Medya’da bir iki satır haberle de olsa öğrendiğimiz kadarıyla, ünlü Amerikalı aktrist ve insan hakları savunucusu, BM temsilcisi Angelina Jolie, Hatay’da bulunan Kızılay göçmen kamplarını ziyaret etmiş. Medyanın görüntü almasına izin verilmeyen ziyaret sırasında bir dizi skandal yaşandığı bildiriliyor. Bunlardan ilkini Yılmaz Özdil köşe yazısında açıklıyor. “Yerel bürokrat eşleri Suriyeli göçmen ayağıyla sofraya oturtuldu.” Bu doğru olabilir mi? Olabilir de olmayabilir de.
Suriye’de çıkan halk isyanlarının ve bunun etrafında şekillenen olayların başlangıcından bu yana medyada tam bir netlik algılamadım ben. Medya göçmen kamplarını göstermekten kaçınıyordu. On bin insanın yerleştirildiği çadır kentlerin ne durumda olduğunu bilemiyoruz. Nitekim Angelina Jolie ‘nin gelişi de bir tesadüf olamaz.
Bianet’in haberi yeterince ipucu veriyor.
“Suriye ordusundan kaçarak Türkiye’ye sığınan mülteciler, Antakya’da üç ayrı noktada kurulan kamplarda kalıyor. Bundan yaklaşık iki ay önce açılan Yayladağı Kampı’ndan sonra sırasıyla Altınözü Kampı ve son olarak da Reyhanlı yolu üzerinde bir kamp daha açıldı.
Şu an bu kamplarda 10 binin üzerinde mülteci kalıyor. Ancak sınırda Türkiye’ye girmeyi bekleyen 10 bin kişi daha var. Ayrıca bunların yanı sıra, pasaportlarıyla, resmi yollardan Türkiye’ye girenler de var. Resmi giriş yapanların en az üç ay kesintisiz Türkiye’de kalma hakları bulunuyor.
Kampların dış dünya ile tamamen bağı koparıldığı için Yayladağı Kampı’nda açlık grevi başlatıldı.” Bianet
Medyada bu konu yeterince işlenmedi. Yetkililerden de resmi bir açıklamaya rastlanmadı. Mülteci Hakları Koordinasyon kurulu aşağıdaki açıklamayı yapmış:
“Bugüne kadar Hatay ilinde kurulan kamplarda, Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı koordinasyonunda yürütülen faaliyetin düzenli ancak yeterince şeffaf olmayan bir yaklaşım içinde devam etmekte olduğunu değerlendirmekteyiz. Gerek kamplardaki genel durum ve ihtiyaçların tespiti ve karşılanması, gerekse işleyişin sivil denetimi ve hesap verebilirlik gerekleri açısından faaliyetin ulusal ve uluslararası uzman sivil toplum kuruluşlarının da izleme ve katılımına açılması gerekmektedir. Bu çerçevede, ilk olarak Mülteci Hakları Koordinasyonu’nu oluşturan yedi örgütü temsilen bir delegasyonun kamplara girişine izin verilmesini talep etmekteyiz.”
Konu göründüğünden daha da karmaşık. Bir yanda Suriye ile ilişkiler, öte yanda uluslararası kuruluşlar yetkililerin ter dökmesine neden oluyor. Devlet bazı konuları hala kurumsallaştırmış değil. Özellikle de “İnsan Hakları” konularında yeterince şeffaf davranmıyor. Gerçeği saklama çabası bariz bir biçimde ortaya çıkıyor. Hatay vilayetine giden reportajlarla dönen gazeteciler yok. Angelina Jolie hepsine haber atlattı. Görüntülerin de medya aracılığıyla değil internet aracılığıyla dünyaya duyurulacağı bildirildi. Artık “vikileaks” ile başlayan Twitter ile süren internet haberleşmesi hızlanarak sürüyor. Birden bire internette sansür uygulamalarının gündeme gelmesinin nedeni acaba ne?
Geleneksel medya artık inişe geçti. Yaşasın internet.
“Türkiye’de basın özgürlüğünün durumu gerçekten vahim ve işler her geçen gün daha da beter bir hal alıyor.” Ruşen Çakır , Vatan