Bu sonbahar seyahatimin son durağı olarak Murat Dağı’nda keşifler yapmayı planladım. Gediz Belediye’sinin dağ tesislerinde konaklayarak kayın ve kavak ormanlarını, kayak tesisini, su kaynaklarını araştırıp fotoğraf çekmeyi, zaman kalırsa da biraz yürüyüş yapıp kondisyonumu artırmayı düşündüm. Murat dağı Kybele’nin ana yurdu olarak da anılıyor kimi çevrelerde. Ege’nin bu en kuzey ucunda yer alan dağın bir su deposu olduğunu oluşturduğu 3 büyük akarsu ve bir gölden anlıyoruz. Gediz, Büyük Menderes ve Sakarya nehirleri ile Eber gölü Murat dağından beslenmektedir. Sularla ilgili medyada sık sık halk protestolarının yer alması da katliam sırasının Murat Dağına geldiğini işaret ediyor.
Murat Dağı: Suyun kaynağındaki altın – YouTube
Murat Dağı Saldırı Altında! (Haber/Belgesel) – YouTube
İktidara yakınlığı ile bilinen şirketler uzmanların verdiği tüm olumsuz çevre raporlarına rağmen sondaj alanlarını genişletip kendi yan şirketlerine devrederek yeni sondajlar için hukuki zemin hazırlıyorlar. Halkın bu gözü dönmüş şirketlerle mücadele edecek gücü olmadığını da biliyorlar. Burada isim vermek istemiyorum ama doğa katliamlarına gözünü kırpmadan ruhsat veren bürokratların kimler olduğu da çok iyi biliniyor.
Dağa çıkan yol kış turizmi de düşünülerek parke taş yapılmış. 800 metreden başlayan ve zirveye 2309 metrelere kadar giden bir de çok zor bir yürüyüş parkuru var. Dağın belirli bir kaplıca potansiyeli var. Sanırım bu nedenle 1987 yılında bakanlar kurulu kararıyla “Turizm Merkezi” olarak ilan ediliyor. Bu da sadece Türkiye’de olabilecek en büyük paradoks. Hem turizm merkezi hem de maden arama sahası. Buna yetkililer uyduruk kaydırık cevaplar vereceklerdir aynen Kaz Dağlarında olduğu gibi. Bu yüzsüzlüğe ve pişkinliğe söyleyecek söz yok.
Dağın bitki örtüsü ağırlıklı olarak çam türleri fakat 1500 metrelerden sonra kayın (Fagus orientalis), Gürgen (Carpinus betulus), Ihlamur (Tilia rubra), Kızılcık (Cornus mas), Fındık (Corylus avellana), Ceviz (Juglans regia), Porsuk (Taxus baccata), Ilgın (Tamarix sp.), Akça ağaç (Acer sp.), Kara mürver (Sambucus nigra), Ihlamur (Tilia rubra), Söğüt (Salix sp.) gibi türler doğal ortamları içinde yer alıyorlar. Genellikle dağa bakıldığında yeşil ve sarı tonlarını görüyoruz. Dağın zirvesine kadar çıkıp sarı renkleri arıyorum. Çok geniş bir alan. Vadiler iç içe geçmiş. Açılan orman yollarından giderek fotoğraf çekmeye çalışıyorum. Açılan yollara kaya parçaları düşmüş. Bazı yerler geçit vermiyor. Aslında dron kullanmak gerekiyor ama benim dronum yok. Derin vadilerin içinden akan dere kenarlarında ağırlıklı olarak kavak türleri var.
Doğa derneği’nin Murat dağı için hazırladığı kitapçık ilginç.
Türkiye, endemik bitki taksonu sayısının 3000 olduğu Avrupa kıtasının on beşte biri kadar yüz ölçümde olmasına rağmen 3700 endemik taksona sahiptir. Öyle ki tek başına Antalya ili sahip olduğu 840 endemik bitkiyle pek çok Avrupa ülkesinden (Yunanistan 820, İtalya 700, Fransa 140, Bulgaristan 43, İngiltere 17, Polonya 3, İsviçre 1) kat be kat zengindir. Bu zenginliğin farkında olmayan ve sürekli bu hazineyi tartaklayan cahiller olmasa belki de dünyanın sayılı flora ve fauna ülkelerinden biri olma şansımız olurdu. Cahil olduklarını söyleyince kabul etmeyenler çoğunlukta. Murat dağında turistik tesis işletenler de ormana gelenlerin kaplıcalara gelen ahali olduğunu düşünüyor.
Murat dağı endemik türler bakımından da oldukça zengindir. Burada saptanan 890 taksondan 116‟sı Türkiye için endemiktir.[1] Bu bilgiler doğal olarak akademik araştırmalar yapan bilim adamları için önem taşır. Öte yandan gelecek kuşaklar için ekosistemi korumak ve geliştirmek görevi de federal ve yerel idarelerin görevidir. Doğal kaynakların tümünü yok ederek paraya tahvil etme sevdasında olanlarla doğayı korumak ve geliştirmek sevdasında olanların savaşı giderek şiddetleniyor. Bu savaşın şu anda görünen kazananı şirketler ve iktidarlar. Kaybedeni de Anadolu halkı. Her geçen gün hazinesi mum gibi eriyen, yanan, tarumar edilen fukara Anadolu insanı. Paradokslar ve oksimoronlar cenneti Anadolu.
MURAT DAĞI’NIN ÜÇTE BİRİ YOK OLACAK – Gazete Yeni Kütahya (gazeteyenikutahya.com)
Kayak merkezine giden yolda tek tük yol kenarına park etmiş araçlar göze çarpıyordu. Araçların hangi amaçla orada bulunduklarını anlamak zordu. Ya mangal yapanlar, ya kaçak avcılar ya da mantar toplayanlar olma ihtimalleri var. Kayak merkezi terk edilmiş gibiydi. Kışa hazırlık gibi bir hareketlilik de göremedim. Köylülerin bir yerden bir yere traktörlerle odun taşıdıklarını saymazsak in cin top oynayan bir kayak merkezi. Başıboş gezen köpek bile yoktu. Tek liftli kısa ve dik bir kayak pisti. Genellikle ocak ayında kar yağıyormuş. Kayak merkezinin güney batı tarafında bir kuşak halinde yaprak döken ormanların fotoğraflarını çekiyorum. Daha yakına gitmek için orman yollarına girmek gerekiyor. Ormancıların söylediğine göre kayın ormanları dağın kuzeybatısında Söbealan sırtına bakan yamaçlarda Bereker Tepe doğusuna kadar devam ediyormuş, Ayrıca kuzeydoğuda Ardıçoluk Tepesi ile Murat Dağı‟nın uzantısı durumunda olan doğudaki Gökdağ‟ın kuzey ve kuzeybatı yamaçlarında belirli alanlarda görmek mümkünmüş. Buraya sonbahar çekimleri için tekrar gelirsem ormanlara gitmek için bir traktör kiralamanın şart olduğunu defterime not ediyorum. İki full gün yeterli. Sabah gün doğumunda ve gün batımında da sis oluştuğu düşünülürse çok iyi kareler yakalanabilir. Kalacak yer olarak da belediyenin termal tesislerinin bulunduğu alanda bungalovlar var. Son derece konforlu ve ısıtması mükemmel.
Murat dağı keşif gezimin sonunda kesif bir sis altında zorla dağdan iniyorum. Murat dağının keşfedilmeyi bekleyen daha bir çok sırrı olduğundan eminim.
[1] Murat dağı‟nda yetişen endemik bitkilerin materyali, Ali Çırpıcı (1981) tarafından hazırlanan ‟Murat Dağı (Kütahya Uşak)’nın Florası Üzerine Araştırmalar‟ konulu doçentlik tezine dayalıdır.