web analytics

Küçük Menderes (Kaystros)  Bozdağlar’ın (Tmolos), 2159 metrelik zirvesi ile 2070 metrelik Kumpınar Tepesi arasındaki Karakoyun Yaylası’ndan doğar, 175 kilometrelik dik vadiler arasından yolculuğunu Pamucak civarında Ege deniziyle buluşarak tamamlar. Bu toprakların tarihi coğrafyasını dağlarına ve akarsularına göre okumak çok kolay değildir.

Bu dağlar ve akarsular Anadolu’nun kadim halklarının  yurdudur. Lydialılar da bu halkların sentezidir.   Hermos (Gediz) ve Kaystros (Küçük Menderes, Κάυστρος) ırmaklarının vadilerini kapsayan coğrafyada MÖ II. bin yılın ikinci yarısından itibaren  varlık gösteren topluluklar oldukları anlaşılmaktadır. Herodotos, Troia savaşından itibaren “Herakles” oğullarının bölgede beş yüz yıl hüküm sürdüğünden bahseder. Lydia adının da daha önceleri bu bölgede yaşayan Maionialılar olarak anılan Lydia halkına kendi adını veren Kral Atys’in oğlu Lydos’tan türediğini anlatır. Bu ne kadar doğru söylemek kolay değil. Heredotos’un duyduğu hikayeleri anlattığı bilinir.  

İlkçağ tarihi coğrafyasını araştıran yazarlara göre[1]  Kaystros  havzasının bugün İzmir ilinin Kiraz (Koloe) ve Beydağ (Palaiapolis) ilçelerinin yer aldığı doğu kesimine “Kilbiani Ovası” (Κιλβιανὸν πεδίον); Ödemiş (Birgi), Tire (Thyraira)  ilçelerinin bulunduğu batı kesimine ise “Kaystros Ovası” (Καυστριανὸν πεδίον) denilmekteydi.[2]

Bölge halkına ise “Kilbiani” adı veriliyordu.

İyonya’nın en önemli kentlerinden biri olan Ephesos’un kuruluş tarihi konusunda farklı bilgiler var. Diğer Anadolu kentleri gibi minimum 8-10 bin yıllık bir geçmişe sahip olduğu konusunda hiç şüphe yok. Bilindiği gibi önemli liman kentler genellikle akarsuların denize döküldüğü noktalarda kuruluyor. Miletos, Priene, Ege kıyılarının en önemli liman kentlerden sayılabilir. Deniz ticaretinin en hareketli noktaları işte bu limanlardır.  

Tüm Ege sahili boyunca İyon ve yerel halklar tarafından yirmiden fazla ticaret limanı (koloni) kurulmuştur.  Akarsu ağızlarına kurulan liman kentleri zaman içerisinde alüvyonların limanı doldurması nedeniyle önemini kaybetmiş, şehir halkı ise başka kentlere göç etmek zorunda kalmıştır. Akarsuların dışında depremlerle yok olan kentler de az değildir.

 Teira (Tire): Küçük Menderes (Kaystros) havzasının önemli bir kentiydi. Konumu, zengin su kaynakları, verimli toprakları ile bir cazibe merkeziydi. Ephesoslu zenginler, üst düzey bürokrat ve komutanlar mesire-sayfiye yeri olarak tercih ettikleri Teira’ya bahçeli köşkler ve mermerden saraylar yaptırmışlardı. Fakat yer sarsıntıları Teira’yı da rahat bırakmadı. M.S. 260’da çok şiddetli bir deprem kenti yerle bir etti.

Roma Asya vilayetinin başkenti Ephesos kent  limanı  Kaystros (K. Menderes)  nehrinin alüvyonlarıyla bugün denizden 10 kilometre uzaklaşmıştır. Ephesos kentinin kuruluşu konusunda farklı tarihler verilmesine karşın İyon kolonisi olarak limana yakın konumunu MÖ. 10. Asırda aldığı tahmin edilmektedir. Kentin bugün görünen kısmı Anadolu’daki çoğu antik kent gibi Roma döneminden kalmıştır. Arkeolojik kazıların devam ettiği antik kentte alt katmanlara ulaşıldığında kentin tarihi daha net ortaya çıkacaktır.  

Savaşların ve göçlerin hiç eksik olmadığı bu bereketli topraklarda Lydia krallığının  üç farklı hanedan tarafından  idare edildiği belgelerle sabittir: Atyadlar, Heraklidler ve Mermnadlar. Klasik Lydia Krallığının en güçlü dönemi ise kral Gyges ile başlayan Mermnad krallarının hüküm sürdüğü MÖ.760 ile MÖ.550 yılları arasındadır. Mermnadlar Hanedanı’nın 210  yıl kadar süren egemenliği süresince, eskiden hiç önemli olmayan Lydia devleti birinci derecede önem kazandı ve Anadolu topraklarının hemen hemen yarısını egemenlikleri altında aldı. Gyges ve onu izleyen krallar Ardys, Sadyattes, Alyattes ve Kroisos dönemlerinde Lydia Devleti, tüm orta doğudaki   saygın krallıklar arasında önemli bir yer almıştır.

Lydia başkenti Sardes, Pers istilasına  kadar olan süreçte altın yıllarını yaşamıştır denebilir.  Heredotos eserlerinde hep Yunanlılarla Perslerin savaşlarını anlatır ama  Lydia ve Pers krallıkları arasındaki savaşı da  anlatır. Bu anlatılanların ne kadar doğru olduğunu teyit etmek için elde belge yoktur. Ona göre MÖ 546 yılında Kral Kroisos sınırlarında yükselen Pers etkisini kırmak amacıyla büyük bir savaş planlar.

Askeri ve ticari  uzmanlar böyle bir savaşın yenildikleri taktirde getireceği yükün Lydia’nın sonunu hazırlayacağını düşünerek savaşa karşı çıkarlar. Ama iktidar gücüyle başı dönen Kroisos savaşı rüyalarında da görmeye başlar. Zamanın ünlü kahinlerine danışmaya karar verir. Ama hangi kehanet merkezinin daha iyi olduğunu anlamak için; Anadolu’daki Brankosoğulları denilen rahip ailesinin yönettiği Didim Apollon Tapınağına, Yunanistan’daki Delphoi kehanet merkezine, Delphoi’den sonra Yunanistan’ın ikinci büyük kehanet merkezi olan, tapınaktaki kutsal meşe ağacının yapraklarının çıkardığı sesleri kullanarak kahinlerin gelecekten haber verdiği Dodona Zeus Tapınağına, ve Abai, Oropos ve Lebadeia kentlerindeki kehanet merkezlerine, Libya çölündeki Zeus Ammon kahinine adamlarını göndererek hepsini teste tabi tutar.

Bu test sonucunda Delphoi tapınağının en iyi kehanet merkezi olduğuna karar verir. Bunun da ayrı bir hikayesini kitabında anlatır.  Heredotos Tapınağa kralın yolladığı hediyeleri de anlatır. Toplanan vergilerden 45 cm uzunluğunda, 22.5 cm genişliğinde, 7.5 cm yüksekliğinde 117 tane külçe döktürür. Külçelerin dört tanesi som altından diğerleri altın gümüş karışımıdır. Som altından on talanton (yaklaşık 250 kg) ağırlığında bir aslan heykeli, biri altından (200 kg ağırlığında) diğeri gümüşten (600 amfora alacak büyüklükte) iki tane krater (iki kulplu kap) yaptırır. Bunların dışında güğümler ve heykellerden oluşan diğer hediyeleri de ekleyerek, tüm bu sunuları Perslerle yapacağı savaşın sonucunu öğrenmek için Delphoi’ye kehanet merkezine gönderir. Delphoi kâhini Pythia, hediyeleri memnuniyetle kabul eder. O devirde Delphoi aldığı hediyelerle zenginleşip ününü tüm Akdeniz ülkelerine yaymıştır. Pythia’nın  kehanet yazıcıları  sembolik anlamlar taşıyan ve çok anlama gelen kelimeleri şiir biçiminde  yazarlar. İlk bakışta bir anlam vermek zordur. Yazıcılar kehaneti her iki anlama gelebilecek şekilde oluştururlar: eğer kral savaşa girerse  bir krallığın yıkılacağını yazarlar. Bu kehaneti savaşı Lydia’nın kazanacağı şekilde anlayan kral savaş emrini verir. Uzun ve kanlı bir savaş olur. Ama  savaş sonunda yıkılan krallık kendi krallığı olur.[3] 200 yıl süren Pers egemenliğinde yaşayan Lydia sonrasında diğer Anadolu halkları gibi MÖ 334’de İskender ve MÖ 130 yılında Roma yönetiminde varlığını sürdürmüştür.[4]  

Kaystros vadisi, diğer adıyla Küçük Menderes vadisi erken ilkçağdan itibaren özellikle bol suyuyla Kaystros nehri  ve verimli tarım alanları ile  çok önemli bir tarım ürünleri merkezidir. Gerek koloniler döneminde gerekse de Roma Dönemi’nde bölgenin en önemli kentleri Asya Eyaleti’nin başkenti Ephesos ve tarım ürünleri  merkezi Hypaipa’dır.  Günümüz Tire ilçesi, bu iki kente bağlı bir gelişme göstermiştir. Bu kentlere bağlı olarak tarımsal üretim yapan daha küçük kırsal yerleşimleri arasında Bonitai, Almoura, Dideiphytha,  Lydomoundeitai, Savenda sayılabilir. Günümüzde bu yerleşimlerden geriye fazla bir şey kalmamıştır.

Türkiyede tüm nehirlerde olduğu gibi Küçük Menderes sularına  karışan tarım ilaçları ve ağır metaller, akarsuda yaşayan canlıları ve akarsudan yararlanan insanları tehdit etmektedir. Bayındır, Tire, Ödemiş ve Torbalı’da faaliyet gösteren sanayi kuruluşlarının ağır metaller ve kimyasallardan oluşan atıklarını hiçbir arıtma işlemine tabi tutulmadan nehre deşarj etmeleri ne yazık ki önlenemiyor.[5]

Nehir üzerinde, sulama amaçlı olarak inşa edilen Beydağ Barajı 2007 yılında, Burgaz Barajı ise 2015 yılında işletmeye açılmıştır. Bu iki baraj dışında yine tarımsal sulama amaçlı olarak Bademli, Çatak, Aslanlar, Karakızlar ve Eskioba göletleri de 2013 yılından itibaren hizmete alınmıştır. Ayrıca, nehir kolları üzerinde Aktaş, Ergenli, Rahmanlı ve Uladı barajlarının inşaatı da devam etmektedir. Küçük Menderes Nehir havzasındaki göl ve akarsuların balık faunası ile ilgili olarak, günümüze kadar yapılan çalışmalarda 15 familyadan 26 taksonun varlığı bildirilmiştir.[6] Nehir ana kolundaki kirlilik ve habitat kaybı aşırı orandadır.  Havza içerisinde yer alan Kiraz, Bayındır, Ödemiş ve Tire ilçelerinde tarım, hayvancılık ve bunlara bağlı sanayi faaliyetlerinde çok hızlı bir büyüme söz konusudur. Bu faaliyetlerin, havzaya yüksek miktarda kirlilik yükü bıraktığı ve bu durumun kaynak noktalarından itibaren hemen hemen nehirdeki tüm canlı yaşamını olumsuz yönde etkilediği birçok çalışmada rapor edilmiştir. Tarım ve Orman Bakanlığı, Su Yönetimi Genel Müdürlüğü tarafından yapılan çalışmada da, havzada çevresel baskı oluşturan faktörlerin kentsel kanalizasyon, endüstriyel atık sular, tarım ve hayvancılık faaliyetleri, zeytincilik, balıkçılık, düzensiz depolama sahaları, taş ocakları, çimento fabrikaları ve madencilik faaliyetleri olduğu belirtilmektedir.

Anadolu’nun su kaynaklarının bu şekilde hoyratça tahrip edilmesine göz yuman seçilmiş ve atanmış yetkilileri anlamak mümkün değil. Nehir tanrısı Kaystros’un tapınım gördüğü günlerden bu yıkım ve yağma  günlerine geldik. Bölge insanı kendi kısa vadeli küçük çıkarları için  bir nehrin yok olmasına göz yumuyorlar. Giderek çölleşen Anadolu toprakları çığlık atmaya devam ediyor.   


[1] (Plinius, NH., V.110; Herodotos, V.101; Homeros Il, 866, XX, 385; Strabon XIII.4.5)

[2] Doç. Dr. Hüseyin ÜRETEN Adnan Menderes Üniversitesi – Aydın

[3] 13506 (dergipark.org.tr)

[4] A New Corpus of Greek and Latin Inscriptions from the Kaystros River Valley in Southern Lydia – Research Bulletin (harvard.edu)

[5] Küçük Menderes Nehri’nde toplu balık ölümleri – Son Dakika Cumhuriyet’in Egesi Haberleri | Cumhuriyet

[6] 1365806 (limnofish.org)

Kaystros/ Astarpa-Küçük Menderes

Post navigation