Flamingolara hoş geldiniz denebilir mi? Denebilir. Elimizde tüfeklerle onları karşılamıyoruz ya. Fotoğraflarını çekiyoruz. Onlar da aptal değil. Avcıyla fotoğrafçıyı birbirinden ayırt edebiliyorlar içgüdüsel olarak. Flamingo ne anlama geliyor? İspanyolca ve Portekizce “Alev Rengiyle” anlamında “flamengo” kelimesinden türemiş olduğu ileri sürülüyor. Yunanca “Phoenicopterus” Kan kırmızı tüylü anlamında kullanılıyor. Zaten türe ismini veren “Phoenicopterus roseus” da en yaygın olanı.
Can çekişen bir gölün nasıl olabileceğini hiç bilmiyordum. Daha önce yok olan göllerin yatağı üzerinde yürürken kurumadan önceki halini hayal ettiğim göller oldu. Özellikle Beydağları platolarında kurumuş o kadar çok göl var ki. Göller Bölgesi adı verilen eski adıyla Pisidia bölgesinde yüzlerce büyüklü küçüklü göl var. Yarışlı Gölü işte bu göllerden biri.
Yarışlı Gölü’ne Ziyaret.
Patika Grubu ile Nusret Yakışıklı rehberliğinde Pisidia bölgesinin en ilginç göllerinden birinde, Yarışlı Gölü’nde bir doğa yürüyüşü yaptım. M.Ö. 12. yüzyıla tarihlenen bölgedeki tek Frigya yerleşkesi kalıntılarının da bulunduğu göl kıyısı gerek arkeolojik, gerekse de ekolojik yönden büyük zenginliklere sahip. Kim bilir bu flamingolar bu gölde kaç bin yıldır konaklıyorlar?
Burdur ili sınırlarında olan Yarışlı Gölü 19 familyaya ait yüzlerce tür su bitkilerinin doğal olarak bulunduğu bir sulak alan olması itibariyle her yıl flamingolar ve dikkuyruklar olmak üzere on binlerce göçmen kuşa ev sahipliği yapmaktadır.
Bilinçsiz su kullanımı kimyasal atıklar ve tarım alanlarının gölün beslenme kaynağı olan derelerin suyunu engellemesi nedeniyle her geçen yıl kuruyan göl yüzlerce mermer ocağından gelen yoğun mermer tozu nedenleriyle can çekişmektedir.
Ekolojik dengesi giderek bozulan göl koruma altında olmadığı için kaçak avcıların cirit attığı bir yer haline gelmiştir. Güzelliklerle çirkinlikleri bir arada görmek coşkuyla hüzün ve öfkenin aynı anda yaşanmasına neden oluyor.
Flamingolar gelecek yıl tekrar gelecek mi acaba? Geldiklerinde mermer tozuyla bulanan göl sularında yiyecek bulabilecekler mi?
Hiç sanmıyorum. Beş on yıl içerisinde bu gölün de ölümü gerçekleşeceğe benziyor. Bu gidişatı engelleyecek bir halk hareketi de ortada görünmüyor. Göl etrafında tarım yapan köylülerle konuşuyorum.
Yetişkin çocukları büyük şehirlere göç etmiş. Yalnız kalmışlar.
“Geçim Yok. Tarla doyurmuyor. Eee iş de yok.” diyorlar.
Bu bölgede hemen hemen her köyde gördüğüm fotoğraf bu işte. İlkokullar kapanmış. Seksen yüz haneli köylerde bütün yıl yaşayan iki üç hane kalmış. Onlar da yaşlı veya engelli. Bölge nüfusu şehirlere toplanıyor. Bu şehirlerdeki nüfus patlamasına sebep olan göçlerin yarattığı çok ciddi sorunlar var.
Bu sorunların başında yaratılan “Lümpen Kültürü” geliyor. Ne köylü ne de şehirli olmayan, olamayan yığınların bilinçsizce kısa dönem menfaatleri için seçtikleri “talancı” yerel idareler giderek doğal kaynakları yok ediyor. Akarsular, ormanlar, göller ve şimdi de dağlar sistematik bir şekilde yok ediliyor. Halk bu doğa katliamının bilincinde değil. Aynen Yarışlı Gölü’nde olduğu gibi. Göl çanağının etrafındaki tüm tepelerde maden ocakları açılmış. Gölden pompalarla çekilen sular taş ocaklarında kullanılıyor. Atık sular mermer tozu karışmış halde tekrar göle geri pompalanıyor. Ocakların atık su boruları gölün her yanına dağılmış. Bir zamanlar mavi-yeşil olan göl suları artık mermer rengine dönüşmüş durumda. Bu tozlar göl zeminine çöküyor ve su bitkilerinin yaşamasına engel oluyor. Kuş sayımları göle gelen kuş sayısında bariz bir azalma olduğunu ortaya koyuyor. Süleyman Demirel Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi’nin bir yayını var. Erol Kesici ve Cevdan Kesici tarafından yazılmış bir makale. Yarışçı Gölü üzerinde özetle temel bilgileri kapsıyor.(1)
Bu makaleden bir alıntı yaparsak özellikle çevredeki tarım alanlarının göl üzerindeki olumsuz etkisi vurgulanmaktadır:
“Gölü besleyen su kaynaklarına; set oluşturma, kimyasal atıklar bırakma vb. ile göle yapılan müdahaleler, göldeki su seviyesinde, kirlenmede etkili olmaktadır. Bu olumsuzluklar gölün giderek kurumasına, gölün ve çevresinin bitki-hayvan dengesinin bozulmasına neden olmaktadır. Suların çekilmesi sonucu oluşan çayırlık alanlarda aşırı otlama yapılmasının engellenmesi ve kontrol altına alınması gereklidir. (….)
Son yıllarda hızla tüketilen sulak alanlarımız “ Mutlak Koruma Alanı” alanı ilan edilip,
koruma statüleri; taviz vermeden, politik nedenler öne çıkarılmadan ciddi bir şekilde
uygulanmalıdır. Doğal alanları korumanın ilkesi, sürekli koruma ve iyileştirme içeren
bütün önlemleriyle gelişen teknolojinin de biyolojik zenginliklerimizin yok edilmeden,
korunması paralelinde kullanılması olmalıdır.”
Bölgede gördüğüm tarihi eserler.
Frigya uygarlığı MÖ.12. yüzyılda bugünkü Afyon ve Eskişehir bölgelerinde kurulmuş. Kybele Kültü’nün hakim olduğu imparatorluğun yükseliş ve yayılış zamanında Pisidia bölgesine kadar ulaştığını kanıtlarıyla gördüm.
Göl kıyısında yerel halk tarafından “Büyük Ada” olarak bilinen mevkide tapınak kalıntıları var. Frig Vadisi’nde gördüğüm iki boyutlu kayaya oyulmuş Kybele tapınaklarına benzer yapılardan birini sarp bir kayanın tepesinde gördüm. Tapınağa giden merdivenler yok olmuş. Tırmanması oldukça zahmetli ve tehlikeli olduğu için tapınağa kadar çıkmadan uzaktan fotoğrafını çektim. Tapınağın ve sunağın bulunduğu kayalıkların öte yanında Burdur Müze Müdürlüğü’nün bir duyurusu göze çarpıyor.
Kalıntıların bulunduğu bölgede definecilerin dinamitle açtıkları çukurlar var. Bazı çukurlar derin yarıklarla birleşip kaya tabakalarının kaymasına sebep olmuş. Büyük bir olasılıkla kullanılan patlayıcılar sunaklarda bulunan heykellere ve diğer kutsal eşyalara zarar vermiştir. Yerel yönetim sit alanı olması gereken göl çevresini koruma alanı ilan edeceğine basit bir levha yerleştirerek yasak savıyor. Bölgedeki tarihi eserler aç gözlü definecilerin, bitkiler ve hayvanlar da aç gözlü tüccarların ve zalim avcıların insafına terk edilmiş.
Göl çevresinde yürümek çok zor. Özellikle tarım alanları hemen göl kenarına kadar uzanıyor. Gölü besleyen kar sularının deşarj dereleri tarlaların içinde ölüyor. Göle kadar uzananlar azınlıkta. Yürüyüş rotamız üzerinde flamingolar ve diğer göçmen su kuşlarının konaklama alanları var. Bu konaklama alanlarına yakın avcıların yığma taşla yaptıkları gizlenme noktaları var. Her yer boş çifte kovanlarıyla dolu.
Bu doğal cennetin can çekiştiği o kadar belirgin ki, içimi bir öfke sarıyor. Kara cehaletin her yeri sardığı bu topraklarda yaşama hakkı zorla elinden alınmış bitki ve hayvanlardan sonra sıra insanlara geleceğe benziyor.
—————————————————————–
Nusret Yakışıklı’nın göl için yazdıkları aşağıdaki linkten okunabilir:
https://www.facebook.com/groups/patikalikya/permalink/825077874208186/
Göl çevresi yürüyüşünü kaydettiğim GPS koordinatları:
http://tr.wikiloc.com/wikiloc/view.do?id=9351101
(1) YARIŞLI GÖLÜ (YEŞİLOVA-BURDUR) MAKROHİDROFİTLERİ,
Erol KESİCİ.*Cevdan KESİCİ, Süleyman Demirel Üniversitesi Eğirdir Su Ürünleri Fakültesi