Sümer Babil Akad kültlerine[1] göre (MÖ. 2 binler) “Nergal”[2] güneşin öteki yüzüdür. 21 Haziran itibariyle Kuzey yarımkürede bulunan Babil[3] imparatorluk topraklarında dost “Şamaş” yerini zalim “Nergal” e bırakır.Yeraltı tanrısı “İrra”[4] ile de ilişkilendirilir. İyi Şamas[5] kötü Nergal oluverir bir günde. Bilindiği gibi 21 Haziran kuzey yarımkürede yaz gündönümü (solstitium) tarihidir. En uzun gündür. Yaz gündönümünde (summer solstice), Dünya’nın Güneş’e doğru maksimum eksen eğikliği 23.44°’dir. Yaz mevsiminin başlangıcıdır. Ama bu tarihten itibaren günler kısalmaya başlar. Gökyüzünü ve kozmik hareketleri sürekli izleyen ve kayda alan Babil rahip ve rahibeleri yüzlerce yıl boyunca gözlemlerine devam ettiler.
İngiltere Wiltshire’daki ünlü Stonehenge’in neden yaklaşık 5.000 yıl önce inşa edildiğini hiç kimse kesin olarak bilmiyor. Ancak belirli görüşlerin ileri sürüldüğü de bir gerçektir. Yaygın olan görüşe göre en az Babil rahipleri kadar eski Britanyada “Druid” adı verilen din adamlarının gündönümlerini ve ekinoksları işaretlemek için bu taşları kullanmış olmalarıdır. Bunun nedeni, yaz gündönümü sırasında güneşin yapının Topuk Taşı’nın (Heel Stone) hemen üzerinden doğması ve Altar Taşı’nın ölü merkezine çarpmasıdır. Bu da belirli bir saatte özel bir törenin yapıldığı tezini güçlendirmektedir. Stonehenge’in mistik özelliği her geçen yıl daha da artmaktadır.
Yapılan kazılarda çok fazla miktarda insan ve hayvan iskeletlerine rastlanmıştır. Özellikle domuz ve sığır kemiklerinin böylesine bol miktarda tek bir yerde bulunması da bu bölgede geniş katılımlı şölenlerin yapıldığını göstermektedir. İnsan iskeletlerinin o bölgede bulunması konusunda da çok farklı görüşler mevcuttur. Analizlere göre açık hava ateşi üzerinde pişirilen etlerin yendiği ve bazı kemiklerin üzerinde etlerle atıldığını dolayısıyla bu şölenlerde çok bol miktarda et yendiğini ispatlamaktadır. Acaba gündönümünde druidler ne tür bir tören yapıyorlardı? İnsan kurban etme töreni miydi acaba? İskandinavya’da özellikle kutsal bölgelerde 21 Haziranda yapılan törenlerde Vikinglerin insan kurban ettikleri bilinmektedir.
Mezopotamya bölgesinde yapılan törenlerle kuzey ülkelerinde yapılan törenlerin benzer şekilde insan kurban etme (çoğunlukla köleler) unsurunun yaygın olduğunu söylemek mümkündür. Mezopotamya tanrısı Ball’a adanan kurbanlar din kitaplarında da yer almaktadır. (Din kitaplarına göre Hz. İbrahim’in oğlunu kurban etmek istemeyip bir keçiyi kurban etmesiyle tarihin akışı da değişmiştir.)
21 Haziran Babil topraklarında bazı coğrafyalardaki kutlamaların aksine yas zamanıdır. Babil halkı için azalan gün ışıklarının yasını tutma zamanıdır. Altı gün süren yas günlerinden sonra Babil halkı Nergal’in onlara gönderdiği salgın hastalıklar, kuraklık, yangın ve aşırı sıcaklarla başa çıkmak zorunda kalırlar. Bu dönem neşe içinde kutlanan bir bayram değildir. Bereket tanrıçası Tammuz’un heykeli kent içinde dolaştırılır ağıtlar yakılırdı. Nergal’in bu duaları duyup kötülüklerini etrafa saçmaması dilenirdi.
Bugün cep telefonuma AFAD’ın gönderdiği o korkunç seslerle ödümü koparan uyarı mesajını düşününce hemen aklıma Nergal geldi. Sanki korku filmi yapıyoruz. “Nergal geliyor kaçın” Bu mesajı kim ne için gönderdi anlamak da mümkün değil. Dünya iklim krizinin sebep ve sonuçlarını tartışırken burada alarm zilleri çalan, medya karşısında yalanlar söyleyip şov yapan yöneticiler var.
Aradan üç bin yıl geçmiş ama insanlar hala Nergal’in gönderdiği kötülüklerle uğraşıyorlar. Doğayı amansızca katleden artık kimlerse onların azmettiricilerinin kolayca sığındığı felaket tanrısı Nergal iş başında. Son yıllarda büyük kentler başta olmak üzere tüm verimli alanlarda, dere yataklarında ifrata varan gereksiz ve acemice yapılaşma, HES, RES, TOKİ çılgınlığına on binlerce maden ve taş ocağı ruhsatı ilave edildiğinde şaşıracak bir şey yok esasında. Bu eylemler Nergal’e davetiye yollamış olmuyor mu?
Anadolu’da on binlerce yıllık kültür konglomerasında yaşayan halklar zamanı ölçmek için çok farklı yöntemler kullanmışlardır. İnsanlar uzun bir zaman sonra tekerleğin icadından önce yaşadıkları coğrafyayı algılamaya başladılar. He şeyden önce karanlık vardı sonra ışık oldu. Güneş ay ve yıldızlar ortaya çıktı. Oysa bunlar zaten milyonlarca yıldır vardı. Olmayan şey insanların algılayamadıklarıydı.
Zaman içinde bu somut olguları gözleyen insanlar soyut bir kavram olan zamanı ve tanrıları oluşturdular. Daha doğrusu yarattılar. İnsanlar güneşin hareketini izleyerek “gündüz” ve “gece” kavramının tefrikine vardılar. Sonra ayın hareketlerini izleyerek önce küçüldüğünü sonra da büyüdüğünü gördüler. On beş günlük iki hareketi izleyerek “ay” kavramına vardılar. Daha sonra da mevsimlerin; ısı değişimiyle güneşin hareketlerinin bağlantısını keşfettiler. Mevsimler ve yıl kavramı da böylelikle ortaya çıkmış oldu. Yılın başlangıcı hep kutlamalara sahne oldu. Zamanı en ustaca ölçen ünlü Babil rahipleri saatleri, haftaları ve yılları gökyüzüne bakarak hesapladılar. Babilli ulu rahipler günümüz elektronik cihazlarını kıskandıracak hassaslıkta zamanı ölçmeyi başarmışlardı.
Bu yıl gündönümü 21 haziran Salı günü Türkiye yerel saatiyle 12:13 de gerçekleşecek. Bu saatin ve günün önemini kaç kişi biliyor Türkiye’de, söylemek zor. Belli inanç gruplarının kutlamalar yaptıklarını biliyoruz. Özellikle Stonehenge bölgesinde büyük bir kitlenin bir araya gelerek kutlamalar yaptıkları söylenebilir.
Türkiye’de Nergal günlerini görmeye uzun zaman önce başladık. Covid 19, diğer salgın hastalıklar, seller, heyelanlar, enflasyon, hayat pahalılığı, doğa katliamları, cinayetler, yalanlar ve akla hayale sığmayacak kötülüklerin görüldüğü günler yaşıyoruz. Nergal’in hiç insafı yok demek ki.
Dinler tarihi uzmanı Mircea Eliade[6] bazı önemli kuramlar da geliştirdi. Bunların en belirgini dinlerin zaman içinde siyasi olayların gelişimine göre birbiriyle etkileşiminin kaçınılmaz olduğudur. Buna “senkretizm kuramı” adını vermek mümkündür.[7] Eğer dinler tarihini araştırmaya Mezopotamya’dan başlasa idik tanrılar panteonunun aktörlerinin benzerliği karşısında şaşırabilirdik. Öncelikle koruyucu tanrılara bakmak gerekir. Her kent devletinin koruyucu tanrısı ya da tanrıçası vardı. (MÖ.5 binler belki de daha önce) Kim bilir ne zaman başlayan bu “korunma” ihtiyacı günümüze kadar gelen bir inanıştır. Korunmak için dualar edip tanrılara/tanrıçalara ya da azizlere adaklar adayanların sayısı hiç te az değildir. Kent tanrısı geleneği tarih boyunca devam etmiş hatta günümüzde tek tanrılı dinlerde azizler düzeyinde sürmektedir: Örneğin, İngiltere koruyucu azizi ST: George, İrlanda koruyucu azizi St: Patrick, vb. devam ede gelmiştir.
İlkçağda Mezopotamya’da iklim koşullarından kaynaklanan “Fırtına Tanrısı” kavramı gelişti. Şiddetli fırtınalar can alıyor, barınaklara, tarım ürünlerine ve hayvanlara zarar veriyordu. Bu kadar güçlü olan fırtına tanrısına Sümerler “Iskur” adını verdiler. Babililer “Adad”, Asur ve Kenanlılar ise “Baal” adını verdiler.[8] Tanrılara ne isim verildiğinin önemi var ama yine de tanrıların özelliklerinin, gücünün kaynağının ve nereyi koruduğunun dinler tarihi açısından önemi büyüktür.
Sümer mitolojisi baş tanrı olarak “An/Anu” yu işaret eder. Diğer Sümer tanrıları olan Enlil, Enki ve İanna’nın babası olduğuna inanılır. Sümer inanışında tanrılar da insanlar gibi evlenir çocuk sahibi olabilirlerdi. An/Anu başkent Uruk’un koruyucu tanrısıydı ve en yüksek sayı olan 60 ile sembolize edilirdi.
An’ın oğlu olan “Enki” suların tanrısı bir çok adla anılırdı: Apsu/azsu adı verilen yarı keçi yarı balık bu tanrının özellikleri arasında magi ve bilgelik gibi önemli unsurlar da vardı. Bu bağlamda Yunan mitolojisinin Poseidon’unu da anmak gerekir. Bu da sözünü ettiğimiz sekretizme örnek teşkil eder. Gılgamış Destanı tüm Sümer mitolojisini anlatan elimizde kaydı olan ilk destandır. Bu bağlamda yeraltı tanrılarını incelediğimizde karşımıza ilginç bir tablo çıkacaktır.[9]
Yeraltı tanrı ve tanrıçaları hemen hemen tüm mitolojilerde ortak özelliklere sahiptir. Kronolojik olarak sıralamak gerekirse Mısır, Hindu, Sümer, Babil, Yunan, Roma ,vb. sıralaması 5 bin yıllık gelişimi özetleyebilir.
Nergal, Anubis, Kali, Osiris, Apophis, Ah Puch, Shinigami, Hel, Hades, Pluto gibi adlar yeraltı veya ölüm tanrı ve tanrıçalarına verilen adlardır.[10] Kötülüklerin yeraltına toplanması iyiliklerin ise gökyüzüne saçılması insanın yaratıcı gücüyle alakalıdır. Mitolojik hikayelerde karanlıklar ve aydınlıklar vardır. İyilik ve kötülük ana temayı oluşturur. İyi olanın kötü, kötü olanın da iyi olduğu zamanlar da vardır. İnsanların değişken karakterinin iyiyle kötüyü de etkilediği varsayılmalıdır. Düalite prensibi her ne kadar felsefede özellikle de din felsefesinde belirgin bir unsur olsa da bu her zaman doğru değildir.[11] Babil rahipleri arasında yaygın olan arınma ritüellerinin temel unsuru kirlenen ruhları arındırma esasına bağlıydı. İmparatorluğun acımasız yönetimi her türlü şiddete başvurarak halktan vergi toplamayı kendinde hak olarak görüyordu. Hamurabi kanunları[12] bu anlamda bir örnek olarak incelenebilir. Böylesine sert ve katı bir rejimin hüküm sürdüğü topraklarda din krallar için en önemli silahtı. Nippurite rahipleri arınma ritüellerini “Gullubu riti” olarak adlandırıyorlardı. Sadece asil ailelerin sağlıklı çocukları rahip olmaya hak kazanıyordu. Engelli çocuklar asla rahip olamazlardı. Babil dini uzun bir süre Mezopotamya’da etkili olmuştur. Pers ve daha sonra Yunan dinlerini ve ritüellerini de etkilemiştir.
Gündönümünün farklı kutlamalarının olması bir yerde inanç coğrafyasının ne kadar farklı olduğunu da göstermektedir. En uzun gün olarak anılan yaz gündönümünün bu yıl yoğun yağmur ve sel baskınlarıyla birlikte gelmesi acaba neyin işareti olabilir?
[1] Sümer Mitolojisi – Dünya Mitolojisi
[4] Irra | ancient god | Britannica
[5] Top 10 Ancient Mesopotamian Gods (ancienthistorylists.com)
[6] Mircea Eliade – Vikipedi (wikipedia.org)
[7] Senkretizm – Vikipedi (wikipedia.org)
[8] Sümer Tanrıları – Sümer Panteonu – Tİ YAZAR (tiyazar.com)
[9] Top 10 Ancient Mesopotamian Gods (ancienthistorylists.com)
[10] 319359 (dergipark.org.tr)
[11] Düalite – Vikipedi (wikipedia.org)
[12] Hammurabi Kanunları – Vikipedi (wikipedia.org)