Bir ODTÜ öğrencisinin günlüğünden alıntı :
Tarih 5 Mart 1971
“Sabahları erkenden uyanıp yollara düşersiniz. Kahvaltınızı kantinde yapacaksınız. O da bir bardak çay, bir simit. Otöbüslerden birine binip bir köşeye çekilir, paltonuzun yakalarını kaldırıp ısınmaya çalışırken yolun iki yanına kürenmiş karları izlersiniz. Otöbüsün yarısı ancak dolu. Uyuklamayan yok gibi.
Saat 06:30.
Okulun girişinde jandarma ve polisler otöbüsü durdurup bizi indiriyorlar. Otobüslerin içeriye girmesi yasakmış. Yürüyerek gidecekmişiz. Okula jandarmanın girmesi, polisin girmesi inanılır gibi değil.
O zamanlar üniversiteler “özerk”. Okulumuz ise bireysel özgürlükler cenneti ODTÜ. Cennet işgal edilmiş. Ellerindeki makinalı tüfeklerle bizim yaşımızdaki askerliğini yapan kardeşlerimiz bize düşman gibi bakıyor.
Merak ediyor, soruyoruz.
“Neler oluyor?”
“Anarşistler okulda saklanıyormuş.”
“Bulundular mı?”
“Arama devam ediyor. Siz de ortalıklarda dolanmayın.”
Rektörlük binasının oraya geldiğimizde yurtların oradaki kalabalığı görüyoruz. Futbol stadyumuna doldurulan öğrencilerin o soğuk havada ince gömleklerle pijamalarla dipçiklerle itilip kakıldıklarını görüyoruz.
Öğrenci kalabalığı artıyor. Kimseden ses çıkmıyor. Orada o gün yaşamımda artık bir şeylerin eskisi gibi olmayacağını hissettim.
Özgürlükler cenneti okulum artık bir hapishaneye dönüşüyordu. Öğrencilerin arasında sert münakaşalar, yumruklaşmalar küfürleşmeler oluşuyordu.
Dipçiklerin gölgesinde, bazı gizli güçlerin amaçları doğrultusunda üretilip kurgulanan bir yalanın, okulumuzun,medyanın ve zihnimizin duvarlarına silinmeyen boyayla yazılmaya başladığı bir dönem başlıyordu.
Bir birey olarak, toplumun bir ferdi olarak her an yok edilebilir, susturulabilir, itilip kakılabilir bir konuma geliyorduk.
Devlet bizim özgür bireyler olarak yaşamamıza, özgür düşünmemize ve düşüncelerimizi özgürce ifade etmemize izin vermeyecekti.
Artık “Balyoz Harekatı” başlamıştı…..”