Türkçede söyleyişiyle Heredot, bazı kaynaklarda tarihin babası olarak söyleniyor. Hangi anlamda olduğu tartışmalı. Kimine göre tarih yazıcılığında ilk olduğu için, kimine göre de geçmişi bir baba ya da dede gibi anlattığı için.
Oysa tarih yazıcılığı her zaman geçmişin fotoğrafını okumak anlamına gelmiyor. Halikarnassos’lu Herodotos. Yani bugünkü adıyla Bodrumlu Heredot. Öncelikle Halikarnasos’u anlamak gerek.
Herodotos (İ.Ö. 484-425), Halikarnassoslu olduğu halde kentin Pers dönemi öncesi tarihinden hiç söz etmez.
Strabon’un (İ.Ö. 64-İ.S.19) aktardıklarından anlaşıldığı kadarıyla, Halikarnassos, adını kentin içinde bulunduğu bölge olan Karlardan aldığı (Karia) halde bilinen ilk sakinleri Karialılar değil, Leleglerdi.
Yine Strabon’a göre, bugün İ.Ö. 3. bin yıl halkları olarak bilinen Karlarla Lelegler aynı halk değildi. Bir Dor kolonisi olarak kurulmuş olan Halikarnassos’un işgal edilen ilk yeri, muhtemelen bugünkü Bodrum kalesinin bulunduğu yerdi ve buraya tarihi devirlerde Zephyrion deniliyordu. Zamanla üç farklı halk Dorlar, bölgedeki yerli Lelegler ve Karlar ile karışıp kaynaştılar ve Halikarnasos halkı ortaya çıktı.
Heredotos sanırım kendini bir İyonyalı olarak mı görüyordu acaba? Oysa Halikarnasos bir İyon kenti değildi. İyon göçü Dor istilasıyla birlikte çok önce başlamıştı. M.Ö 10. yüzyılın başları ya da 11. yüzyılın sonlarında gelmeye başlayan İon göçmenlerinin ana yurdunun Kuzey Peloponnesos’taki Argolis bölgesi olduğu konusunda mutabık kalan tarihçilere karşın Heredotos İyonyalıların Athena’dan geldiklerini söyler.Bir çok yerde aşağıdaki ifadeyi kullanmıştır.
“gerçek İonlar aslı Atinalı olanlardır”
Batı Anadolu’ya 10 ve 11. Yüzyıllarda gelen İyonyalılar yerel halklarla (Karialılar ve Lelegler) karışarak 12 bağımsız şehir devleti kurdular.
Bunları kuzeyden güneye doğru sıralarsak:
- Phokaia (Foça)
- Klazomenia (Urla)
- Erytherae (Çeşme)
- Teos (Seferhisar)
- Kolophon (Değirmendere)
- Lebedos (Ürkmez)
- Ephesos (Efes)
- Priene (Söke)
- Myndos (Gümüşlük)
- Miletos (Milet)
- Khios (Sakız Adası)
- Samos (Sisam Adası)
Bu kentlere ek olarak sonradan birliğe katılan iki kent devleti daha oldu. Halikarnasos (Bodrum) ve Symirna (İzmir).
Bu da Heredotos’un sonradan İyonya birliğine katılan Halikarnasos’un bir vatandaşı olarak İyonyalıları her daim neden savunduğunu açıklıyor.
Heredot tarihi kitabını aslıyla karşılaştırıp sunuşunu yazan Azra Erhat tam bir Anadolu aşığı. Hocası Halikarnas Balıkçısı gibi.
“Kimleri yetiştirmemiş ki Anadolu! Homeros’tan başlayarak, Alkman, Arkhilokhos, Sappho, Allcaios, Mimnermos, Anakreon, şairlerin hepsi ya Ege kıyılarından ya da Ege adalarından. Thales, Anaximandros, Anaximenes, Herakleitos,
Pythagoras, Xenophanes, Anaxagoras… insan düşüncesinin bir ışık seli gibi fışkırıp çağlamasına öncü olan büyük adamlar Miletos’ta, Ephesos’ta, Samos, Kolophon ya da Klazomenai’da, yani hep İzmir yöresinde doğmuşlar. Düzyazı derseniz öyle: Hekataios, Kadmos ve de tarihin babası Herodotos, Ege kıyılarına inci gibi dizilmiş lonia şehirlerinde gelmişler dünyaya.”[1]
Azra Erhat’ın Anadolulu bakış açısıyla Heredot’un Hellen bakış açısının uyuşmadığı sanki tüm kitap boyunca bize hatırlatılır. Heredot Yunan ya da Hellen kimliğini benimsemiş görünüyor. O yılları düşündüğümüzde acaba insanlar hangi kimliği kullanıyordu? Konuşulan dil veya diller belirleyiciydi. Karia, Leleg, İyon, Akha, Dor, Lydia vb. gibi kimlikler de yaygındı.
Heredotos’un Karia kenti Halikarnassos’ta, İ.Ö. 490 yıllarında dünyaya geldiği düşünüldüğünde o dönemin seçkin ailelerinden birindendir, seçkin bir çevrede yaşamıştır. Eğitimli olmanın zaten bir elit ayrıcalığı olduğu yıllardan söz ediyoruz. O dönemde yaygın olan ortak dil İyon diliydi. Ama tüm Karia ve Halikarnasos Pers satrapları yönetimindeydi. Perslerin İyonyayı işgal edip satraplıklar kurdukları dönemde doğmuş ve yaşamış olan Heredotos’un genel olarak kitaplarında anlattığı Pers-Yunan savaşlarıdır.
Heredotos kitabına şu cümleyle başlar:
“Bu, Halikarnassoslu Herodotos’un kamuya sunduğu araştırmadır. İnsanoğlunun yaptıkları zamanla unutulmasın ve gerek Yunanlıların gerekse barbarların meydana getirdikleri harikalar bir gün adsız kalmasın, tek amacı budur; bir de bunlar birbirleriyle neden dövüşürlerdi diye merakta kalınmasın.”
Tarih yazıcı Heredotos eserine “araştırma” adını veriyor. Bizim anladığımız tarih anlamında kullanmıyor.
Yunancada “Historia” farklı bir anlam taşıyor. Azra Erhat sunuş yazısında buna da değiniyor:
“Öğrenmeye çalışmak, araştırmak, incelemek, keşfe çıkmak,
gezerek tanımak (bir ülke, bir kent için), sormak, soruşturmak, sorarak bilgi edinmek”, sonra da “bilmek, tanımak” ve sonunda, “sözle, ya da yazı ile bildiğini aktarmak”. Bu fiilden
türeme “historia” sözcüğü de ilk anlamda araştırma, bilgi edinme ve keşif, onun sonucunda elde edilen bilgilerin dile getirilmesi, anlatılması demektir.”
Heredotos’un yaşadığı dönem Anadolu’nun Pers hakimiyetine girdiği dönemdi. Harpagos komutasındaki Pers orduları Anadolu’yu işgal etmekle kalmadılar, bugünkü Yunanistan topraklarında da bazı bölgeleri işgal ettiler. Zengin İyonya Pers hükümdarı Kreus’un fethedip vergiye bağlamak istediği topraklardı. Üç asır süreyle satraplıklarla idare ettikleri bu topraklardan Makedonyalı İskender’in ordularının baskısıyla çekildiler.
Herodotos dokuz kitaptan oluşan eserine “Historiai” adını vermiştir. Anlattıkları gördükleri ve duyduklarının sentezidir. Mitolojik bir anlatım seçmesi birçok akademisyen tarafından ağır eleştirilere uğramıştır. Tarihi çarpıtmakla ve uydurma hikayelerle geçmişi yanlış göstermekle suçlanmıştır. En çok eleştirildiği konulardan biri de İyon/Hellen medeniyetini yücelterek diğer etnik grupları aşağıladığı yöndedir. Bu eleştiriler sürüp gitmiştir.
Benim inanmakta zorluk çektiğim hikaye Med/Pers kralının komutan Harpagos’un oğlunu öldürüp etini babasına yedirme olayıdır. Oğlunun etini yediğini ona söyleyen kral Anadolu’yu fetih seferine çıkmasını istemiştir. Bu hikayenin gerçek olmadığını ama halk arasında ağızdan ağıza dolaştığı için kitabına aldığı düşünülüyor.
Heredotos kitaplarına o dönemde antik tiyatro oyunlarında sahne alan müzlerin (Musa) adlarını vermiştir.[2] Müzler mitolojik varlıklardır. Efsaneye göre Zeus, Titan Gaia ve Uranüs’ün kızı olan hafıza tanrıçası Mnemosyne ile tam dokuz gece geçirmiştir ve her gece için bir müz doğmuştur.
- Euterpe, flüt (müzik)
- Erato, korolu lirik aşk şiirleri
- Kalliope, epik şiir
- Kleio, tarih
- Melpomene, tragedya
- Polymnia, kutsal şiirler
- Terpsikhore, dans
- Thalia, komedi
- Urania, astronomi
Müzlerin adları hemen hemen her şiirde geçer, fakat kendilerine ait bir destanları yoktur. Genellikle Apollon önderliğindeki bir koroda tanrıların bütün şenliklerinde şarkı söyler, dans ederler.
Birinci Kitap:Klio/Kleio
Heredotos ilk kitabına bu müzün adını vererek bir başlangıç yapar: Klio / Kleio’nun adı etimolojik olarak Yunanca κλέω/κλείω kökünden gelir. Tarihin perisi olarak da bilinir; “anlatmak”, “ünlü yapmak” veya “kutlamak” anlamında kullanılır. Birinci kitapta önce Perslerden, Fenikelilerden ve karşılıklı kız kaçırmalardan söz eder. Fenikeliler kral kızı İO’yu Mısır’a kaçırır. Yunanlılar da Kolhis kralının kızı Medea’yı. Birkaç nesil sonra Persler de Helene’yi kaçırmış. Burada üç mitolojik hikayeye atıfta bulunarak nedenleri üzerinde durma gayreti vardır. Bilindiği gibi bu kız kaçırmalar Altın Post, Troya ve Medea efsanelerine konu olmuştur. Heredotos detay vermez ama bu mitolojik hikayeleri birilerinden duyup derlediği de bir gerçektir. Kitabın devamında zaten Heredotos bu anlattıklarının duyduğu hikayeler olduğunu açıkça söylemektedir:
“ Pers ve Fenike anlatımı böyle. Bana sorarsanız, ben şöyle oldu ya da böyle oldu diyemem, ama Yunanlılara karşı ilk haksızlığı yapan işte şudur diye gösterdikten sonra hikâyeme devam edeceğim ve küçük kentlerden de büyüklerinden daha az söz etmeyeceğim. Zira o zamanlar büyük olan kentlerin hemen hepsi sonradan küçülmüşlerdir ve benim gördüğüm büyükleri o zamanlar küçüktüler. Böylece insanoğlunun mal mülk bakımından hep aynı düzeyde kalmadığını göz önünde tutarak, birilerini olduğu kadar öbürlerini de anlatacağım.” Kaynak: Heredotos Tarihi s.33
Heredotos kitabında Lydia hanedanlarını ve kısaca söylemek gerekirse Lydia tarihini mitolojik bir üslupla anlatır.Mermnad hanedanının beş kralının toplam 158 yıllık saltanatına değinir. Gyges’in nasıl kral olduğunu; Barbar olarak nitelendirdiği Lydia’lıların çıplaklığı nasıl ölümcül bir suç olarak gördüklerini anlatır. Gyges’in Kandaules’i öldürerek kral olmasından sonraki dönemde Lydia tarihini ve savaşları da okuruz bu bölümde. Gyges’in torunlarından Alyattes’in Miletos kampanyaları da, Delphoi bilicileriyle olan münasebetleri de kitapta yer alır. Heredotos neredeyse tüm Lydia tarihini kulaktan duyma hikayelerle anlatır. Ana tema Sardes, Miletos ve Delphoi tapınağıdır. Dramatik Sardes savaşında Persler deve kullanırlar atlar ürküp kaçınca zafer Perslerin olur.
Herototos’un tarih kitabı çok okuması keyifli ve öğretici bir kitap. Özellikle antik çağ tarihine meraklı olanlar için temel bir kaynak sayılabilir. Onun kitabı ve anlattığı olaylar hakkında olumsuz yazan veya konuşanlar vardır. Bu Heredotos’un bir tarih yazıcısı olarak değerini bence düşürmez. Zamanının tüm söylencelerini toplayıp yazması zaten yaşadığı çağa tanıklık ettiğini gösterir.
[1] Heredot Tarihi, çeviren, Müntekim Ökmen, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1973
[2] Müzler – Vikipedi (wikipedia.org)