Lidya’nın başkentine gidiyoruz. Afrodit’e adanan antik şehre. Orada Baba Dağı’nın eteklerinde kurulmuş antik şehre. Baba Dağı deyip geçme. Mermer ve su deposu. Afrodisias şehrinin tüm su ihtiyacını karşıladığı yetmiyormuş gibi bir de şehirde faaliyet gösteren antik dünyada ünlü heykel ustalarının malzeme kaynağı.
Yağmurlu bir günde ziyaret ediyoruz antik kenti. Şehrin bilinen tarihi bölgedeki diğer antik şehirlere benziyor. Geç bronz çağında başlayan ilk yerleşimlerin daha üstün kültüre sahip luvilerle değişime uğradığı bölgede şehir devletleri kurdukları söyleniyor. Luvilerin tanrıça kültü tüm Anadolu’ya yayılır. Frigya’da Kybele, Lidya’da Afrodit, başka şehir devletlerinde İştar.
Afrodit’in koruyuculuğunda gelişen şehir devleti binlerce yıl süren barbar saldırganlardan bir şekilde kendini korumayı başarıyor, ardından gelen Pers, Grek ve Roma ordularını haraç ve taviz vererek şehri yağmalanmaktan kurtarıyorlardı. Afrodisias en görkemli dönemini M.S. 100 yıllarından sonra yaşayacaktı. Grek ve Roma uygarlığını asırlar boyunca taşıyan şehir devleti kurduğu ticaret ağıyla zenginleşiyordu. Hristiyanlığın resmen kabul edilmesinden sonra her türlü “pagan” sembolün yok edildiği dönemde şehrin adı da değiştirilir. Muhafazakar Bizans rahipleri heykellerin çoğunu tahrip ederler. M.S. 1000 yıllarından itibaren şehir depremlerle, korsan saldırılarıyla hasar görecek bir iki asır sonra da tümüyle terk edilecekti. Günümüze kadar ulaşan eserlerin çoğunun toprak altında kalmasıyla yok olmaktan kurtulduğu söylenebilir.
Aracımızı park yerine bırakıp antik şehre traktörlerin çektiği vagonlarla taşınıyoruz. Belediye bu hizmeti ücretsiz olarak veriyormuş. Küçük araçlardan beş otobüslerden 25 TL park ücreti alınıyor. Müze kartımı makineye okutup geçiyorum. Robot ses beni selamlıyor. Hoş geldiniz diyor.
Giriş yolu müzeye çıkıyor. Müze bahçesi lahitlerle dolu. Her biri ayrı bir sanat eseri olan kabartmalarla süslü mermer lahitler. Bazılarının üzerinde Latince yazılar var. Büyük bir olasılıkla zengin tüccarların lahitleri. Antik kentlerin ortak yönleri var. Nekropol, Agora, Anfitiyatro, Stadyum, Bouleterion, Odeon, Gymnasium gibi yapılar hemen hemen her antik kentte görülebiliyor.
Afrodisias Stadyumu şehrin kuzeyinde yer alıyor. Turistik broşürlerdeki verilere göre 262 metre uzunluk, 50 metre genişlik ve 30.000 izleyici alabilecek oturma sıralarına sahipmiş.Bu bölgede şimdiye kadar gördüğüm en büyük stadyum. Perge, Kibyra stadyumları Afrodisias’la karşılaştırıldığında mutlaka ortaya başka gerçekler çıkacaktır.