web analytics

Giriş
Haber ajanslarına yansıdığı kadarıyla ; DPT Genel Başkanı Sayın Ahmet Türk, hükümetin “Kürt Açılımı” konusunda İçişleri Bakanı Beşir Atalay ile yaptığı görüşmede, etnisitenin Anayasa’ya girmesi yönünde bir taleplerinin olmadığını, “Anayasa’nın milliyeti olmamalı, demokratikleşme Kürtlerin de sorunlarını çözer.” ifadesini kullandığı; Sayın Beşir Atalay ‘ın ise , “Devlet olarak bu projenin arkasındayız,sorunun çözüm yeri TBMM’dir.” Vurguladığı belirtiliyor.
Bu demeçlerle Türkiye belki de tarihinin en önemli siyasi dönemlerinden birine giriş yapmaktadır. Hükümetin bu cesaretli adımının ardında neler olduğu da en hararetle tartışılan konuların başında yer almaktadır.
“Kürt Sorunu” ya da “Kürt Açılımı” konusunun son derece karmaşık olduğunu vurgulamak gereklidir. Toplumun geniş kesiminin bu konuda yeterli bilgisi yoktur.Sorunun tarihi gelişimini incelemek, sorunun kaynağını ve Kürt açılımının bugün neden gerekli olduğunun, ve giderek bu açılımın siyasi sonuçlarının neler olacağının tarihi bir perspektif içerisinde incelenmesinde sonsuz yararlar vardır.
Bu yazı dizisinde günümüzden başlayarak geçmişe gidecek “Kürt Açılımı” ya da “Kürt Sorunu” olarak tanımlanan siyasi ve sosyo kültürel olayların perde arkasını tarihi perspektifinden özetlemeye çalışacağız.

Bugünün Polemikleri

Siyasi olarak AKP Hükümeti artık geriye dönemeyeceği bir yola girmiş durumdadır.
Hükümetin bu açılımına en sert tepki MHP başkanı Sayın Devlet Bahçeli’den gelmiştir.Sayın Bahçeli, partisinin Antalya İl Kongresinde yaptığı konuşmada partisini ve parti tabanını da bağlayıcı çok ciddi beyanatlar vermiştir.Ağır ithamlar ve eleştiriler getirdiği yaklaşımla “Kürt Açılımı “ siyasi adımına destek vermeyeceğini ; açılımın Türkiye’yi bölmeye yönelik olduğunu ileri süren Bahçeli, MHP’nin bölünmeyi çözüm olarak kabul etmesinin mümkün olmadığını açıkça beyan etmiştir.
CHP ise daha ılımlı (Siyaseten ) bir yol izlemiş Sayın Deniz Baykal kendilerine (Partisine ) somut önerilerin getirilmediği, bu nedenle ortada konuşulacak bir konu bulunmadığını,giderek bu açılımın muhatabının “Kandil” ve “İmralı” ya davetiye çıkardığını ima ve beyan ederek dolaylı yoldan açılıma destek vermeyeceğini vurgulamıştır.
DPT ise parti içinde farklı görüşlerin bulunduğunu kanıtlayan çelişkili mesajlar vermektedir. Bir yandan hükümetin tutumu desteklenirken öte yandan ,hükümetin “açılım” yaklaşımı ile demokratikleşme siyasetinin sahte olabileceği ima edilmekte giderek DPT içerisindeki PKK etkisini nötralize etme stratejisinin göstergesi olan ,“İmralı “yı devre dışı bırakma taktiklerine prim vermeyeceklerini söyleyen DPT miilletvekilleri de vardır.
Bu bağlamda yurtiçi (siyasi ) polemiklerine bakıldığında AKP hükümetinin “Kürt Açılımı “ kampanyasını tam olarak destekleyen siyasi bir grubun olmadığı görülmektedir.Eğer konu TBMM çatısı altında bir “demokratikleşme hareketi” ile Anayasa değişikliği aşamasına getirilirse yeterli oy desteğinin olmadığı ortadadır.Zaten henüz somut olarak nasıl bir paketten söz edildiğine ilişkin kesin bir bilgi de mevcut değildir.
Şu ana kadar PKK ‘nın silah bırakması,Anayasa’nın 220. Maddesine işlerlik kazandırılması gibi MGK ‘da konuşulan bazı konuların sözü edilmektedir ama “açılım”ın tam olarak neyi ifade ettiği bir taslak olarak medyaya açıklanmış değildir.
Öte yandan AB nezdinde bazı beyanatlardan anladığımız kadarıyla AKP ‘nin bu açılımı Avrupa Ülkeleri tarafından olumlu karşılanmaktadır.İsveç Sosyal Demokrat partisi sözcüsünün CHP ‘nin açılım konusundaki tutumuna ilişkin sitemleri de dikkat çekicidir.
Uzun bir süredir AB ile uyum sürecinde Masaya yatırılan paragraflar arasında “Kürt Konusu” etnik bir konu olarak değil fakat ”bireysel özgürlükler ,demokrasi ,insan hakları ve hukuk devleti” kriterlerinde ele alınmaktadır.Muhalefetin bu kampanyayı AB’nin etkisinde ve denetiminde yaptığı suçlamaları ise uzmanlar tarafından bir iç politika kurnazlığı olarak görülmektedir.
Nitekim Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış’ın demeci son derece manidardır:
“Ümit ediyoruz ki muhalefetimiz de bu tarihi dönemeçte, Türkiye’nin sorununu çözme çabamıza katkıda bulunur. Çözümsüzlüğün değil, çözümün bir parçası olma yolunda gerekli fikir değişikliğine gider ve bizlere katkıda bulunur diye düşünüyorum”

Birinci bölümün sonu

Kürt Açılımı ( 1 )

Post navigation