad olarak bilinir. Bugün bu bölgeye “Bartın havzası” adı da verilmektedir. “İsfendiyar Dağları” adıyla da bilinen Küre Dağlarının antik çağdaki isminin “Amastris “ya da “Paflagonya Dağları” olduğu söylenmektedir.
Strabon Geographika adlı eserinde :
“Sonra Parthenios Irmağı gelir ki bu ırmak çiçekli bölgelerden geçtiği için bu ismi almıştır. Kaynakları Paphlagonia’dadır.”
Şimdi çıldıran nehir Bartın Çayı yani “Parthenios” adı nereden geliyor?
Homeros referans gösterilerek bazı araştırmacılar örneğin Bilge Umar Parthenios nehir tanrısından söz eder.Titan tanrılar Okeanos ve Tethy’in çocukları. Parthenios (Bartın Çayı) isminin kaynağı ile ilgili farklı görüşler de mevcuttur.
Strabon’a göre çiçekli bölgelerden geçtiği için bu ismi almıştır. Parthenia Grekçe “bakire” anlamına gelmekte ve mitolojide tanrıça Artemis ve Hera’nın sıfatlarından biri olarak kabul edilmektedir. Ancak Amastris sikkelerinden bildiğimiz nehir tanrısı olarak betimlenen Parthenios’un, Troya savaşında yer almış bir komutan olan Agamestor’un oğlu Kleistros ve parlak saçlı bir nympheden (Su perisi) doğduğu antik kaynaklarda sözü geçmektedir.[4]
Büyük ticaret gemilerinin rahatlıkla girebildiği Bartın Limanı (boğazı) İyon kolonileri için önemli bir ticaret merkezi olma özelliğini taşıyordu. Yelkenli teknelerin akarsuları kullanarak sık ormanlarla kaplı iç bölgelere kadar ulaşıp kereste temin ettiklerinden de söz ediliyor. Ayrıca ırmaktan ve bölgeden Homeros’un da İlyada eserinde söz ettiği aşağıdaki dörtlükten anlaşılmaktadır:
“Erkek yürekli Pylaimenes komuta eder Paphlagonialılara,
Gelmişler yaban katırlarıyla ünlü Enetlerin yurdundan,
Kytoros’ta, Sesamos’ta otururlar,
Parthenios Irmağı çevresinde kurmuşlardır ünlü saraylarını,
Kentleri Kromna, Aigialos, yüksek Erythinoi’dir.”
Burada dikkat çekici olan “Paphlagonialılar” ve “Parthenios” ırmağı referansıdır.
Ayrıca Strabon Geographika adlı eserinde :
“Sonra Parthenios Irmağı gelir ki bu ırmak çiçekli bölgelerden geçtiği için bu ismi almıştır. Kaynakları Paphlagonia’dadır.”
Bu iki temel belge yeterince ikna edici bence. Bugün Bartın Çayı diye anılan akarsuyun antik çağdaki adı Parthenios bölgenin adı ise Paflagonia’dır.
Bartın Halk Gazetesi’nde yayınlanan bir makalede bölge tarihiyle ilgili şu bilgilere yer verilmektedir. Alıntı yapıyorum:
“Bartın ve çevresi MÖ 7. yüzyılın sonlarında Kimmerlerin, MÖ 6. yüzyılda Lidyalıların, MÖ 547 yılında Perslerin hâkimiyetine girmiştir. Yöre yaklaşık 216 yıl Perslerin hâkimiyetinde kalmıştır. MÖ 334 yılında, Makedonya Kralı Büyük İskender, Perslerin hâkimiyetine son vererek bölgenin sahibi olmuştur. İlerleyen tarihlerde Bartın ve Ulus’un yönetimi General Eumenes’e bırakılmıştır. Bir ara Bergama Krallığı’nın kontrolünde kalan Bartın ve çevresi MÖ 266/265 yılında Bergama Kralı tarafından Pontus Krallığı’nın egemenliğine teslim edilmiştir. MÖ 70 yılında Anadolu’ya giren Romalılar, Pontus Krallığı’nın egemenliğine son vererek yöreye sahip olmuşlar ve Bartın, Roma vilayetlerinden Bitinya’nın (MS 65-117) sınırları içerisinde kalmıştır. MS 395 yılına kadar Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılması sonucu bölge uzun yıllar Bizans İmparatorluğu hâkimiyetinde kalmıştır. Bununla birlikte 620’lerde Sasani Hükümdarı Hüsrev Pervez’in, Anadolu’yu geçici bir süreliğine ele geçirmesi üzerine Bartın ve çevresi de Sasani hâkimiyetine girmiştir. Ancak Bizans İmparatoru Herakleios’un yaptığı seferlerle Sasaniler, Anadolu’dan atılmış ve Bartın da tekrar Bizans hâkimiyeti altına alınmıştır.
Herakleios, Anadolu’da idari ve askerî düzenlemelerde bulunarak burasını themalara ayırmıştır. Buna göre 7. yüzyılda Bartın yöresi; Kastamonu, Zonguldak ve Çankırı’yla birlikte Paflagonya themasına bağlı görünmektedir..”
Kaynak: Yenal Ünal: Tarihin İzinde, Bartın Halk Gazetesi,sayı 2898,12 Aralık 2015.
Bütün bu tarihi bilgilerin ışığında havzaya baklığımızda son yıllarda bölgede şehirlerin yanlış yöne doğru geliştiğini görüyoruz. Bunu “canım bir şey olmaz” temennisi ile ruhsat veren belediye ve diğer kamu görevlilerinin çok büyük bir hatası olarak görmek gerekir.[5]
Bu hatayı görmek istemeyenlerin bu hatadan ders çıkarmak istemeyenlerin yarattığı felaketlerle karşı karşıya kalan halkın zarar gördüğünü göre göre yalan söyleyen, gerçekleri saptırmaya çalışan kamu idarecilerinin hatası bugün Bartın, Sinop ve Kastamonu sellerindeki hasar oranlarını etkilemiştir diyen uzmanlara kulak vermek gerekir:
“Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) İstanbul Şube Başkanı Meryem Kayan, “HES’ler nedeniyle tek noktadan aşırı su girişi ve dere yataklarındaki yapılaşma baskısı ile çamur tutucuların ihmal edilmesiyle bugün Kastamonu’da yaşanan taşkın, bir sel felaketine dönüşmüş ve can ve mal kaybına neden olmuştur” dedi. İklim değişliğiyle birlikte kentlerin olası senaryolara hazırlıkla hale gelmesi gerektiğini söyleyen Kayan, uyarıda bulundu: “Maalesef önümüzde bu tür felaketlerin daha sık yaşandığı, daha büyük felaketlerin olduğu günleri göreceğiz. Bu nedenle bütün kenti baştan başa, parça parça hazırlıklı hale getirmek gerekiyor.”[6]
Geçtiğimiz yıllarda Küre Dağlarına yani Pınarbaşı, Bartın ve Amasra bölgelerinde fotosafari yaparken dere yataklarındaki su miktarları dikkatimi çekmişti. HES’ler akarsuyun büyük bir bölümünü barajda alıkoyuyor ve gerektikçe salıveriyor. Baraj kapakları çamurla tıkandığı için de her geçen gün daha fazla su alıkonuyor. Bir çok derede toplu balık ölümleri bu nedenle görülüyordu. Suyu olmayan bir dere aslında boş bir arazi olarak da görülebilir. Son sel felaketi o dere yataklarının ne işe yaradığını acı da olsa göstermiştir.
Sonuç itibariyle yangınlar ve sellerin yaptığı tahribat çok ciddi boyutlardadır. Bu felaketlerden zarar gören insanlar ve diğer canlıların ne kadar olduğu önümüzdeki günlerde ortaya çıkacaktır.
İklim bilimcilere göre bu yangınlar ve seller her yıl artarak tekrarlanacak. Eğer önlem alınmadığı taktirde zarar gören canlıların ve tahrip olan doğal alanların telafisi mümkün olmayacaktır.
[1] https://t24.com.tr/haber/bati-karadeniz-de-sel-kastamonu-da-2-kisi-hayatini-kaybetti,971503
[2] https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-58115817
[3] Orta yükseklikte bir dağ sırası olan Küre Dağları’nın en yüksek noktası, “Devrekani” ve “Abana” arasında yer alan “Yaralıgöz Dağı” (2019 m.) zirvesidir. Burası aynı zamanda sistemin “subalpin zon”a sahip tek yüksekliğidir.
Diğer önemli yükseklikler ise Ballıdağ (1746 m.), Karakuz Dağı (1282 m.), Göynük Dağı (1804 m.) ve Dikmen Dağı (1657 m.)’dır.
[4] https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/217550
[5] Alınmayan önlemler, çarpık kentleşme, ranta dayalı imar politikaları ve HES’ler bir doğa olayını daha afete dönüştürürken 6 kişinin canına mal oldu. Kastamonu, Sinop, Samsun ve Bartın’da yüzlerce ev ile işyeri sular altında kaldı, köprüler yıkıldı, araçlar selle sürüklendi. Hiçbir afette sorumluluk almayan iktidardan ise bildik açıklama geldi: “Sele aşırı yağışlar neden oldu.” https://www.evrensel.net/haber/440149/hesler-sellerin-sebebi-mi-magduru-mu
[6] https://www.evrensel.net/haber/440149/hesler-sellerin-sebebi-mi-magduru-mu