Arapgir’in hiç şüphesiz en ilginç insanlarından biri de Asım Bey. Asım Külah. Elli ellibeş yaşlarında, zayıf uzun boylu çok kibar bir insan. Arapgir Eğin turumuzun önemli duraklarından biri de Asım Bey’in atölyesi. Bizim için pekmez kaynatacak. Biz de fotoğraf çekeceğiz. Heyecan dorukta. Bu gece Asım Bey’in pekmez ayinine katılıyoruz.
Asım Külah önce bizi kişisel müzesinde kısa bir tura çıkarıyor. Çocukluğundan bu yana “eski” objeleri topluyor, evinde sergiliyormuş.
Yüz yıllık kantarlar, küpler, marangozluk aletleri, dokuma tezgahları, kumaşlar, halılar ve daha binlercesi iki katlı evinin bahçesinde ve alt katında sergileniyor. Asım Bey ayrıca devasa kazanlarda yörenin meşhur “Köhnü” üzümlerinden pekmez yapıyor.
Asım Külah evini müzeye dönüştürmüş. Evin geniş bahçesinde muhteşem bir atölyesi var. Her türlü alet edevatın duvarlarda asılı olduğu bahçede devasa kazanlar da var. Bu kazanlarda mevsimine göre pekmez, salça, reyhan, bulgur, vb. kaynatıyormuş.
İlk bakışta Asım Bey’de çok ciddi bir bürokrat havası var.
Ama bu sizi yanıltmasın. Elinden bir çok zanaat gelen çok iyi bir esnaf Asım Külah.
Esas mesleği lokantacılıkmış.
Uzun süre lokantacılık yapmış. Eski objeleri toplama merakının ne zaman başladığını hatırlamıyor. Çocukluk döneminde başlamış. zaman içerisinde topladığı objelerle ilgilenmekten lokantaya vakit ayıramaz olmuş. Asım Bey’in diğer merakları da devreye girince tümüyle lokantadan kopmuş.
Kişisel müzesinde kısa bir tura çıkıyoruz. Bizzat bizi gezdiriyor. Her objenin hikayesini anlatmak istiyor ama vakit yok. Onu izlerken tuhaf bir duyguya kapılıyorum. Böylesine binlerce objenin arasında acaba kendini nasıl hissediyor diye düşünüyorum. Bu objelerin anısını yabancılarla paylaşmak mutlaka ona zor geliyordur.
İzahat veriyor. Bu evi müzeye dönüştürmek için yaptığı çalışmalardan söz ediyor. belediye, kültür bakanlığı, vakıflar idaresi,vb. derken bürokrasiden sıkılıp vaz geçiyor.
Çalışma masasında bir fotoğrafını çekiyorum. Odada bir santim bile boş yer yok. Her yer objelerle dolu.
El yazması kitapların da ayrı bir hikâyesi var. Asım Bey bir ara ezan okumaya merak salmış. Değişik makamlarda ezan okumak için ders almış. Her makamın hakkını vermek için uzun süre çalışmış. Daha sonra mevlit okumaya merak salmış. Mevlithan olmak için uzun yıllar çalışmış, ustalardan feyz almış. Arapça öğrenmiş. Yazıhanesindeki el yazması kitaplar da bu eğitiminden kalma.
Yukarıdaki fotoğrafta duvara asılmış olan çok çeşitli objeler görüyoruz. Bakır sahanlar, tartı aletleri, çanlar, çizmeler, lambalar.
Asım Bey’in çok zengin bir tartı aletleri koleksiyonu var. Dirhemler boy boy duvarlara asılmış.
Dokuma tezgahları hemen hemen her iki evden birinde bulunurmuş. Asım Bey bu dokuma tezgahlarını da toplamış. Evinde kişisel müzesinde sergiliyor
. “Manusa” adı verilen bölgeye özgü dokuma stili çok meşhurmuş. Arapgir ve çevresinde bir zamanlar çok yaygınmış. Asım Bey örnekler toplamış. Duvarlarına bu dokuma ürünlerinden bir koleksiyorn yapmış. Vaktimiz olsa hepsini tek tek anlatacaktı.
Halı dokumacılığı bir zamanlar Arapgir ve çevresinde ailelerin geçim kaynağı imiş. Bugün artık halı dokuyan kimse kalmamış. Halı dokumacılığı kumaş dokumacılığı gibi yok olmuş.
Asım Külah ve eşi müzeye çevirdikleri evlerinde Arapgir’i ziyarete gelen turistlere hizmet veriyorlar. Arapgir Belediyesi Asım Bey’e her türlü desteği veriyormuş. Bir şehir müzesinin yokluğunda Asım Bey’in evi bu boşluğu dolduruyor. Her gün yüzlerce kişinin ziyaret ettiği Asım Bey’in evinde bölgeyle ilgili değerli bilgiler edinmek mümkün. Evde sergilenen yüz yüz elli yıllık objeler bir yerde Arapgir’in tarihini de yansıtıyor.