Çığlıkara Ormanı adı verilen bölgeye ilk kez gidiyorsun. Kendilerine “Rota” adını veren doğa severler grubu ile. Sabah saat beşte uyanıp hazırlanıyorsun. Ormana, Elmalı Finike yolu üzerinde “Tekke” köyünün içinden geçilerek çıkılıyor. Oraya kadar gitmişken “Abdal Musa” türbesini de ziyaret ediyorsunuz.
Orman yolu dar ve tehlikeli. Minibüsün şöförü virajları alırken boncuk boncuk terliyor. Kıvrıla kıvrıla yükseliyoruz. İki bin metreye ulaştığınızda sedir ormanına girdiğinizi anlıyorsun. Anıt ağaçların en genci bin yaşındaymış. İki bin yaşında olan “Koca Ağaç” orada tüm heybetiyle karşınızda duruyor. Likya Uyarlığı ile aynı yaşta ama yaşayan bir canlı ile tanışmak çok heyecen verici.
Tarihe tanıklık eden bu sedir ağacı ve ailesi 1991 yılında koruma altına alınmış. Öncesinde kereste tüccarlarının bilinçsizce tahrip ettiği ormandan geriye kalanlar artık emniyette. Kerestecilerin ormanın hemen hemen yarısını tahrip ettikleri söyleniyor.
Gezi Parkı’nda iş makinalarının ağaçları tahrip etmesi için emir verenlerin ve tepki gösterenlerin görmesi gereken ormanlardan biri Çığlıkara Ormanı.
İnsanın doğayla uyum içinde yaşaması yerine sürekli doğayı tahrip ederek yok etmesinin sonuçları istatistiki verilerle sabit. Demokrasi geleneğinin iki bin yıl önce varolduğu bu topraklarda şimdi buyurgan bir kültür hakim. Roma İmparatorluğu’nun bu topraklarda yaşayan insanlara iki bin yıl önce getirip dayattığı buyurgan sistem. Pergamon (Bergama) kralı üçüncü Attalos’un vasiyeti gereği Roma İmparatorluğu’na hibe edilen topraklarda kurulan Asya Eyaleti, yeni bir siyasi sistemi de beraberinde getiriyordu. Sihirli siyasi kavramlar bölgeye hızla yayılıyordu.: Provincia, Magistratus, Praetor, Consül,Imperium, vb. Roma’ya yani uzaklardaki bir güce bağlı buyurgan bir idareye alışıktı yöre halkları. Üç yüz yıllık Pers hakimiyeti yerini Yunan generallerine daha sonra da Perikles’in kurduğu birliğin kurallarına göre idare edilen bölge Romalı general Pompeyus’un idaresine bırakılmıştı.
Koca Ağaç’ın daha bebek olduğu günlerde kurulan birliğin idaresinde insanların alışık oldukları demokrasi anlayışı sorunlara sebep oluyordu. Şehir devletleri bir yıllığına seçimle atanan idarecilerin consensus idaresinden askeri idareye geçiyordu. Romalı komutanlar halkın alışık olduğu demokratik idare yerine Praetor idaresini baskı uygulayarak kabul ettirdiler. Koca Ağaç bu değişime iki bin metreden tanıklık etti. Aynen şimdi Gezi Parkı’nda ve diğer kent merkezlerinde uygulanan polis baskısını izlediği gibi. Ne farkı var? İki bin yılda ne değişti? Koca Ağaç’ın yaşadığı bölgedeki arkadaşları ve akrabaları baltalı insanlar tarafından yok edilmeye devam ediyor.
Koca Ağaç ‘a bakarken polisin şehirlerde insanlara sorumsuzca uyguladığı orantısız şiddeti düşünüyorsun. Seçimle başa gelen Preator isteklerini baskı uygulayarak kabul ettirmeye çalışıyor. Halk meydanlarda direniyor. Likyalılar’ın Romalılar’a direndiği gibi.
Bu bir ayakta kalma savaşı. Demokratik geleneklerin varolduğu bu topraklarda baskı uygulayanların karşısına çıkan Abdal Musa’nın bir geyik kılığına girerek bu ormanlarda gezindiği söyleniyor. Koca Ağaç bin yaşına bastığında buna da tanıklık ediyor.
Ormanda yürüyüş yaparken bu dev sedir ağaçlarının ihtişamından heyecen duyuyorsun. Bir masal ülkesine gelmiş gibi, olanaksız bir zaman dilimini yaşar gibi havada çiçekten çiçeğe konan kelebeklerin uçuşunu izliyorsun. Kelebekler insanlardan korkmuyorlar. Ellerine konan kelebeklere bakıyorsun. Rengarenk kelebekler gerçek üstü bir dünyaya taşıyor seni. İnsanların hırslarıyla yok ettikleri doğanın cömert canlılarının çığlıklarını duyuyorsun.
Dokuz göller olarak anılan bu bölgede artık göl olarak iki gölet kalmış. Avlan ve Baranda göletleri. Bu göletlere de yerleştirilen pompalarla kontrolsüz su çeken köylülerle konuşuyorsunuz. Toprak sahibi köylüler hiç bir sorumluluk taşımadan devleti suçluyorlar. Bu göllerin suyunu diledikleri gibi kullanma hakkına sahip olduklarını söylüyorlar. Burada çevreyi yok eden halkın ta kendisi. Ne büyük çelişki. Devletin hangi aşamada devreye girdiğini Alakır vadisi hes projelerinden biliyorsun. Halk bu projeye de karşı çıkıyor. Neden karşı çıktığını biliyor mu? Evet biliyor. Dengelerin oluşması için bilinçli bir halk ve bilinçli devlet adamları gerekiyor. Halk demokratik geleneklerden yoksun. Çevre bilincine de sahip değil. Devlet ise ne pahasına olursa olsun maddi kaynak yaratma peşinde. Kültürel eksiklik ve bilinç farkı her yerde ortaya sorun olarak çıkıyor. Sorunları çözmek yerine baskıyla yok etme yolunu seçen yeni preatorlar türüyor. Roma geleneği tümüyle yayılmış bu topraklara. Eski oysa orada duruyor. Koca Ağaç buna tanıklık ediyor….